1 | Kitap

45 1 2
                                    

1

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1.Bölüm

Kapı tıklatıldığında bakışlarımı pencereden çekerek gelen kişiye odaklandım.

"Berzan Bey, Kenan Özer'in ailesi hakkında araştırmamı istediğiniz dosyayı getirdim."

Merakla korumanın istediğim bilgileri getirdiği dosyasına elimi uzatarak aldım.

"Dicle Özer. Kenan'ın tek kızı, daha doğrusu tek göz bebeği. Karısı yıllar önce çekip gitmiş. Kızıyla birlikte yaşıyorlar."

Bir yandan korumayı dinliyor, diğer yandan dosyadan genç kadının uzaktan çekilmiş birkaç resmini inceliyordum.

"Demek tek kızı... Bunu öğrendiğimiz iyi oldu. Bu kızı gözünüzden ayırmayacaksınız. Ne yer ne içer, nasıl mekânlara girer hepsini öğrenmenizi istiyorum."

"Derhâl efendim."

Yanımdan hızla ayrılarak çıkan korumadan sonra Kenan denen şerefsizi nasıl şah damarından kesmem gerekeceğinin planını düşünmeye başladım. O kansızdan öyle bir intikam almalıydım ki, çocukken bana yaşattığı korku ve acıların bin katını kendisi yaşamalıydı!

Elimdeki tek kozu bu kızı olmalıydı. Yavaş yavaş, acele etmeden bu kızın hayatına sokulmam gerekecekti..

*

Birkaç gündür garip bir şekilde sanki yolda yürürken uzaktan birisi beni izliyor gibi hissediyordum, ama etrafı taradığımda kimseyi göremiyordum. Sanırım zihnim bana oyun oynuyordu. Yolda yürüyerek etrafı seyrediyor, insanların asık suratlarının kendimce analizlerini yapmaya çalışıyordum. Yüksek ihtimal zor bir hayatları olmalıydı, ya da istemedikleri bir işi yapıyor olmalıydılar. Aniden telefon zil sesim çaldığında hızla elimi cebime atarak arayan kişiye baktım.

"Efendim baba?"

"Kızım nerdesin? Akşama çok geç kalma ne olur ne olmaz. Bak kalp var ben de biliyorsun, beni telaşa sokma sakın ha. Etraf çakallarla dolu kaynıyor. Evden çıkmadan önce yanına biber gazını aldın mı sen?"

Hay Allah'ım. Babam başlamıştı yine motor gibi korumacı tavırlarına. Gülerek söylenmeye başladım.

"Babacığım bir sakin olur musun? Şu an bulunduğum yerde o çakallardan yok merak etme. Yoldayım, bir işimi halledip geliyorum eve. Ve evet biber gazı çantamda."

Babamın derin bir nefes çektiğini duyarak vedalaşıp telefonu kapattım.

Başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda havanın eskisinden daha erken karardığını farkettim. Hızımı arttırarak aradığım kütüphanenin kapısına vardığımda içimi garip bir his sarmıştı. Ne zaman buraya gelsem hep aynı şey oluyordu. Sanırım kitapların büyüsüydü bu. Çalışanın yanına yaklaşarak "Piraye var mı acaba?" dediğimde önünde duran bilgisayara bir şeyler yazmaya başladı.

Yine aynı his.. Sanki biri beni izliyormuş gibiydi, ama bakışlarımı insanlara çevirdiğimde hepsi kendi işlerindeydi. Çalışan üzgün bir surat ifadesi takınarak "Maalesef Hanımefendi, en son alan beyefendi kitabı hâlâ getirmemiş buraya."

Başımı anladım dercesine aşağı yukarı salladığımda teşekkür ederek tekrar kapının kulpuna uzandım. Tam sağ ayağımı dışarı atacaktım ki sert bir insan vücudu koşarak buraya gelirken narin vücuduma çarptığında hızla kaşlarımı çattım.

"Dikkatli olsanıza biraz ya! Ne diye peşinizden atlı kovalarmış gibi koşuyorsunuz!"

Başımı kaldırdığımda gördüğüm koyu kahve gözlerle duraksadım. Ben hayatımda ilk kez bir erkeği bu kadar yakından seyretme fırsatı bulmuştum. İnce ve biçimli dudakları, sakalları, sakalının hemen yanındaki beni.. Onunda gözleri benim yüzümde gezindi bir süre.

"Kusura bakmayın, kitap teslim etmek için bu kadar hızlı geliyordum aslında buraya."

Dediği cümle ile elindeki kitabın kapağını bana doğru çevirdiğinde şaşkınlık ve heyecanla kendimi kaybederek "Demek sizdeydi bu kitap!" diyerek heyecanımı belli etmekten hiç çekinmedim. Artık ikimiz de tekrar kütüphanenin kapısından içeri girmiştik.

Başı ile onaylayarak gülümsedi.

"Ben de bu kitap için gelmiştim fakat bulamayınca çaresiz, geri gidiyordum. Erkeklerin bu tarz aşk romanları okuduğuna pek denk gelmemiştim. Nasıl buldunuz kitabı?"

Heyecanlandığımda maalesef hızlı konuşuyordum. Adam söylediklerimi birkaç saniye sonra algılayabildi büyük ihtimal.

"Demek kitabın sıradaki sahibi sizsiniz.. Evet, daha önce ben de çok denk gelmedim hemcinslerimin okuduğuna ama kitap o kadar ilgi çekiciydi ki.. İnsan okumadan bırakmak istemiyordu. Kitap baya etkileyiciydi, sonu hüzünlü bitiyordu ama buna değdi."

O yanımda kitabı anlatırken çalışan da kitabı alacağım için bana bilgilerimi soruyordu. Sonunda alabilmiştim bu bebeği. İkimiz de oradan ayrılarak soğuk havaya kendimizi attığımızda rahatlamıştım.

"Mutluluğunuz gözlerinizden okunuyor." diyerek hafifçe gülümsedi. Bir şeyi yapmak yeni aklına gelmiş gibi elini bana doğru uzatarak "Ben Berzan bu arada, Berzan Sayan."

Uzattığı eline bakarak ben de elimi uzattım.

"Dicle. Dicle Özer. Memnun oldum."

"Ben de çok memnun oldum. Benim bu yoldan sağ tarafa sapmam gerekiyor. Size keyifli okumalar dilerim. İyi akşamlar."

Adam arkasını dönerek ayrıldıktan sonra daha yeni aklıma gelmiş gibi çantamdaki kitabı çıkararak sayfalarını karıştırmaya başladım. Birkaç cümlenin altı çizilmişti. Kitabın son sayfasına geldiğimde gördüğüm yazı ile adımlarım duraksadı. Sakince yutkundum.

Ölümün benim kolarımda olacak.

Hangi manyak güzelim kitaba bunu yazar hâlâ anlam verebilmiş değilim. Acaba kime yazmıştı bu yazıyı yazan?Ne garip insanlar var şu dünyada.. Biraz stres biraz da aceleyle kitabı çantama geri koyarak evin yolunu tuttum.

*

Kitabın sonundaki sayfayı görmüş olduğunu umarak eve geldim. Dedem geldiğimi gördüğünde hızla yanıma geldi.

"Ne oldu Berzan? Kızı hallettin mi?"

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Dahaca değil dede, ama az kaldı. Prenses kaybolduğunda Kenan'ın kıçı öyle bir tutuşacak ki.. Sadece biraz zaman lazım."

Başını belli belirsiz sallayarak eliyle kolumu sıvazladı.

"Tamam.. Yakaladığın an bak icabına. O itin dölü de yaşamaya layık değil. Tıpkı kendi gibi.."

İşte ben buydum. Ailemi öldüren kansızın intikamı ile çocukluğumdan beri yanıp tutuşuyordum. Varım yoğum buydu. İnsan yaşattığını yaşamadan bu dünya denen lanet yerden öylece göçüp gidemezdi. Hesabını Tanrı değil, acıyı çeken vermeliydi. Dedem yıllardır beni bunun için büyütüyor, her daim ne zaman unutmaya başlasam kanayan yaramızı yeniden bize hatırlatıyordu. Ama artık unutmak yoktu. Her şey daha yeni başlıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 23, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DicleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin