3

21.2K 2.5K 1.1K
                                    

Haiii, ben geldiiim. Taslağım hazır olunca böyle sizleri bölüm bombardımanına tutmak hoş oluyor, ama taslaklarımın ufaktan tükendiğini bildirmek isterim aww.

Neyse böyle diyip bir bölüm daha durunamaz taslak salarım ben bakmayın bana sjhhgsh Tükenene kadar yolu var :D

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

Küçük ellerimi onun kalın boynuna sarmalayabildiğim ölçüde sarmaladım. "Teşekkür ederim ben şey, burada kalsam olmaz mı? Beni ormandan çıkarana kadar en azından?"

Sesimi incelterek, sevimli bir ses tonuyla ve son derece kibar bir şekilde konuştuğumda bıkkınlıkla ofladı.

Başının üstünde uçarak kulağına konan sinekle rahatsız olup kulaklarını sallayarak silkelenmeye çalışırken uzanıp kulağından hafifçe uzaklaşırken vızıldayan sineğe sağ kroşeyi çaktım küçük elimle.

Öyle bir vurdum ki, son anda kürkünden tutunmasam dengemi kaybedip yere kapaklanacaktım.

Uzaklaşarak gökyüzüne yükselen sineğe bakmak için şaşı olurken, "Sinek kardeş, kahraman beyimin kulağından uzak duracaksın." diye homurdandım.

Sözlerimi duymasıyla kısık sesle kıkırdadı, belli belirsiz, ama bu saniyelik sürdü. Hemen ciddiyetine geri dönüp ilerlemeye kaldığı yerden devam etti.

Bir cevap vermemişti ama yürümeyi sessizce sürdürdüğüne göre, beni ormandan çıkana kadar ensesinde taşımayı kabullenmişti! Woah!

"Teşekkür ederim kahramanım bey." dedim göğsümle ensesine iyice abanıp ellerimi yüzüne doğru kaydırdım. Yumuşacık tüylerini okşayıp sonrasında da küçük ellerimle yanaklarından makas alırcasına, hafifçe sıktığımda hırlayarak başını öyle bir savurdu ki, tutunmaya fırsatım olmadan ensesinden fırlayarak zemine kapaklandım.

Toprakta sürüklenerek yuvarlandım. Ta ki küçük bedenim çakıl taşlarının olduğu toprağın eğime ulaştığı bölüme gelene dek.

Neye uğradığımı şaşırmış bir şekilde başımı topraktan kaldırdığımda, yüzümü örten ağaçtan düşen dal parçası kayarak yere düştü.

"Seni sevdim sadece! Neden kızıyorsun ki! Hiç kimse sevemez mi seni? Neden çünkü sen kaplansın değil mi?! Hırçın hayvansın kimse sevemez seni, izin vermezsin çünkü!"

Yuvarlanmamla aramıza açılan mesafeyi, yürümeye devam ederek ve beni duymazdan gelerek daha çok açtı.

Ayağa kalkıp popomu sallayıp silkelendim. Biraz da ellerimle tüylerimi sıvazlar gibi silkeledikten sonra peşinden zıplaya zıplaya koşmaya başladım.

Benim koşmaya başlamamla birlikte o da yürümeye son verip koşmaya başladığında gözlerim şok içinde irileşti. "Yaaaa!"

"Beni beni bırakacak mısın?!"

Soluk soluğa ona yetişmeye çalışsam da, aheste aheste yürürken onu geçiyorken, koşmaya başlamasıyla saniyeler içerisinde görüş alanımdan çıkmıştı.

Kaybetmiştim onu.

Dudaklarımı büzerek zıplamaya son verip yere oturup iç geçirdim. "İçimden seni sevmek geldi sadece atarlı kaplanın tekisin cidden offf!"

Başımı sabır dilercesine iki yana salladım. "Hayatımı kurtardığın için söylenmeyeceğim tamam ya nankör değiliz." diye homurdandım.

