Yetkin ve Ahu 4

12 2 59
                                    

#Sanah- Irenka

🎭

"Daha iyi hissediyor musun? Yastığını düzeltmemi ister misin?" Pes ederek başımla onayladım. Bu beşinci soruşuydu. Her birinde 'hayır' cevabı almış olsada yine de sorduğu için artık kabullenmiş ve yastığımı düzeltmesine izin vermiştim. Yaren benim onaylamamı görür görmez oturduğu yerden kalktı ve yastığımı düzeltip başımı daha rahat pozisyona getirdi.

"Rahat oldu mu?" 

"Evet." Gururla gülümsedikten sonra kolundaki saate baktı.

"Hemşireler birazdan burada olur. Yemek saati gelmiş bile." Cevap vermedim. O da bir cevap beklemeyip arkasını dönmüş, çalan telefonuna doğru yürümeye başlamıştı. Uyanmamın üzerinden beş gün geçmişti. Yoğun bakımdan çıkalı da üç gün olmuştu. Doktorum ameliyattan çıktığım gün uyanmamı beklemediklerini söylemişti. Ancak beni tanımıyordu. Ben inatçı bir kadındım. Acıların ortasında mı kaldım, toparlanamıyor muyum işte o zaman acının en iyisini yaşamaya çalışırdım. Gösterişli bir acı yaşardım. En azından çektiğim acının bir kıymeti olsun diye. Normal bir karakterim olduğu söylenemezdi, evet. Gülümsedim. Uzun zamandır hayatımda ters giden bir şey olmamıştı ta ki bu kazaya kadar. Bu yüzden yeni fark ediyordum. Ben hayatımın başrolünü de Juliet olarak canlandırıyordum. Sanki Ahu değil de Juliet'tim. İşte bunu anlamaktı gülümsememe sebep olan. Juliet'i canlandırmak için, onu anlamaktan çok o olmak gerekiyordu çünkü. 

"Murat ve Engin gelecekmiş. Uyanık olup olmadığını sordular. Önceden geldiklerinde uyuyorsun diye seninle sohbet edememişlerdi." Gülümsedim.

"Gelsinler bakalım." Diye yanıtladım Yaren'i. Yüzüne yaraşır, çocuksu bir tebessüm oturdu dudaklarına. Bu tebessümün sebebi belliydi. Murat'ı görecekti.

"Birkaç ders kaçırdım. Biraz gidip ders çalışmam lazım. O yüzden ben gelene kadar yanında Murat duracak. Ama endişelenme, gece yine yanında olacağım. O hıyara emanet etmem seni. Kız falan arar, gider birde. Belli mi olur." Bunları söylerken espri yapıyormuş gibi görünse bile sinir ve üzgünlük harmanlanmıştı ses tonunda.

"Ne sen, ne de bir başkası benimle kalıp ilgilenmek zorunda değilsiniz. Biliyorsun değil mi?" Oflayıp göz devirdi ve ayakucuma oturduktan sonra konuşmaya başladı.

"Boş konuşma Ahu. Neredeyse dört yıldır dostuz. Sen hastanede yatarken biz ne yapacağız, gezip tozacak mıyız?" Kendimi gülümsemek için zorladım ancak başarılı olamamıştım. Yanımda durup bana bakacak, saçlarımı okşayıp benimle ilgilenecek bir annem yoktu. Telefon edip, durumu haber vereceğim ve benim için endişelenip koşarak gelecek olan bir babam da yoktu. Annem en azından kalbimdeydi ancak babam yaşıyor bile olsa benim için dolduramayacağım kocaman bir boşluktu. Ne yanıma yakıştırabiliyordum, ne de kalbimde yuvasını yapabiliyordum.

Kapı tıklatılınca düşüncelere boğulduğum için ses beni ürkütmüştü. 

"Hemşire yemek getirmiştir." Yaren'in yataktan kalktığı esnada kapı usulca açıldı. Kaşlarım çatıldı. Gelenin hemşire ile yakından uzaktan alakası yoktu.

"Merhabalar." Kalın ve tok ses kulaklarımıza ulaşınca adam çoktan odaya girmişti bile. Elinde kırmızı bir gül buketi ve çikolata paketi vardı. Kız istemeye gelmiş gibi bir tavırla çekinerek bir adım daha attı odaya doğru.

"Ha şey, bunlar şey... Geçmiş olsun için." Çikolata paketini Yaren'e doğru uzattı. Arkadaşım emin olamayarak pakete uzandı.

"Normalde böyle çiçek buketiyle girilmiyor tabii ama. Odaya doğru kaçmış olabilirim." Ona bakışlarımızı görünce boğazını temizledi ve ciddi bir yüz ifadesi takındı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Juliet'in AcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin