Yiğit mahallede dolaşırken esnaflara el selamı vererek etrafa bakıyordu. Daha doğrusu mavi gözlü oğlanı arıyordu gözleri.
Tam onun evinin önünden geçerken gelen bağırış sesiyle adımlarını durdurdu. Aralık olan perdeden izinsizce içeriyi gözlemlediğinde; mavi gözleri kocaman olan oğlan, başparmağının tırnağını kemirirken bir yandan da telefonda laf yetiştiriyordu. Siniri ta buradan okunacak raddedeydi.
Oğlanın mavi gözleri dolduğunda Yiğit daha iyi duyabilmek için cama yaklaşmıştı.
"Neden bunu bana yapıyorsun Kerem?" Yiğit kaşlarını çattı. Herif ona kötü mü davranıyordu?
"Yiğit! Oğlum!" Efe'nin gözleri cama döndüğünde Yiğit dut yemiş bülbüle dönmüş, hareket edemeden öylece kalmıştı. Mavi gözlü oğlan ise gözlerinde biriken yaşları silip kendi odasına geçmiş ve kapıyı kapatmıştı.
Ellerini birbirine sürtüp bir camda ona seslenen müstakbel kaynanasına bir de derdi olduğu belli olan oğlanın evinde, boş odaya bakıyordu Yiğit.
Adımlarını hızlandırıp başörtülü kadının penceresine doğru yanaştı.
"Annengille konuştum oğlum, akşama yemek yiyeceğiz bizde. Düğünün detaylarını konuşacağız."
Başını salladı. "Haberim yoktu böyle bir plandan ama geleceğim Hatice anne."
Selamını verip yoluna devam ederken başını çevirip arkadaki müstakil eve baktı. Oraya dönüp ne derdi olduğunu, neden bağırarak konuştuğunu ve o herifin ona ne yapıp ağlattığını sorgulamak istiyordu.
Yoluna devam etmesine sebep olan tek şey, sorgulamanın onun haddi olmadığını bilmekti.
*******
"Nişan için beklemeye gerek yok, Necmi abinin yerinde yaparız." Kaynanası konuşurken annesi onu onaylamıştı.
"Düğün de iki ay sonra yapılır o zaman. Sıcak zamanlara denk gelirse daha iyi olur."
"Doğru diyorsun Ayşe'm. Bahar düğünleri moda artık kız." İki kadın gülüşürken babaları kendi aralarında siyaset tartışıyorlardı.
"Funda kızım, bir çay doldurur musun?" Eşi olacak kadın kibarlıkla kalkıp güzel bir gülümsemeyle onaylamış ve çayı doldurmuştu. Bunların hepsinin gösteriş için olduğunun farkındaydı Yiğit. Funda'nın her şeye laf yapan ve hizmet etmeyi hiç sevmeyen birisi olduğunu biliyordu çünkü.
Başını çevirip olayların ve ortamın saçmalığına güldü. Burada bulunmamayı isterdi.
Telefonunu çıkarıp Efe'yle olduğunu bildiği, kardeşi Aysu'ya mesaj attı.
'Napıyorsun cimcimem?'
Kısa süre içinde yanıt gelirken kendini ortamdan soyutlamak için sandalyesine yan oturarak telefona odaklanmıştı.
'İşte oturuyoruz abi napalım. Sen de sıkıldın sanırım.'
'Eh işte.' Babalarının olduğu tarafa bakıp tekrar mesaj attı. 'Efe ne yapıyor?'
'Çok anlayamadım ama biraz morali bozuk. Konuşuyoruz dertleşiyoruz gibi bir şeyler...'
'Anladım, dikkat edin kendinize.' Telefonu cebine koyduğunda hala devam eden bir sorun olduğunun farkındaydı. Dilini ön dişlerinde gezdirip birden ayağa kalktı. Küçük salondaki tüm bakışlar kendisine dönerken telefonu arka cebine sıkıştırdı.
"Benim ufak bir işim çıktı Cevdet amca. Müsaadeniz olursa..."
Funda'nın babası başını salladı. "Tabii oğlum hallet işlerini."
Funda'nın kendisine yolladığı sinirli bakışların manasını bilse de aldırmadı. Şu an evleneceği kadını hizmet etmesi için ortamda tek bırakmak çok da dert değildi kendisine. Evlendikten sonra da hizmet edecekti zaten. Bir yerden başlaması gerekiyordu.
Evin tahta kapısını açtığında annesi yanına gelip yaptığının ayıp olduğunu anlatırken Efe aldırmadan el salladı ve bir şey olmayacağını söyleyerek evden çıktı.
Birkaç sokak ötedeki eve doğru yürürken içindeki merak, göğsünü kavuruyordu.
Efe'nin kapısının önüne geldiğinde sağ tarafını net bir şekilde aydınlatan sarı sokak lambasından kurtulmak için cam tarafına geçti. Saat geç olsa da etraftakilerin görmesini istemiyordu.
"Bilmiyorum işte. Bazen sadece gidiyor, günlerce yazmadığı oldu, sen de gördün. Sonra telefonlarımı açıyor ve aramız eskisinden de iyi oluyor. Bu gitgelleri beni bipolar yapacak. Sinirden kendimi keseceğim Aysu."
Cama yaklaştı Yiğit. Pencereden içeri baktığında oğlanın buradan bile belli olan kızarık gözleri içinde bir yere dokunmuş ve o yeri sızlatmıştı.
"Neden böyle davrandığını söylemiyor mu?"
"Söylemiyor işte! İşlerim var cart curt, hep bir bahane."
"Kuzum Kerem polis değil mi? İşlerinin olması çok normal, telefonlara bakamaması çok normal. Fazla tepki veriyorsun gibi geliyor bana."
Efe'nin Aysu'ya bakışı iç ürperticiydi.
"Sanırım ben ona aşık gibi bir şey oldum Aysu. Bilmiyorum, hep yanımda olsun istiyorum..."
Efe konuşmaya devam ederken Yiğit arkasını döndü. Pencerenin korumalığının yanında, duvara yaslanırken kaşları çatılmıştı. Bu hissettikleri neydi? Canını sıkan bu duygu neydi? Normalde böyle olmazdı, ihtiyaçları için bu eve çok kez gelmiş ve ihtiyaçlarını karşılayınca çıkıp gitmişti. Hiçbir seferinde böyle bir şey hissetmemişti.
Aklına gelen düşünceyle kaşları kalktı.
Kaba tabiriyle oyuncağı elinden alınmış gibi hissediyordu.
Yiğit düz mantıktı. Onun için ya vardı ya da yoktu.
Evet, dedi. Bu saçma hisler, benimle değil başkasıyla yapıyor olduğu için...
Ama başkasını sevmesini kıskanmak? diye içinden bir ses yükselmişti. Kulakları uğulduyordu.
Ondan başkasıyla seks yapmıyordu, şimdi bir başkasının bedeniyle zevk aldığı için sevdiğini hissediyor olmalıydı. İbnelik böyle değil miydi?
Sevgi diye tekrar haykırdı içindeki o ses. Sevgi seks değil.
"Hayır." Güldü kendi kendine. "Kafayı sıyırdım. Boş beleş işlere kafa yoruyorum."
Pencereden son kez içeri bakıp evine doğru yürüdü.
Unuttunuz yine hikayeyi değil mi?
Ah dostlar ah, ben de unuttum.
Sevgilerimle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ||| BxB
Short StoryYiğit düz adamdı. Ayarlarını bozan, kardeşinin en yakın arkadaşıyla başı dertteydi.