'3

610 36 58
                                    

"Efendim aileniz akşam yemeğine çağırıyor sizi, bütün gün odanızdan çıkmayıp onlar ile konuşmadığınız için epey kızgınlar kendileri."

"Onlara aşağıya inmeyeceğimi, aç olmadığımı söyle." "Peki Mösyö." Hizmetçimiz odadan çıktıktan sonra kısa süreliğine duran göz yaşlarım tekrar akmaya başlamıştı. Tanrım o yarın ölecekti, bana hiç şarkı söylemeden hayata genç yaşında veda edecekti. Gözlerindeki galaksiler solacaktı, o tavşan gülüşünü bir daha hiçbir zaman göremeyecektim. Hayat çok acımasızdı, özellikle de toplum gibi olmadığınızda birde halk tarafından vurulurdunuz en çokta aileniz tarafından...

Tek bir kere daha görmek için babama yalvaracaktım, o yüzden yatağımdan çıkmış aşağıya babamın yanına inmek için yavaş adımlarla merdivenleri inmeye başlamıştım. "Babacığım, sizden son bir ricam olacak, lütfen, lütfen kabul ediniz." Derin bir iç çekmiş isteğimi duymak için beni dinlemeye başlamıştı. "Yalvarırım son bir kez Jeongguk'u göreyim lütfen. Bu isteğimi kabul edin, onu sadece bir kere görmek istiyorum. O güzel gözlerini son kere görmek, sesini son bir kez duymak istiyorum, yalvarırım." Biraz düşündükten sonra hiç beklemediğim bir şekilde isteğimi kabul etmişti.

Biraz sonra odaya bir muhafız gelmiş, beni onun yanına götürmek için yönlendirmişti. Hapishane de tutuluyordu. Jeongguk hapishane de tutuluyordu, onun hiçbir suçu olmamasına rağmen onu buraya getirmişlerdi. O dünyanın en masum ve saf insanı olmasına rağmen onu buraya getirmişlerdi. Kalbim bir kere daha yandı...
"Jeongguk, benim güzel Kookie'm." Beni duyduktan sonra bakışlarını bana çevirmişti. Üzgün olduğu her halinden belli olmasına rağmen gözlerindeki galaksiler hala aynı duruyordu. "Taehyung, beni öldürecekler mi?" Sorduğu soru kalbime bir hançer saplamıştı, şayet bir hançer saplansa bu kadar canımı acıtır mıydı bilemiyorum. Boğazım düğümlenmişti, bacaklarımdaki güç tükenmişti, yere düştüm. "Çok özür dilerim Jeongguk, seni sevdiğim için, beni sevdiğin için. Sonucunu bile bile bunu yaptığımız için. Bakmaya kıyamadığım her bir zerreni yarın ebediyete göndereceklermiş, ç-çok özür dilerim Jeongguk, yerim ederim çok üzgünüm ben. B-babama söyleyeceğim, beni de yarın yanında öldürsünler. Sen hayata gözlerini kapatırken ben yaşayamam, dayanamam ben Kook."

"H-hayır Taehyung, hayır lütfen yaşamalısın, ikimiz yerine, benim için yaşamalısın." "Hayır Jeongguk hayır, senin olmadığın hayatı yaşamanın bir anlamı yok ki artık benim için."
Gözlerinden bir sürü yaş düşüyordu fakat hala gülümsemeye çalışıyordu. Ellerini soğuk demirlerden çekip ellerimin üstüne koymuştu. Soğuklardı, elleri üşümüştü, tutmaya kıyamadığım o elleri üşümüştü, ısıtamıyordum, bir kere daha kalbimi yaktı hayat. "Efendim artık gitmemiz gerekiyor." Muhafız zorla kolumdan tutup beni adım adım ruhumdan ayırıyordu. "Hayır olmaz, bırakmam seni, Jeongguk seni bırakamam, yarın yanına geleceğim kelebeğim, yarın yemin olsun ki yanına geleceğim. Bu dünya da değil belki ama başka evrenlerde en güzel ve mutlu halimizle birlikte olacağız. Bekle beni öbür tarafta da olur mu?"

Muhafız hapishaneden beni çıkarttıktan sonra babamın yanına götürmüştü. Odaya girdiğim gibi yüzünü bana dönmesi bir oldu "B-babacığım lütfen, lütfen baba ona zarar verme. O daha çok genç, d-daha yaşayacağı çok şey var lütfen. Benim canımı al ama ona bir şey yapma lütfen." "Sen kraliyet ailesinden olduğun için başka ceza düşünüldü senin için merak etmeyin, sizde cezasız kalmayacaksınız." Muhafıza beni odama götürmesi için emir verirken çığlıklar içinde ağlamaya devam ediyordum.

