Bölüm 1

256 21 0
                                    

-Suho-


 ''Merhaba Kim Joonmyeon-ssi!'' Karşımda eğilen başhekime nezaketen gülümsedim.

''Ah, lütfen. Bana kısaca Suho diyebilirsiniz.''

Başhekim eşyalarını toplayıp diğer odaya geçmek için çıktığında odaya-ki artık benim odam olacaktı-bir göz attım. Beyaz duvarlar, kahverengi deri iğrenç birkaç koltuk. Bir kaç sıkıcı diploma...

''Bunaltıcı.''

Evet, odayı anlatan en iyi kelime kesinlikle buydu. Eşyaların üzerime geldiğini hissederken ne bir hastanın ne de benim bu odada duramayacağını düşünerek telefonumu elime aldım.

''Alo Bay Kim?

  Ah, evet ofisim geniş ama eşyalar biraz...

  Yarım saat içinde eşyalarımı buraya yollayabilir misiniz?

  Teşekkür ederim. Sorun olmazsa beyaz piyanoyu da ofisime almayı planlıyorum.

  Lütfen başına bir şey gelmemesine dikkat edin. O benim için çok değerli. Evet.

  İyi günler!''

  Telefonumu kapadıktan sonra bedenimi, bu kadar yorgun olmasam elimi bile sürmeyeceğim garip deri koltuklardan birine attım. 

Bugün hayatımın bir şekilde değiştiğini düşündüğüm gün. Ah sanırım size kendimi tamamen tanıtmadım. Ben Kim Joonmyeon, kısaca Suho. 16 yaşında hayatıma girip 2 yıl içinde hiçbir şekilde haber vermeden kaybolan ilk aşkım yüzünden bu mesleği, psikologluğu, seçtim. İlk başta bunun sadece onun düşüncelerini anlamak isteği olduğunu düşündüm ama daha sonra fark ettim. Ben artık insanların dertlerini dinlemek, onları çözmek, bir işe yaramak istiyordum. Fazlasıyla zengin ve elit bir ailede olduğumdan kolayca girebileceğim bir üniversiteyi kendim çalışarak kazanmayı hedeflemiştim. En zoru seçmiştim belki de 'Stanford Üniversitesi'. Dünyanın 'sosyal psikolojide' bir numaralı okuludur. Elbette bu ha diyince olan bir şey değil. 2,5 senemi buna çalışarak harcadım. Nihayetinde kazandım. Bir işim veya beklentim olmadığı için bu üniversitede profesörlük diplomamı almak için deneyler yapmaya başlamıştım. Bir sonuca ulaşabilirdim ta ki babamdan haber gelene kadar

''Artık hastaneyi idare edemiyorum. Sana devredeceğim.''

Hiç beklemiyordum ilk başlarda parlak geleceğimi engellediğini düşünmüştüm açıkçası. Ama sonra düşündükçe bir sonuca vardım. Benim burada bir geleceğim yoktu. %50'lik bir ihtimale gelecek denemezdi değil mi? Bu yüzden babama minnettarım. Telefonumun çalmasıyla kısa süre irkildim.

''Alo?

Huh, Bay Kim ne kadar hızlısınız.

Evet, ben ikinci kattayım.

Geliyorum, evet.''

Hızla merdivenlerden aşağı doğru koşturdum. Karşımda duran beyaz piyanomu ve onu taşıyan adamları görünce endişeyle piyanonun dört tarafına baktım. Oh, neyse ki iyiydi. Onların asansöre binmelerine yardım ederken hastanenin böyle büyük bir asansörü olmasına şükürler etmiştim. Yarım saat sonra nihayet odama eşyaların hepsi taşınmış ve diğer eşyalar başhekimin yeni odasına postalanmıştı.

  ''Huzur...'' diyerek esnediğimde yeni odama baktım.

 ''Böyle çok daha iyi...''


( Y/N: Bknz Suho'nun eşyaları;

Beyaz Piyano

>http://www.petrof.com/files/klavir_p_iv_rokoko/p-173-rokoko.jpg

Oturma Takımı >http://4.bp.blogspot.com/-36GqYDnIjwQ/UynGXLvDVgI/AAAAAAAAAXY/kEGMbQm80-w/s1600/Red-chaise-lounge.jpeg

Terapi Koltuğu >http://2.bp.blogspot.com/-1L_AkUBt9Y0/Uzm6KXB6t_I/AAAAAAAAMuM/t328ffST3cA/s1600/1.jpg )

Kapının ardından küçük adım sesleri duyduğumda hızla kapıyı açıp sağıma soluma bakındım. Koşan bir beden bana çarpıp yere yığılmıştı. Yüzüstü düştüğünden ve kırmızı kapşonlu sweatinden dolayı göremediğim küçük bedene elimi uzattım. Bir dakika bacaklarına doğru gözüm kaydığında altındaki beyaz üstünde mavi kareler olan hasta formasını gördüm. Gülümsedim ve elinden tuttum. Bileğindeki morluklar dikkatimi çekse de elimi bir kez üzerlerinden geçirip ona seslendim.

 ''Bayım? Kalkmayacak mısınız?''

Yavaşça kalkmaya başladığında sanki ölü gibiydi. Rahatsız olduğu her halinden belli oluyordu. Yüzünü kaldırmıyorken eliyle yerden destek alarak kalktı.

Ağzımı açıp onunla tanışmak istediğimi söyleyecekken 1 hemşire ve bir hemşir(erkek) hızla çocuğun saçlarından ve kollarından tutup çekelediler. Erkek olan önüme geçerek bağırdı.

 ''Sana söylemiştim Lay, olacaklara ben karışmam demiştim. Bunu sen istedin, kahrolası sürtük!''

Kollarından sıkıca tutup onu yerden kaldırıp ittirerek onu ilerletmeye çalıştığında hemşire ona bir tokat attı.

 ''Hemen o elini indir!''

Bunu bir insana nasıl yapardı? Hele de bir hastaya... Hemşire benim kim olduğumu görünce kızararak başını eğdi.

 ''Efendim ben...''

Çok sinirlenmiştim. Psikolojik sorunu olan bir hasta dayakla iyileştirilemezdi. Aksi takdirde yaşadığı travmalar sinir krizlerini arttırır ve onu daha tehlikeli yapardı.

 ''Bunu bir insana nasıl yaparsınız ha?! Siz! İkiniz! Hemen benim odama gidin!''

Erkek olan güldü.

 ''O bir insan değil o sadece bir p*ç kurusu!''

Resmen sınırımı zorluyordu.

 ''Hemen dedim!''

 Adam çocuğun saçındaki elini birkaç tel yolarak çekti. Çocuk konuşmuyordu bile kesik kesik nefesler veriyor ve sadece acıyla inliyordu. Yere duvara sürünerek oturdu ve dizlerini karnına çekti. Hıçkırıkları 1 km öteden duyulacak vaziyetteydi. En önemlisi acı doluydu.

  Önüne geçip hala göremediğim yüzüne bakmaya çalıştım. Elimi yüzüne uzattığımda sanki ona vuracakmışım gibi ellerini iyice yüzüne siper etti. Yavaşça kollarımı omuzlarına dolayıp onu kendime çektim. Sırtını pat patladım.

 ''Geçti. Emin ol ben buradayken kimse sana el kaldıramayacak.''

Sakinleşmiş, titremeleri ve hıçkırıkları hatırı sayılır derecede azalmıştı. Bir an kafasını omzumdan kaldırdığında kokusunu içime çektim. Korkutucu, ama çok tanıdıktı. Ondan ayrıldım. Üstümü silkeleyip ayağa kalktığımda o da aynısını yapmıştı. İlk defa yüzüne bakma fırsatıyla kafamı kaldırıp ona baktım. Gözlerimde yersiz bir karanlık belirdi. Bu umutsuz gözler onun gözleri gibiydi ama onun gözleri hep parlak olurdu. Biçimli dudakları aşağı eğilmişti ama o hep gülerdi. Ve en sevdiğim dudaklarının iki yanındaki gamzeleri... Sanki yok olmuşlardı. Boş bakıyordu... Bilmiyordu sanki, habersizdi her şeyden. Ben ise odaklanmıştım, kapılmıştım ona...

 ''Yixing?''


-dontouchmyxing-


Ehem ehem, 1.bölümü yazdım hadi hayırlısı~ Bol bol voteleyin ve yorum yapın lütfen ^^

Do You Remember Me?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin