Doktor ile olan maceramın birinci haftasındaydım ve açık konuşmak gerekirse oldukça eğleniyordum. Bir çok gezegen gezmiş, değişik canlılar tanımış ve hayat kurtarmıştık.
Her yeri elmaslardan oluşan bir gezegende Ben 10' deki elmas kafa'ya benzeyen birçok canavarla savaşmıştık ancak onlar sadece yollarını kaybetmiş ve bu yüzden saldırganlaşmış koca bebeklerdi.
Doktor evrenin doktoruyum derken yalan söylemiyordu. Aklıma takılan sorular ise bazen beni durgunlaştırıyordu tabi. O kadar alçakgönüllü bir insan değildi bunu defalarca kez bana kanıtlamıştı.
Sen kimsin diye sorduğumda süperkahramanım falan diyebilirdi ama dememişti ve bu muhtemelen geçmişiyle ilgiliydi. Bana geçmişini anlatacak kadar yakınlaşmamıştık henüz onun için yol arkadaşı gibi bir şeydim.
Nedensiz bir şekilde kara delikler ilgimi çekiyordu. Bunu Doktora anlattığımda bana çamurdan bir pasta yemişim gibi bakmıştı. Çünkü genellikle canlıların onları sevmesi için pek bir nedeni yoktu.
Kara delikler yanlarına yaklaşan her şeyi güçlü bir akımla içine çekerdi ve bu yüzden diğer gezegenler oralara pek yaklaşmamayı tercih ederdi. Sanırım kendimi bir kara deliğe benzetiyordum lanetimden dolayı. Bana elini veren herkes kolunu kaptırıyordu ve Doktor hariç hiç kimse yanımda fazla kalamazdı. Bu ona işlemiyordu ölümsüz gibi bir şeydi teknik olarak.
"Bu sitede senin silik de olsa önceki kişiliklerinin fotoğrafları var ve onlara hiç benzemiyorsun."
Elindeki kitabı okurken göz ucuyla bana baktı. Ben ise her zamanki gibi bilgisayarımla ilgileniyordum.
"Rejenerasyon geçirdikten sonraki fiziğimi ve kişiliği maalesef seçemiyorum yoksa ben de kızıl saçlı olmak isterdim."
Bunu dedikten sonra hafifçe tebessüm etmişti. Ben ise kahkaha atmıştım. Onu kızıl saçlı düşünemiyordum. Uzun ve buruşuk yüz ve burun, açık mavi gözler ve ince dudaklarıyla ona eminim ki kızıl saç gitmezdi.
"Peki bu rejenerasyonlarındaki kişiliğini falan neye göre geçiriyorsun?"
Derin bir nefes aldı ve kitabını konsolun üzerine koydu. Ellerini cebine koyduktan sonra kalçasını demir korkuluğa yaslamıştı. Uzun bir konuşma olacağa benziyordu.
"Aslında benim tam olarak bir bedenim vardı her canlı gibi ancak bir kere rejenerasyon geçirdikten sonra eski bedenine bir daha dönemezsin. Bu tüm bedenler ve kişilikler aslında ölmüş insanlar ve rastgele bir şekilde bana geçiyorlar. Onlar Dünyada var olmadıkları sürece benimle yaşıyorlar."
Yanıma geldi ve bilgisayar ekranıma dikkatli bir şekilde bakıp parmağını bir resmin üzerine koydu. Fare ile üzerine tıkladığımda oluşan resimde uzun boylu ve yine uzun yüzlü ancak kahverengi saçları olan ve yeşil gözleri mutlulukla bakan birini gördüm. Kaşları seyrekti ama bu yine de yakışıklılığından bir şey kaybettirmemişti.
"İşte o adam benim bir önceki kişiliğimdi yani son rejenerasyon. Ona neden son rejenerasyon dediğimi anlatmamı ister misin? "
Hevesli bir şekilde başımı salladım. Derin bir nefes aldı ve ellerini önünde birleştirdi.
"Geçen sene Noel'de aslında benim ölmem gerekiyordu çünkü rejenerasyon hakkım bitmişti ve bin küsur yaşındayım."
Binli yaşlarında olan birine göre oldukça genç duruyordu açıkçası.
"Öleceğim gezegene gittim ve oranın adı Trenzalore idi. O zamanki yol arkadaşımın bana olan güvenini kullanıp ona yalan söyledikten sonra onu evine gönderdim çünkü benim ölmem onu yıkacaktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA DELİKTEN KALAN
Science FictionNe zaman birisiyle iki günden fazla vakit geçirsem o kişi acı bir şekilde öldü ve ben lanetimle yaşamaya alışalı çok oldu. Daha sonra yaşanacak olaylar ise öyle herkesin kaldıramayacağı türlerdendi. Her şey pamuk saçlı ve değişik bir tonda mavi gözl...