}{

Bugün gelmişti zamanı birazdan Jeongguk'umu benden alacaklardı. Hala bir umut dua ediyordum ama hiçbir işe yaramıyordu. Bu sefer de Tanrı kulaklarını bana tıkamıştı...

Meydana insanlar dolarken ona ateş edecek olan askerler silahlarını temizliyordu. Benim dokunmaya kıyamadığım bedenine birazdan bir sürü kurşun girecekti. Çok, çok canı acıyacaktı... Herkes gelmişti meydana, Kookie'mi en ortaya gözlerinde siyah bir bandaj ile getirmişlerdi. Bakmaya kıyamadığım gözlerini şimdiden siyahlara bürümüşlerdi, şimdiden her taraf karanlık olmuştu onun için. Karşısına beş tane asker dizilirken en baştaki asker söylemek isteği son bir şeyler var mı diye sormuştu. Gülümsemişti, "evet var" diye bağırmıştı.

"toplum bize kalplerimizin yanlış olduğunu öğretti.
Ama onlar tepeden bakacağımız kişiler
Kurallar duygularımızın geçerli olmadığını söylüyor
Ama ölene kadar kurallara meydan okuyacağız
Dünya onaylamayabilir ama benim dünyam yalnızca sensin
Ve eğer biz günahkarsak bu bana cennet gibi hissettiriyor..."

Ölmeden önce bana eşsiz sesi ile şarkı söylemişti. Jeon Jungkook, mükemmeldi ve birazdan onu benden alacaklardı. Kookie'm sustuğunda en baştaki asker eli ile öbürlerine işaret vermişti, onlarca kurşun aynı anda güzelimin bedenine girdi... kalbimin durduğunu hissettim. Neden o kurşunlar benim değil de onun bedenine girdi Tanrım, neden? Jeongguk'um bana Tanrı'nın bizi muhakkak birgün birleştireceğini söylemişti. Neden yapmadın, neden onun ölmesine izin verdin Tanrım, o, o gözlerine bile bakmaya kıyamadığım en güzelimin bedeni kanlar içinde kalmıştı. Ne yaptığımı bilmeden koşarak yanına geldim. Yere dökülen bir sürü kana baktım.

Onun kanıydı bu, onun kanı dökülmüştü az önce. Yere çömelerek kanlı bedenini kollarım içine almıştım. Nefes almıyordu, Tanrım o nefes almıyordu, veda etti bana... çığlıklar içinde adını haykırırcasına bağırıyordum ama gelmedi, birden gözlerindeki bandajı çekip "aslında ölmedim ki ben Taehyung" demedi...
Kalbimin durduğunu hissediyordum, ruhum artık bedenimden ayrılmıştı. O gitmişti. Geriye sadece kollarım arasında kalan cansız bedeni kalmıştı...

 Geriye sadece kollarım arasında kalan cansız bedeni kalmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*Jungkook'un kurşuna dizildiği yer...

}{

Yazarın anlatımıyla

Jeongguk artık hayatta değildi ve Taehyung bu acı ile yaşayamayacağını çok iyi biliyordu. Her zaman buluştukları ağacın altına gitmiş, muhafızlardan habersiz aldığı bir silah ile orada kendi canına kıymıştı. Pişman değildi ya da üzgün, çünkü biliyordu ki en güzelinin yanına, Jungkook'un yanına gidecekti. Hatta heyecan vardı bu yüzden. Delirmiş gibi hissediyordu, her şeyden çok sevdiği adamı birkaç gün önce öldürmüşlerdi lakin onun içinde garip bir huzur ve mutluluk vardı. Onun yanına gidecekti bir kere nasıl üzgün olabilirdi ki. Hiç düşünmeden tam kalbine nişan alıp tetiği çekmişti. Ona aşık olduğu, öptüğü, ellerini tuttuğu yerde hayatına son vermişti. Oralarda gezen halktan birisi Taehyung'u bulmuş, krallığa haber etmişti. Bu evrende değildi fakat başka bir evrende en güzel halleri ile tekrar beraber olmuşlardı. Cennette buluşmuşlardı onlar, bundan daha güzeli olabilir miydi?

Fic burada bitmiş bulunmaktadır, umarım duyguyu geçirebilmişimdir. Son sahneleri yazarken kalbimin sıkıştığını hissettim, gözlerim doldu. Umuyorum ki sizde de aynı etkiyi yaratabilmişimdir. Buraya kadar okuyanlara çok teşekkür ederim, hepinizi sevdiğimi söylemek isterim.
Kendinize iyi bakın }{

Sinners| TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin