#13 duzyazi

1.7K 188 68
                                    

"takemichi..." giderek daha yakından gelen sesle birlikte gözlerimi uyuşukça açtım. hinata endişeli görünüyordu ama sakin kalmaya çalışıyordu. "iyi misin? su gibi terlemişsin ve odaya girdiğimde sayıklıyordun."

herhangi bir rüya gördüğümü hatırlayamadığım için cevap veremedim. "ne diye sayıklıyordum?" dedim uykulu bir sesle.

"chifuyu." dedi. "siz... aranızda bir şey mi oldu? kavga mı ettiniz?" gözlerini kaçırdı. "ondan mı hoşlanıyordun yoksa?"

"kavga ettik." yatakta oturur pozisyona geçtim. "benim yüzümden kavga ettik. o, benim en yakın arkadaşım. bu yüzden onunla küs olmak kalbimi kırıyor. üstelik hata yapmış olsam da düzgün bir dille bunu söylemek yerine benden uzaklaşmayı seçmesine dayanamıyorum. aptalın teki olabilirim. zorbanın teki olabilirim. ama yine de... onun en yakın arkadaşıydım ben..."

"eminim iyi olacaksınız takemichi. zamana bırak olur mu?"

benim için yaptığı çorbayı içip rameni yediğimde kendimi daha iyi hissediyordum. onunla oturup eskilerden bahsettik ve biraz da ders çalıştık. babasının işten dönmesine yakın müsaade istedim ve kıyafetlerimi giyip çıktım evden. her ne kadar gitmemem için ısrar etse de babasının beni sevmediğini bildiğimden orada kalmak istememiştim. babası bizi sevgili sanıp duruyordu ve bu yüzden bana gıcık oluyordu.

ağır adımlarla eve doğru yürürken hinataların evinin meslek lisesine yakın olduğunu fark ettim. bu yüzden ara sokaklardan geçerek oradan uzaklaştım. herhangi birine rastlamak istemiyordum. mikey ve kazutora'ya rastlamayı hiç istemiyordum. yolumu yirmi dakika kadar uzattığım için sonradan pişman olsam da paşa paşa yürüdüm o yolu.

mitsuyaların evinin önünden geçerken onun karşıdan geldiğini gördüm. "hey." dedim tebessümle.

"hey." dedi o da. "nereden böyle?"

"sen?"

güldü. "sence?" sırtındaki çantaya ve hâlâ üzerinde bulunan üniformaya bakacak olursak kütüphaneden dönüyordu. ben de güldüm onu süzdükten sonra.

"tamam, tamam. ben de hina'dan geliyorum."

"sesin boğuk geliyor. hasta falan mısın?"

"evet ya. üşütmüşüm biraz." güldüm ve ensemi ovdum. "dün annemgil evde değildi. ben de anahtarımı almayı unutmuşum. bayağı bir dışarda kaldım."

şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "e neden bize gelmedin?"

"halanlarda değil miydin?" diye sordum.

"evet ama bize gelmen için benim evde olmama gerek yok. annem seni geri çevirecek değildi." alıngan bir surat ifadesiyle bana baktı. "aşk olsun harbiden ya."

"bir dahakine aklımda olur." dedim mahcup bir biçimde. "şey, dün tora'nın doğum günüydü değil mi? sen gittin mi?"

"evet. sen neden yoktun? mikey var diye mi?"

tam yok diyecektim ki, mitsuya'nın kazutora ile kavga ettiğimizi bilmediğini hatırladım. "evet..." diye mırıldandım.

"mikey o kadar kötü değildir takemichi. onu tanımaya çalışsan gerçekten iyi biri olduğunu anlarsın. keşke gelseydin. sensiz eksikti."

ağlamamak için zor tuttum kendimi. öksürerek gözyaşlarımı gidermeye çalıştım. fazla öksürünce sırtımı sıvazlamak zorunda kaldı mitsuya da. "pardon." dedim boğazımı temizlerken. "seni çok tutmayayım. hava soğuk. iyi akşamlar."

"istersen gel, yemek yiyelim."

"yok, biz hina ile yedik. teşekkürler yine de."

onu geçer geçmez gözyaşlarım yanaklarımdan boşaldı. hıçkırmamak için zor tutuyordum kendimi.

eve gidene kadar ağladım. birkaç kişi bana tuhaf bakışlar attı ama neyim olduğunu sormadı hiçbiri.

eve geldiğimde annem panikle ne olduğunu sordu. hiçbir şey demeyip ona sıkıca sarıldım ve deli gibi ağladım. verdiğim değeri alamadığımı hissettiğim sayılı anlardaydım. çünkü ben, her türlü chifuyu'nun arkasında olurdum...

-

bu bolumleri ne ara yazmisim bilmiyorum ama belli ki bi arkadasimdan kazik yemisim NSHCPWHCPEJPFN onemsizmis galiba cunku konuyu falan hep unuttum (yengec burcu sorunsali iste abi her boka aliniyoruz)

keko # takemikeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin