7

21.2K 2.4K 1.8K
                                    

Haiii, ben geldiim. Sürpriz eheheheh. Yine taslak tutamayıp bölümü yarına saklayamayıp şimdiden salıyorum. Bu saatte çoğunuz burada değildir, ama sonradan okursunuz artık :') Bölümü yazdığım gibi yayınlıyorum, o yüzden yazım yanlışlarım varsa affoluna.

Bir günde 2. bölüm olsun o zaman. Yarına bakarız bir hâl çaresine, hayırlısı :D Keyifli okumalar güzelliklerim. <33

**

"Aaa gitmiş. Seni görünce kaçmıştır kesin..." İki elimi göğsümün hizasında kaldırıp işaret parmaklarımı öpüştürür gibi birleştirirken başımı omzuma doğru eğerek dudaklarımı büzdüm.

"Beni beni, küçük şeyini, böyle tehlikeli bir ormanda yalnız mı bırakacaksın kahramanım bey?" Sesimi en sevimli tınıda tutmaya özen gösterirken ona yavru köpek bakışları attım.

"Karanlıkta ormanda tek başıma korkarım, ya önüme havhavlar çıkarsa? Bana saldırırlarsa tavşan bedenimde değilim ağaca da tırmanamam. Hmmm?"

Başını önüne doğru eğip belli belirsiz gülümsedi. Dudaklarının iki kenarı aheste bir şekilde yukarıya kıvrıldı.

Başını geri kaldırdığı gibi dudaklarındaki gülüşü solarken ciddi ifadesini takındı.

"Sen şapşalın tekisin cidden." diyerek parmağıyla alnımdan itekleyerek dürtüklediğinde kaşlarım çatıldı.

Parmaklarının uyguladığı baskı nedeniyle geriye doğru tökezlediğimde dengemi hızlıca sağlayıp ellerimi göğsümde çarprazladım. "Şapşal mı? Ayıp olmuyor mu?! O kadar yardım ettin, ormandan çıkarmak bu kadar mı zor?! Kahramanım bey dedik sana o kadar... Bana hakaret edemezsin, kaplansan kaplanlığını bil!" diye tısladım sıktığım dişlerimin arasından.

"Bitti mi?" diye sorduğunda öfkem daha çok tetiklendi. Ah Tanrı aşkına! Çok sinir bozucu olmaya başlıyordu amaaaaa!

"Sen... Sen uyuz ve huysuz bir kaplansın!" diye cırlayarak arkamı döndüğüm gibi çıplak ayaklarımı zemine vura vura yürümeye başladım.

Hiddetle kapısının önünden uzaklaşırken aniden eşofman tutmaya bile kalkışamayacağım bir hızla bacaklarımdan kayarak ayak bileklerime düştüğünde durmak zorunda kaldım.

Küfrederek omzumun üzerinden ufak bir açıyla onun evinin kapısına baktığımda, hâlâ kapıyı kapatmayıp beni izlediğini fark ettim.

Gözlerimi kısarak öfkeyle, 'al götümü ye' dercesine kalçama vurdum. Gözlerimi yuvalarında çevirerek önüme döndüğüm gibi eşofmanı eğilip çekiştirerek geri giydim.

Ardından başımı kaldırıp duruşumu dikleştirerek yürümeye kaldığım yerden devam ettim. Çaktırmadan eşofmanı da bir daha kaymaması için ön tarafımdan tutarak ilerledim.

Çıplak ayak tabanlarım çimenleri ve çakıltaşlarını eze eze topraklı yolda ilerlerken, ne yöne gideceğimi dahi bilmeden yürüdüm.

Dakikalar sonrasında arkamdan gelen adım seslerini işittiğimde, hışımla arkama dönüp kontrol ettim.

Taehyung hemen bir kaç adım ötemde ayaklarına terlik geçirmiş, elleri ceplerinde yürüyordu. Haahhhh!

"Ne geliyorsun ki? Kahramanım bey-aman huysuz kaplan?!"

"Gelmeyeceğim dememiştim? Ama sen garip bir şekilde triplere girdin. Değişiksin, her neyse önüne dön ve devam et. Herhangi bir saldırıya uğramadan çıkartayım seni şu ormandan."

Ellerimi belime yerleştirip ona dik dik baktım. "O kadar tatlılık yaptık sana, güzellikle kabul etseydin. Şapşal dedin bana!"

"Sevimli bir şapşalsın ve biraz da şımarıksın küçük şey." dediğinde gözlerim itinayla kısıldı. Tek elim belimde dururken, diğer elim yüzümün hizasında havaya kalktı. İşaret parmağımı ona doğru sallarken, "Sen de uyuz, huysuz, atarlı ve kendini beğenmiş bir kaplansın o zaman!" diye tısladım saydıra saydıra.

SASSY BUNNY • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin