Sadece siz değil, ben de hikayenin varlığını unutmuşum gençler ...
Dört ay geçmiş, şaka gibi
Tekrar okuyup kısaca bir bölüm yazdım.
Umarım tekrar benimle olursunuz.
Efe, Aysu'yla üniversitenin yeşillik alanına otlayan inekler gibi yayılmıştı. Sinirleri bozuktu. Kerem bir anda kendisine dünyanın en değerli şeyi gibi davranıyor ardından şimdi olduğu gibi iki gün boyunca yazmıyordu.
"Ben anladım. Yaş kriterini büyütmeliyim. Hovarda takılıyor bunlar hala."
Efe sevmeyi çok anlamazdı. Kalbini çarptırıyorsa sevdiğini düşünürdü. İlişkileri olmuştu ama hiçbirisine gelecekte de olacağı gözüyle bakıp hayallere dalmamıştı. Kolayca bağlanan bir kişiliği olmadığını düşünüyordu.
Ama Kerem'i merak ediyordu. Normalde kıskanmaz, sorgulamazdı. Merakından kuduracak raddeye gelmişti. Elinde ona ulaşacağı bir numara olsa ikinci kere düşünmeden arardı.
"Yıpratma kendini. En fazla bitirirsin, elini sallasan ellisi. Döndüğünde sorarsın, cevap kafana yatmazsa yolu gösterirsin. Şu an üzüldüğüne değmez. Seni böyle görmeye alışık değilim kuzum." Aysu destek vermek için elini Efe'nin elinin üzerine koymuştu.
"Biliyorum, ben de..."
Ortamda oluşan sessizliği bozan, Aysu'nun çalan telefonu olmuştu.
"Efendim abi?"
Efe, sigarasını yakıp çimlere sırt üstü uzandı. Gökyüzü fazlasıyla parlaktı. Gözünü alan güneşi engellemek için gözlüğünü taktı. Umursamaz bir insandı çoğu zaman, insanları da fazla sorgulamazdı. Bunların hepsi Yiğit'ten sonra olmuştu. Herif şaka gibiydi. Hala son yaşadığı aklına geldiğinde sinirle gülesi geliyordu.
Memleketine dönmeden önce Aysu'nun evine gidip bir güzel karnını doyurmuştu. Kendisine bakan Yiğit'le hiç muhatap olmazken yüzü hep gülüyordu. Birkaç kez Yiğit'in bakışını yakaladığında kendinden büyük olan adamın bakışlarının hedefinin kendi dudakları olduğunu görüp sinirle gülmüştü.
O gün hiçbir şey konuşmadan evine dönmüştü. Valizini hazırlayıp memleketine gitmiş, döndüğünde ise deşarj olmuş gibi hissediyordu. Kısa olsa da bu tatil ona iyi gelmişti.
"Dersimiz yok zaten, öylesine oturduk kola çekirdek yapıyoruz."
Sigaranın dumanını üfleyen Efe, gözlerini kapattı. Yiğit defteri, kendisi için kapanmıştı. Artık endişe duymuyordu.
"Tamam bekliyorum." Telefonu kapatmıştı.
"Abim geliyor kuzum. Yakınlardaymış, eve bırakacak."
Döndüğünden beri Aysu'yla daha bugün görüşmüştü, Yiğit'i ise yeni görecekti. İçinde heyecan olmayışı gönlünü ferahlattı. Sigarayı çimenlere bastırırken başını salladı.
"Bana uyar."
Birkaç dakika geçtikten sonra Kerem'den gelen mesajla Efe doğruldu. Heyecanlanmıştı. Kısa mesajı okurken iyi olduğunu anlayınca tuttuğu nefesini verdi. Atılan mesajın üzerine üç beş katı uzunluğunda; merak ettiğini içeren, koca bir dize mesaj attığında yüzünde mutluluğunun gülümsemesi vardı. O telefonuyla ilgilenirken yanlarına gelip kardeşini alnından öpen Yiğit'ten habersizdi.
"Kuzum, hadi eve geçelim."
'Ha?' benzeri bir ses çıkarıp başını kaldırdığında kendisine bakan iki gözü anca fark edebilmişti.
"Tamam kalkalım."
Yiğit'e baş selamı vererek kalktığında çantasının tek kolunu omzuna takıp ilerledi.
İyi hissediyordu. Kendisini seven bir sevgilisi vardı. Yiğit'e olan şeyin takıntı olduğunu anlayıp, ona olan ilgisinin bittiğini fark edişi iyi gelmişti.
Arabaya bindiklerinde Aysu abisinin yanında otururken kendisi arkadaydı. Yıllar gibi geçen zamanın ardından kendisinden büyük olan sevgilisiyle konuşuyor olmak güzeldi.
Yiğit dikiz aynasından sürekli Efe'ye bakıyordu. Mesajlaşırken gülümsediğinde o dallamayla konuştuğunu biliyordu. Biraz takılıp yeni birisini bulunca bırakır zannediyordu ama yanılmıştı. Uzunca bir süredir beraberlerdi.
Mavi gözlü oğlanın dudaklarına baktığında içinin bir garip olduğunu hissetti. Ardından bakışları Funda'nın cama astığı fotoğraflarına döndü. Bu ne biçim bir histi, hiçbir fikri yoktu.
Tekrar oğlana baktı. Telefona, hayatta kalması ona bağlıymış gibi sarılmış ve gülümsemeye devam ediyordu. Bu durum sinirlerini bozdu ve bu duygu durum bozukluğunu fark ettiğinde afalladı.
Bazen istek duyduğunda banyoda Efe'nin vücudunu düşünerek kendisiyle ilgilenirdi lakin şu an gözünün önünde vücut hatları bile yoktu. Mavi gözler ve pembeye kaçan dudaklar...
Aynadan bakmıyor olsa bile gözünün önüne geliyordu.
"Abi, dikkat et!"
Öndeki kamyonu fark edip frene bastı. Panikle bir elini kardeşinin göğsünden tutmak için siper etmiş, diğer eliyle de direksiyonu tutarken başını arkaya çevirip oğlanın iyi olup olmadığına bakmıştı.
Mavi gözler kendi kahveleriyle buluştuğunda uzunca bakmaya devam etmek istedi. Ama arkasında korna çalan araç, bu kısa bakışmayı sona erdirmişti.
Nihayetinde eve vardıklarında arabadan indiler ve Yiğit arkada kalırken Efe ve Aysu önden yürüdüler.
Oğlanın gülen yüzü hala garibine giriyordu. Efe güleç bir çocuktu ve bu gülümsemeyi ilk defa görmüyordu. Ama sanki ilkmişcesine hayran kalmıştı.
Evet, içinde bulunduğu durum hayranlık duymaktı.
"Efe'm... Hoş geldin yavrum. Sen nerelerdesin özledim seni annem." Ayşe ablası Efe'ye sarılırken elleri temas özlemiyle yanan Yiğit, kapıdakilerin yanından geçmek ister gibi elini Efe'nin omzunda kısa bir süre tutup içeri girmişti.
Tuttuğu nefesini verdi.
"Hasiktir ya..." Odasına girdiğinde kendine inanamaz haldeydi.
İçerde gülüşme sesleri yükselirken ve birkaç defa Aysu tarafından salona çağırılırken tepki vermedi. Düşünmeliydi. Düşünmeli ve bu saçma durumdan kurtulmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ||| BxB
Short StoryYiğit düz adamdı. Ayarlarını bozan, kardeşinin en yakın arkadaşıyla başı dertteydi.