(Yukarıdaki şarkı benim severek dinlediğim çok güzel bir şarkı, isterseniz dinleyebilirsiniz.)
Yüzüme çarpan gün ışığı ile gözlerimi açtım. Zaten genelde alarm kurmam doğa beni uyandırmanın bir yolunu bulur. Duvardaki saatine baktım saat 6.45'ti. Biraz daha oyalanmak istedim fakat okul saatlerinin erkene alındığını hatırlayıp hızla yatağımdan kalktım. Banyoya yöneldim ışığın düğmesini açtım ve elimi yüzümü yıkayıp tekrardan odama girdim. Gardıropun kapağını açtım ve ve siyah kapüşonlumu ve siyah bol eşofmanımı üzerime geçirdim. Genelde duş alırdım fakat biraz geç kaldığım için bu sabahki duşumu alamamıştım. Ve birşey eksikti:Annem. Sabahları kesinlikle bana bulaşmanın bir yolunu bulurdu. Şuan neden bağırıp çağırmıyordu ki? Saat 7'ye gelmişti. Daha yarım saat vardı bu yüzden biraz sosyal medyada gezinmek istedim. Telefonu açtığımda annemin, "Bir önceki dönemdeki ortalaman kaç?", Yazdığını gördüm. Bu neydi şimdi? Benim ders notlarımı geçtim, veli toplantılarına bile katılmıyordu. Nereden geldi bu merak? Mesajın üstüne tıklayıp şifreyi hızlıca girdikten sonra mesajımı yazmaya başladım. "95 gibiydi sanırım." Mesaj yazmam ile çevrimiçi olması bir oldu. "Kopya mı çektin yoksa nasıl bu kadar yüksek olabilir ki? Biz senin kaydını bu okuldan almaya karar verdik." Ne!? Olamaz! Ortalamamı bu yüzden sordu demek ki düşükse bu okul sana yaramadı deyip alacaklardı. Ben o okula bayılıyor değilim ama orada o var. Emir. "Neden böyle bir karar aldınız?", yazan olmayınca devam ettim, "Ben istemiyorum." Yazıyor yazısı ekranda belirince stresten tırnağını kemirmeye başlamıştım. "Keyfime mı sanıyorsun? Birkaç kişi babanın kim olduğunu öğrenmiş ve bizi tehdit ediyor. Bu konu tartışmaya kapalı tek kelime dahi etmiyceksin bu konu hakkında." Yanaklarımdan yaşlar süzülürken. Sadece "Tamam."ndiyebildim. Saat neredeyse 7.30 olacaktı hemen ayakkabılarımı giyip evden çıktım.
Okula vardığımda kimse benle dalga geçmiyordu. Hatta bakmıyordu bile. Ne olmuştu da süt dökmüş kedi gibi herkes bir köşeye çekilmiş bana bakıyordu. Bu sefer alay eder gibi değil de, korkuyormuş gibi bakıyorlardı. Sınıfa geçtim ve her zaman ki yerim olan en arka köşeye yerleştim. Aklıma Emir geliyordu ve bu düşünceler göz yaşına dönüşüyordu. Gözyaşlarım sıramı ıslatırken omzuma bir elin değdiğini hissettim. Dalga geçen birdir kesin diye düşünürken geldi ve yanımdaki sandalyeye yerleşti. "Neden ağlıyorsun." Bir dakika bu ses onun sesi. Emir'in! "Ne?" O da mı dalga geçecekti o da mı... "Neden ağladığını sordum sadece. İyi misin." Şaşkınlıkla yüzüne baktım daha önce kimse bana iyi misin diye sormamıştı. Bu sorunun ardından göz yaşlarım şiddetlenmeye başladı. "Teşekkürler ama iyiyim." "Biri mi sataştı yine?" Yine mi? Bana olanları biliyor muydu? Bana zorbalık ederlerken onu etrafta hiç görmedim. Benden cevap alamayınca; "Az geldi sanırım." dedi. "N-Ne ne az geldi?" Durumu anlamıştım bugün kimsenin bana zorbalık yapmaması bu yüzdendi, onun umurunda bile olmadığımı sandığım kişiye. Yavaşça elleri kapüşonuma deydi. Ve kapüşonum yavaşça açılmaya başladı. Onu durdurmak istedim ama yapamadım daha doğrusu yapmadım. İlk defa biri bana böyle davranmıştı ve bunu engellemeyecektim. Gözlerimiz birbirine deydi. Ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. "Haydi, nefesin anlatsın bana olanları.", Kurduğu bu cümle o kadar samimi gelmişti ki söze atlayıverdi "Ben okuldan ayrılıyorum." Tereddütsüzce kurduğum bu cümle onu şaşırtmıştı. "Ne? Hayır. Neden gidiyorsun. Yoksa babanın iş adamı olmasıyla mı alakalı?", "Evet." Diyebildim ilk defa kurduğum bir iletişimde ezilen taraf olmuyordum. Bu yüzden bu acı benim için cennet bahçesinden farksızdı. "Gitmiyorsun.", "Ne? Zorundayım. Üzgünüm. Ama anlamadığım bişey var neden benle böyle bir konuşma yapıyorsun?", "Zorbalığı sevmiyorum diyelim." O yalanlarını sıralarken bıyık altından gülümsedim. Çünkü yalanını çök belli ediyordu. Bunca yıl insanları gözlemleyince kimin yalan kimin doğru söylediğini çok rahat anlıyorsun. Bide şey var gözleri. O kadar yılda öğrendiğim şey gözler asla yalan söylemez. Asla. "Ben ailenle konuşurum." Hayır bu olamamalı. Ailem beni kesin öldürür. "Hayır, gerek yok, sakın.", "Tamam, konuşmam. Ama sana yemin ederim ki sen bu okulda kalacaksın." Hırsla sıradan kalkıp kapıdan çıktı ve gözden kayboldu. Bu konuşmadan sonra biraz hava almak için bahçeye çıkmak istedim ama zil çalınca hevesim kursağımda kaldı ve sonra gerisin geri yerime oturdum. Emir de gelip yanıma yerleşti ve o an içimin huzur dolmasına sebep oldu. Evet ondan hoşlanıyordum ama bu kadar mı platoniksin be kızım. 5 dakika geçti yok 10 dakika geçti yok öğretmen gelmedi. Herkes sıkılmış ya orada burada koşuşturuyor ya da konuşuyorlardı. Bizim okulda genelde böyledir. Öğretmen gelmeyince öğrenciler bilgilendirilmez ve nöbetçi öğretmen de gelmezdi. Bu yüzden zilin kursağımda bıraktığı bahçeye çıkma isteğimi gerçekleştirmek üzere dışarı çıktım. Kalı açıktı ve güvenlik görevlisi ortalarda yoktu. Arkamdan adım sesleri geliyordu. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Adımlarımı hızlandırdım ve ellerimi göğsümde birleştirdim. Adım sesleri yavaş yavaş uzaklaşırken neredeyse yok olmuştu. Ben ancak o zaman arkama bakmaya cesaret edebildim. Kimse yoktu. Hemen okulun kapısına koştum ve dışarıya baktım. Sokağı dönen bir insan silüeti gördüm. "Hey sen kimsin?" Bir cevap alamadım zaten benden çok uzaktaydı sadece bir tesadüf olduğuna inanmak istedim ve diğer dersin zilinin çalmasıyla kendimi sınıfa attım. Dersler bitmiş ve o silüeti defalarca kez görmüştüm. Gölgem gibi her yerde beni takip ediyormuş gibi hissediyordum. Sağ cebimdeki telefonum titremeye başladı. Telefonumu çıkarttım Whattsapp'ı açtım. Annemden mesaj gelmişti; "Bugün eve gelme. Bir toplantım var, kafede mi kalırsın yoksa bir arkadaşında mı ben bilmem. Zaten son günlerin." Al işte o insan silüeti peşimi bırakmazken bu tam oldu. Benim bir arkadaşım olmadığı için ve Emir'im evinde kalmak söz konusu dahil olmadığı için kafede kalacaktım. Salih Abi zaten evine giderdi bende kafede sandalyelerde uyurdum. Yine her zamanki gibi otobüse bindim ve kafenin orada indim. Kafeden içeri girdim ve Salih Abiyi göremedim. Belki mutfaktadır diye bağırdım. Ama cevap veren yok. Bir işi vardır diye düşünüp içeri girdim, her zamanki işlerimi yapmaya başladım. Aradan saatler geçmişti bende yorulmuş bir sandalyede dinleniyordum. Kapının üstündeki zil çalmaya başlayınca kapıya doğru baktım. Gelen Salih Abi'ydi. "Merhaba Salih abi.", "Merhaba Okyanus'um. Sen neden bu saatte buradasın?", "Salih abi annemlerin bir işi çıkmış da bu gece burada kalabilir miyim?", "Ah, Okyanus'um daha önce deseydin ya. Biz ahpablarla takılacaktık bu gece." Tabii ki şanssızlığın sınır tanımıyordu. "Tamam Salih Abi sorun değil ben bir arkadaşımda kalırım." İç ses: Hayali arkadaşında! "İstersen ayarlayayım başka zaman yaparız.", "Yok gerek yok. Arkadaşıma haber vermiştim zaten gelirim diye." İç ses: hangi arkadaşına? Sus iç ses sus. "Hımm tamam o zaman. Görüşürüz Okyanus'um", "Görüşürüz Salih Abi."
Kafeden çıktığımda birkaç sokak lambası dışında hiç birşey aydınlatmıyordu bu geceyi. Ay bile saklanmış, geceyi aydınlatmıyordu. Yürürken arkamdan ayak sesleri gelmeye başladı. Hayır ne olur düşündüğüm şey olmasın. Gölgem yine peşimi bırakmamıştı! Bir umut belki başka biridir diye internette gördüğüm şeyi denemek istedim. İlk gördüğüm yol ayrımından 4 kere sağa döndüm ve hala peşimdeydi! Korkup oradaki bir parkın içine girdim. Fark etmemiş gibi gözükmek için çok uğraştım ama nefesim o kadar hızlıydı ki onu fark ettiğimi anladı. "Beni fark ettiğini biliyorum. Bu yapacağından dolayı özür dilerim." Ben bu sözcüklere anlam verememişken bezle ağzıma bastırıp kollarımı tek eliyle kavramıştı. Ben çığlık atmaya çalışsam da çığlıklarının içinde boğuluyordum. Yavaşça bedenim ağır gelmeye başladı. Vücudum tüm direncini kullanıyor daha doğrusu kullanmaya çalışıyordu. Ayaklarımı oynatmaya çalıştım ama nafile. Kıpırdatamıyordum bile. Vücudum siperini korumaya çalıştım ama başaramadım. Vücudumun siperini indirmesiyle bilincimi kaybetmem bir oldu...*^^NASILSIN BU KİTABI OKUYAN MUHTEŞEM İNSAN? HİKAYEMİZİN BU BÖLÜMÜNÜ NASIL BULDUN? CEVABIN EVET İSE HİKÂYEMİZE OY VERİRSEN ÇOK MUTLU OLURUM. YENİ BÖLÜMLERİMİZ HER PAZAR SAAT 13.00'DA YENİ BÖLÜMLERİ BEKLEYİN*^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKYANUSTAKİ UMUT (İSİM DEĞİŞECEK)
FantasiaBen Okyanus. Okyanus Arın. Ailemin değişiyle bir canavar. Ben, abimin katili. Bundan 17 yıl önce abim gittiği bir seyahette boğularak can verdi. Ve ardından benim doğum haberim geldi. Ailem benim hep uğursuz olduğumu düşündü bu yüzden ben 16 yıllık...