Eve gelip yatağa fırlattım kendimi. Of, bu kağıt neyin nesiydi? Birisi bana oyun mu yapıyordu? O kağıdı ne zaman kim yerleştirmişti? Nasıl ve neden yerleştirmişti? Aklımda deli gibi sorular vardı. Belki de gerçekten başkasının notları ile karışmıştı bir şekilde, yani uğruna heyecanlanacak ya da bu kadar düşünecek bir şey yoktu. En iyisi buruşturduğum notu görmezden gelmek ve hayatıma devam etmekti. Ne de olsa sahibi ben değildim.
Bu düşünsel gelgitlerime kendimi tamamen bırakmışken sahile vurmamayı nasıl başardığımı merak ederseniz cevabı oldukça basittir: Boğazıma prangalanmış düşüncelerim, beni kıyıya vurmaktan alıkoyar. Ancak beni her an boğar. Üstelik beni boğan su değil, bu pranganın oldukça sıkı oluşudur belki de. Baksanız hareket etmiyor gibi gözükürüm ancak her saniye dalgalar dört bir yandan bana vurur. Peki soruyorum size, bir kez kıyıya vurmak mı daha iyidir yoksa bin kez dalgaların size vurması mı? Ah, keşke sörf yapmayı bilseydim!
Yatağımda doğrulup oturdum. Hiçbir koşul altında canımı sıkmaya lüzum yok. Sadece, Sena'nın yanında kendimi küçük düşürülmüş gibi hissetmiştim. Üstelik bence Sena haklıydı. Eğer notun sahibi, benimle oyun oynamaktan öte bir amaçla bu notu bana ulaştırdıysa neden isimsiz yazmıştı? Neden sosyal medyadan ulaşmak gibi bir yol tercih etmiyordu? Öyle olsaydı hem yanıt da yazmam mümkün olurdu, diye düşündüm kendi kendime. Yanıt yazacağımdan değil de, notu yazan kişi benim yanıtımı dahi merak etmiyor muydu? Kimdi bu notun sahibi?
Beni bu düşüncelerimden sıyıran, telefonuma gelen mesajın bildirim sesi oldu.
Mesaj kimden olacak, sevgili dostumdan. Canım Sena. İyi ki var. İnsanı böyle merak eden kimseler olması çok büyük bir şanstır. Telefonumun ekranını kapatıp yatağa koydum. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkarken, tekrar bir bildirim sesi geldi. Telefonumu kontrol etmeden önce masada, kitaplarımın üzerinde duran nota tekrar baktım. Birileri kesin alay ediyor olmalıydı. Sonra kendi kendime sordum, acaba alay edildiğini düşünme sebebim özgüven düşüklüğünden olabilir miydi? Kendi kendimi ikilemde bırakmama sebep olan bu notun sahibi kimdi?"Şiir onu yazana değil, ihtiyacı olana aittir. " Peki ya masamdaki not? Notun sahibi, bu sözleri işitmeye ihtiyacı olan kişi olmalı. Peki notun sahibi ben miyim, diye sordum kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesişim
Teen FictionHepimizin başına gelmesi muhtemel, çoğu kısmı gerçek hayattan uyarlanmış bir roman. Yaşadığımız hayat ne kadar gerçek? Yoksa yaşadığımız hayat, başka bir yaşantıda gördüğümüz bir rüya mı? Sizi gerçek yaşantınızdan uyandırmaya çalışanlara inanacak mı...