5

78 13 4
                                    

Keskin bir baş ağrısıyla gözlerini açtı Hyunjin. Öğlen olmuş olmalıydı ki aşağıdan yemek sesleri odasına kadar geliyordu. Zar zor yataktan doğrulup yüzüne su çarptı. Ayılmıştı ayılmasına ama dayanılmaz baş ağrısı hala oradaydı. Uyuşuk adımlarla hole indi. Chris'in kenarda yemek yediğini görmesiyle yanına ilerledi. Tam oturmuştu ki hancı elinde çorba dolu pirinç bir tas ve pek iç açıcı gözükmeyen bir içecekle gelmişti.

"Şarabın etkisi geçmemişe benziyor, iyi gelir."

Gülümseyip teşekkürlerini sundu Hyunjin. Ama bir gariplik  vardı, her zamanki gibi düz bakmıyordu büyük Lee. 

"Sanat dahisi zihninizden geçen derin düşünceleri bölmek istemem Bay Hwang ancak 2 gün sonra olan bir müzayede varken hala o müthiş yetenekli ellerinizin çalışmadığı görüyorum." diye söylendi iğneleyici sesiyle yanında oturuyor olduğunu unuttuğu Chris.

Hyunjin'in şu an karşılık  vermeye hali olmadığını bildiği için fazlaca eğleniyordu ama değindiği noktada haklı olduğundan da ciddiyetini bozmadı.

Gözlerini devirmekle yetinmişti Hyunjin. Chris de biliyordu ki bu zamana kadar hiç yetiştiremediği tablo olmamıştı. Başının ağrısına daha fazla dayanamayarak hancının getirdiği sıvıyı hiç istemese de iyi geleceğini umarak kafasına dikti. Neydi bu? İçtiği an boğazını yakıp kurşun etkisi bırakmıştı, büyük Lee'nin neden iyi geleceğini söylediğini şimdi daha iyi anlıyordu çünkü bu şeyi içip ayılmamanızın imkanı yoktu.

Boğazındaki etkisinin geçmesini beklerken bir yandan da artık her yerine alıştığı hanı tarıyordu gözleriyle. Geçen gece girdiği kapı takıldı gözüne, büyük Lee giriyordu bu sefer. Hakikaten o odaya ondan başkası giriyor muydu? Hiç görmemişti küçük Lee'nin ya da başkasının girdiğini. Kendi kendine şaşırıyordu Hyunjin, bir odayı neden bu kadar çok merak ediyordu? Ya da odayı değil de Minho'nun neler yaptığı mı ilgisini çekiyordu. Yalan söyleyemezdi eğer buranın sahibi şu geveze dostu olsaydı da bu kadar düşünecek miydi, sanmıyordu. Geldiğinden beri gözlerini çekemediği bedenin bu fakirhaneyi merak etmesindeki yeri büyüktü. Öğrenmek istiyordu, ne yapıyor, neden yapıyor. Mutlaka bir sebebi olmalıydı yoksa neden genç yaşlarında eli yüzü düzgün hatta düzgünün de üstünde birisi böyle bir han işletirdi ki?

O odaya bakmak istiyordu ama içinde hancı varken hiçbir şey yapamazdı. Gece gelip bakmayı aklına yazarak odasına doğru yol aldı. Eğer tabloyu bugün de bitirmezse Chris'in dilinden kurtulması zordu ve bir iki güne yola çıkacaklardı.

__________________________

Gece yarısı olmuştu bile. Hyunjin daha tabloyu bitirememişti ama önceki gece büyük Lee'nin geç saatlere kadar uyanık olduğunu düşünerek bitirip öyle gitmeyi mantıklı buldu. Yarım saat veya bir saat sonra bitirmişti tablosunu. Bitirmesinin kaç saat, kaç gün sürdüğünü bilmiyordu. Sevmezdi zamanı ölçmeyi, özellikle eserlerini yaparken. Ne zaman saate bakıp zamanı düşünse kısıtladığını düşüşünüyordu. Hem kendini hem hayat verdiği eserlerini. O eserlere hayat verirken dayanamayıp sürekli saati hesaplamaya çalışınca sanki onlara bir ömür biçiyormuş gibi hissediyordu. 

Bir hayli uykusu gelmişti o yüzden çok vakit kaybetmeden o kiler kılıklı yere gitmesi lazımdı. Usul hareketlerle çıktı odadan. Merdivenlerden inip etrafta kimse var mı diye göz gezdirdi, görünürde kimsenin olmadığını anlayınca kiler benzeri yerin kapısını araladı. İçeri geçip kapıyı arkasından çekti, son gördüğünden beri pek bir değişiklik yoktu odada. Zaten ilk bakışta hemen merakını tatmin edecek bir şey olsa bu kadar merak etmezdi bu yeri. Odanın dört bir yerde olan dolaplardan sağındaki en yakınına ilerledi. Açmak amaçlı kapağı kendine çekmeye çalıştı ama nafile, kilitliydi. Duvarları kaplayan dolapların hepsi kilitliydi. İç çekti Hyunjin, bu kadar bekleyip gelmişken eli boş dönmek istemiyordu. Büyük Lee burada ne saklıyor, neden her tarafını sıkı sıkı kitliyor bilmek istiyordu. Belli ki bir sırdı burası, Minho'nun sırrına ortak olmak istiyordu, belki de sadece sırrını öğrenip onu ağına çekmek istiyordu. Etrafa bakmaya başladı belki bir anahtar bulurum umuduyla, saçmalık olduğunu kendi de biliyordu sadece dolapların ve bir masanın olduğu odada neden anahtar bırakırdı ki biri. 

Eğildi dolapların altına bakmak için, hah belki de şanslı günündeydi, dolapla zemin aradında kumaşa sarılı bir cisim olduğunu fark etti. Uzanıp kendine çekti, oldukça ağırdı. Kaldırıp masanın üstüne koydu, kumaşı sıyırmasıyla 3 tane briggs winchester gözlerinin önüne serilmişti. Ağzı araladı şaşkınlıkla, silahları sevmezdi kurnazlığıyla savaşırdı o ama yine de bu ucuz ve kolay bulunan bir model olmadığını bilecek kadar hakimdi. Bulunduğu çevreler dolayısıyla olmaması komik olurdu. Bu tarz nadir ve güçlü silahları kodamanlar hariç kimse de görmemişti hele ki yıkık dökük bir yer işleten yirmilerinin başlarında bir hancıda, dönemin gerekçesiyle halkın silaha sahip olması olağandı ancak bunlar sıradan silahlar değildi. Hafif eline alarak incelemeye çalıştı Hyunjin, düşündü biraz, ilk geldiğinde yerden gelen kükürt kokusunun aslında ateşlenmiş barut kokusu olduğunu anlamıştı. Biraz daha mantık kazanıyordu ama hala buranın olayını anladığı söylenemezdi.

Holden gelen seslerle yerinden sıçradı,  burada olmaması gerekiyordu. Hemen geri kumaşa sardı bulduğu silahları yerine geri koydu. Bunları iki üç saniye içinde yapmıştı ancak duyduğu konuşma sesleri kapının önüne kadar gelmişti bile. Büyük Lee'nin sesini seçebiliyordu ama diğer otoriter sesin kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Odadan çıkabilmesini sağlayacak kadar ne yeri ne zamanı vardı. Odaya baktı tekrar, en köşedeki dolapla duvar arasında biraz mesafe vardı ve odanın ortasına kör noktaydı. Görünmemeyi umarak o köşeye sıvıştı Hyunjin. Çok geçmeden, en fazla bir dakika sonra kapı açıldı. Tir tir titriyordu resmen ama ses çıkarmaması gerektiğinin de farkındaydı, eliyle ağzının üstünü kapattı destek vermek amacıyla. Büyük Lee'nin yüzü ona dönüktü ve tok sesin sahibi olduğunu anladığı kişi de sırtı dönük olmak üzere önüne geçmişti. Konuşuyorlardı ancak o sıra Hyunjin hiçbir kelimeyi seçemiyordu. İki saniyeliğine de olsa Büyük Lee'nin olduğu tarafa baktığını fark etmesiyle elini daha da sıkı bastırdı ağzına hıçkırığını engellemek için. Siktir, kesin görmüştü kendisini.






bir seyler yaptim ama ne yaptim bilmiyorum
HANJ1M al canim senin icin

briggs winchester tufek;

briggs winchester tufek;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


a night theft - hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin