Yaşlı adam elindeki kahvelerle içeriye girmiş birini Jungkookun önüne koyarken birini kendi önüne koyup diğer tekli koltuğa oturmuştu.
"Normalde sizin bana hizmet etmeniz gerekirdi." Jimin kaşlarını çatarak bakıyordu karşısındaki bedene.
"Sana kahve getirmedim malûm bebeğe zararlı." Gözleriyle Jimini işaret ederken konuşmuştu.
"Ben zaten normalde de kahveyi sevmem ama ince düşüncen için teşekkür ederim." Koltukta biraz daha geriye kayarak dikleşmişti minik beden.
"Kusura bakma unutmuşum." Jimin sahte bir şekilde gülmüştü.
"Bilmediğin bir şeyi unutmak nasıl bir şey dede?" Yaşlı adam da yüzüne kondurduğu sahte gülüşle Jungkooka döndü. Çünkü torununa verebilecek bir cevabı yoktu.
"Sizinle buraya önemli bir şey konuşmak için geldim." Jungkook kendi sandalyesini eşinin yanına çekip minik bedenin elini tutarak oturmuştu.
Belkide birazdan bu adam eşini gerebilirdi.
"Evet seni dinliyoruz." İki bedende gözlerini yaşlı adama çevirdiler.
Yaşlı adam derin bir nefes alarak sözüne başlamıştı. "Öncelikle sizi tebrik ederim sevmeyerek evlenip çocuk yapacak duruma geldiğiniz için. Ama tabiki o çocuğu doğunca bana vereceksiniz."
"SEN NE SAÇMALIYORSUN YA! BAK BAKALIM BENDE ÇOCUĞUMU SANA VERECEK GÖZ VAR MI?" Minik beden oturduğu yerden adamın üzerine doğru eğilip gözlerinin içine bakıyordu.
Jungkook eşini geriye çekip yerine oturttu.
"Şşş sakin ol bebeğim." İri beden eşinin kulağına fısıldayıp yanağına öpücük kondurdu.
"Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu Bay Kwang?" Adam gözlerini devirerek konuşmak için ağzını aralamıştı ki Jimin buna engel olmuştu.
"Kulağı sağırdır onun duymaz. Ancak boş boş konuşur." Adam bu sefer sinirken kıpkırmızı olmuş haliyle minik bedene baktı.
"Siz çocuk bakmak ne demek bilmezsiniz ayrıca o çocuk benim yanımda daha mutlu olur. Ben onu büyütüp çok güzel yerlere getirebilirim ama siz bunu yapamazsınız."
"Hah! Sen mi biliyorsun çocuk bakmayı?" Jimin tekrar ayağa kalkarak minik işaret parmağını adama doğru tuttu.
"Sen çocuk bakmayı bilseydin senin çocukların iğrenç olmazlardı. İnsanlık ne demek onu bile öğretmemişsin sen çocuklarına. Ben annemi ve babamı kayıp ettiğimde bana evlerini bile açmadılar. KÜÇÜCÜKTÜM YA BEN. SESİM SOLUĞUM ÇIKMAZDI NE DENİRSE YAPARDIM. Daha küçücük çocuğa sahip çıkmayı bilmeyip aşağılayan insanlar senin yetiştirdiğin çocuklar işte. Benim çocuğum onlar gibi olmuycak. KARINCAYI BİLE İNCİTMEYECEK ANLADIN MI?"
Derin derin nefes alıp verdi ama sakinleşemiyordu. Bu adamın burdan defolup gitmesi gerekiyordu.
İri beden ayağa kalkarak sınırlı bakışlarını yaşlı adama çevirdi.
"Jimini duydun burdan derhal defolup gidiyorsun yoksa elimden bir kaza çıkacak." Yaşlı adam hiç hir şey demeden çıkışa doğru ilerlerken Jungkookun sesiyle tekrar durmuştu.
"Ayrıca eğer benim eşim ve çocuğuma dokunmaya zarar vermeye kalkarsan tüm Kore şahidim olsun seni ölmekten beter ederim. DUYDUN MU BENİ?" Yaşlı adam iri bedenin sözlerini dinledikten sonra kapıyı sertçe çarparak odadan ayrıldı.
Jungkook odadaki telefonu kulağına götürüp açılmasını bekledi.
"Su" sert sesiyle söyleyip telefonu geri yerine bırakıp eşinin önünde eğilip ellerini tuttu.