O yöne doğru gittiği için ormanın çıkışını o taraftan bulabileceğimi düşünerek yeniden zıplayarak ilerlemeye başladım.

*

Güneş beynimi uyuşturmuştu. Neredeyse yarım saattir ormanın çıkışını arıyordum ve iyiden iyiye kaybolmuştum.

Beni iyileştirdiği halde halsizdim ve çok terlemiştim. Koşturmaktan mecalim kalmamıştı.

Soluk soluğa bir ağacın gövdesine yaslanıp dinlenirken başımı geriye yasladım.

Havayı koklayarak yönümü bulmaya odaklandım.

Tam o sırada bir çıtırtı sesi duyduğumda, kulaklarım havaya dikildi, gözlerim kısıldı.

Oturduğum yere sinerek sesin temelini çözmeye çalışırken, sol köşeden müthiş bir hızla omzuma ufak bir ok saplandığında ağaçtan kayarak yana doğru devrildim. Siktir, avcılar hâlâ daha ormandaydı...

Başımı çevirip oku çıkarmaya çalışırken acı içerisinde inledim. Omzumla boynum arasındaki noktaya isabet eden oku çıkarmak için uzanan elim yere düştü.

Tenimin karıncalanmaya başladığını hissettim. Küçük kahverengi okun ucunda sakinleştirici vardı. Bedenim uyuşurken ayağa kalkmaya çabalasam da başaramadım.

Bana doğru yaklaşan bir insan topluluğu gördüm. Görüş alanım gittikçe bulanıklaşırken bir kez daha şansımı kendimi kaldırmak için denedim.

Lakin cüssemi taşıyamayacak kadar bitkin hissediyordum. Vücut uzuvlarım uyuştukça uyuşuyor, kendini salıyordu.

"Çok güzel bu, az önce vurduğumuza çok benziyor. Hadi alın onu gidelim." Kalın bir ses kulaklarımda uğuldarken, titreyen ellerim ve bedenimin üstüne bir ağ atıldı.

Ağzımı açıp konuşursam onların benden korkup bırakabileceğini düşündüm bir an. Lakin dudaklarım taşlaşmış gibi, onları aralayıp tek kelime dahi etmeyi başaracak gücü bulamadım kendimde.

Aptallaşmıştım ve bilincim bataklık suyuna benzemeye başlamıştı, gittikçe daha da bulanıyordu.

Ağın içinde sıkışmış bedenimi alıp beni zeminden kaldırdıklarında başımı dahi kaldıramadım. Ok hâlâ boynum ile omzum arasındaki noktada sabit durduğu için onun baskısıyla canım çok acıyordu.

Bedenim ne kadar uyuşursa uyuşsun o okun baskısını ve acıyı hissedebiliyordum.

İnleyerek göz kapaklarıma oturan ağırlığa direnmeyi kesip gözlerimi yavaşça yumdum.

Tam o sırada büyük bir kükreme sesiyle çalkalandı kulaklarım. Beynimde çınladı bu gür ses.

"Hasiktir ka-kaplan!" dedi birisi, sesi o kadar derinden geldiği halde güç bela çözümleyebilmiştim. Kaplan mı...

Gözlerimi yeniden açmak için sınırlarımı zorladığımda, bulanık görüş alanıma o girdi. Kahramanım bey... Geri dönmüştü.

Ağzını kocaman açarak keskin dişlerini gösterirken bir kez daha kükrediğinde inleyerek gözlerimi yumdum.

Tam o sırada kalın bir insan sesi kulaklarıma dağıldı. "Vurun şu kaplanı derhal!"

**

Bölüm sonu :)

Ağğğğ fic nasılll? Seviyor musunuz? Tiger Claw Tae ile Dangerous Rabbit Jk birleşti çok hoş oldu bu ikili be jajajaja

Bol bol oy ve yorum isterim, gelecek bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın, seviyorum sizi <3

Instagram: Sevvyniz & Sevvy97 / Tiktok & Twitter: Sevvyniz

-Şevval

SASSY BUNNY • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin