"Herşeyden kastın ne?" Jungkook elbette Jiminin neyi anlatmasını istediğini biliyordu ama lafı dolandırmak işine gelirdi.
"İşte bu evlenme meselesi falan" Jimin bakışlarını Jungkooka döndürürken mırıldandı.
Kırmızı ışıkta durduklarında Jungkookta bakışlarını yanındaki bedene çevirdi. "O zaman şöyle yapalım" yanan ışık yeşile dönünce tekrar arabayı çalıştırıp yola odaklandı. "Eve gidince herşeyi anlatayım ama şuan kafamdakileri toparlamam için bana zaman ver"
Jimin arabayı kullanan bedeni onaylamış ve camdan dışarıyı izlemeye başlamıştı.
Diğer yandan Jungkookun düşünceleri birbirine girmişti. Ona aşık olduğunu söylemeyi çok istiyordu ama nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
O sadece hissettirmek istemişti. Belliki beceremiyordu. Herşeyi söyleyip kurtulacaktı.
Bu sefer Jiminin gitme ihtimalini düşünmemişti. Gitmeyeceğini hissediyordu. Umuyordu ki hissettiği şey gerçek olurdu.
-
Sonunda eve gelmiş ve karşılıklı koltuklara oturmuşlardı.
"Seni bekliyorum" Sessizlikten sıkılan Jimin sonunda konuşmayı başlatmıştı.
"Pekâlâ beni bölmeden dinlemeni istiyorum." Jimin başını sallayarak koltuğa iyice yerleşti.
"Öncelikle seni iki senedir falan tanıyorum. Nerden tanıyorsun dersen de" Jungkook tıkanmıştı.
"Ah her neyse devam ediyorum" derin bir nefes alıp devam etti.
"Yetimhaneye her hafta bir ya da iki kere gelir ordaki çocukları ziyaret ederdim. Bir gün seni yetimhanenin çıkışında olan bankta tek başına otururken görmüştüm. Yüzün asılmış dudakların büzülmüştü. Mutsuz olduğunu anlamıştım. Yanına gelmeyi çok istedim fakat bir kaç çocuk senin insanlarla konuşmayı sevmediğini beni tersleyebileceğini söylediler."
Jungkook Jiminin gözlerinin içine bakarak bunları anlatmaktan hep korkmuştu ama şuan çok rahat bir şekilde anlatıyordu.
"İlk başta inanmadım. Öyle masum duruyordun ki bir insanı tersleyebileceğin hiç aklıma gelmemişti"
Jungkookun yüzündeki gülümseme büyümüştü.
"Başka bir zaman geldiğimde birilerini tersliyor hatta onlara bildiğin kükrüyordun. O zaman seninle gurur duydum kendini korumayı çok güzel bir şekilde yapıyordun.
Her geldiğimde o bankta yalnızdın. Müdürünle konuştum anne ve babanı kaybetmene sevindiğin için yurttaki herkes seni dışlıyormuş.
Saçmaydı. Sonra sana hayran kaldım. Hayranlığım seni her gördüğümde aşka dönüştü. Elbette böyle bir anda evlenmek istemezdim ama seni ordan kurtarmak istedim.
Biliyorum her türlü çıkacaktın yaşın gelmişti ama yinede dayanamayıp dedeni buldum. Ona yüklü miktarda para verip bu teklifi yaptırdım.
Üzgünüm sana böyle şeyler yaşattığım için fakat içimde ki aşk günden güne büyüyünce yanımda ol, beni sev, birlikte gülelim, bana kendini aç istedim.
Herşey bu kadar. Şimdi eğer aşkımı kabul etmeyip gitmek istersen anlarım. Seni zorla burda tutmak istemiyorum."
Sonlara doğru sesi kısılmıştı. Çünkü gitmesini istemiyordu. Başını ellerinden kaldırıp Jiminin dolu gözlerine baktı.
Gittikçe kayboluyordu dolu gözler. Çünkü Jimin çoktan kalkıp ceketini almış ve dışarıya çıkmıştı.
Gitmişti. Jimini onun hislerini hiçe sayarak gitmişti.
Böyle olmasını istemiyordu. Onun yanında olmasını istiyordu.
Gözlerine biriken yaşlar birer birer akmaya başlamıştı.
Şimdi ne yapacağını bilmiyordu. Peşinden gidemezdi çünkü o gitmeyi tercih etmişti. Onun kararlarına her zaman saygı duyacağı konusunda kendine söz vermişti.
Şimdi de sözünü tutmaya çalışıyordu.
-
Kısa oldu ama olsun biraz olsun Jungkookun duygularını anlatabildiysem ne mutlu bana :)
Umarım beğenmişsinizdir..