#9 duzyazi

2.5K 241 102
                                    

mikey'nin ağzından

"neredesin lan sen? hiçbirimize söylemeden okulu asmalar falan hayırdır?" telefonda beni azarlayan ken'e tepki vermeden okulun arka tarafındaki duvara tırmandım. ken-chin o sırada bir şeyler daha söyledi ama duyamadım.

yumuşak bir iniş yaptığımda derin nefes verip telefonu kulağıma götürdüm. "takemichi'nin okuluna geldim."

"okuldan sonra gidebilirdin ona?"

"onun içi endişelendim. karnı çok ağrıyormuş."

bıkkınlıkla nefesini verdi. "seni görünce geçeceğini falan mı düşündün? aptal, daha çok sinirlenecek seni karşısında bulduğunda."

"biliyorum..."

ofladı. "iyi, dene şansını bakalım."

aramayı sonlandırdıktan sonra binaya arka kapıdan girdim. kütüphaneyi her katta aradım ve dördüncü katta buldum en sonunda.

kapalı kapıyı açmadan önce söyleyeceklerimi toparlamaya çalıştım ama ne yazık ki beynim durmuş, ben de ona söyleyeceklerimi tamamen unutmuştum. bir süre kazutora'nın bana söylediği şeyleri hatırlamaya çalıştım kapının önünde. ama hatırlayamayınca vazgeçip hızla içeri daldım.

tam ağzımı açmış bağıracakken chifuyu isimli oğlanı gördüm. takemichi ortalıkta yoktu.

"dingo'nun ahırına mı giriyorsun lan?" dedi kısık bir sesle. "ört kapıyı."

"takemichi yok mu?" ben de sesimi istemsizce kısmıştım onun gibi.

eliyle yanını gösterdi. "uyuyor." dedi.

kaşlarımı kaldırdım ve oturduğu masaya yaklaştım. üç sandalyeyi birleştirmiş, uzanan takemichi'yi bulduğumda derin bir nefes aldım.

"uyanmadan önce gitsen iyi olur." bana değil, elindeki kitaba bakıyordu. "uyandığında seni görmesin. sinir krizine girer tekrardan."

"ama ondan özür dilemeliyim." dedim, suçlu bir çocuk edası ile.

chifuyu omzunu silkti. "affetmeyecek sonuçta. ha uyanıkken dilemişsin ha uyurken. özrünü dile ve defol git." benden kesinlikle nefret ediyordu...

ilk başta nerede dursam da onunla konuşsam diye düşünüp etrafa baktım ama güzel bir yer bulamadım. chifuyu en sonunda söylenerek yerinden kalktı ve bana ters bir bakış atıp tam karşıya oturdu.

alçak bir sesle teşekkür edip onun yerine oturdum. ardından da takemichi'ye dönüp dizlerime eğildim. elim saçlarına gitti ve ipeksi saçlarını usul usul okşamaya başladım. 

"özür dilerim." diye başladım. "ama böyle biriyim, takemicchi. aklım bir karış havada. seni unutmam için yeterli bir sebep değil, biliyorum. ama gerçekten değer veriyorum sana. karnının ağrıdığını duyup geldim buraya ama muhtemelen beni görseydin daha çok ağrırdı karnın. sonuçta benden hiç haz etmiyordun, en başından beri." kirpiklerinin titrediğini fark ettiğimde uyanık olduğunu anladım ama devam ettim. bitirmem için bana zaman tanıyordu belki de. "üzgünüm." diyecek başka bir şey bulamıyordum. kazutora'nın söylediği süslü cümleler olsaydı çok daha güzel olabilirdi ama elimden bu kadarı geliyordu. o kadar kızgındım ki kendime, konuşamıyordum. "kendime senden daha çok kızgınım." çokça eğilip saçlarını öptüm. "senin canını yaktığım için kendime çok kızgınım. bir an önce iyileş, olur mu? söz veriyorum bir daha sana yaklaşmayacağım. daha fazla rahatsız etmeyeceğim seni. söz veriyorum."

elimi saçlarından yavaşça ayırdığımda ve ayağa kalktığımda beni durdurmasını çok istedim. ama elbette istediğim olmadı. uyanık olmasına rağmen hiçbir tepkide bulunmadı. kalbimin hiç bu kadar kırıldığını hatırlamıyorum. onu rahatsız ettiğimi düşünüyordu. belli ki ediyordum da.

ve artık, ona yaklaşmayacaktım. kendi ağzımla sözünü vermiştim ona. zoraki bir şekilde tebessüm edip son kez eğildim ve saçlarını öptüm. ilk ve son defa böylesine yakındım ona... "seni seviyorum." diye fısıldadım.

chifuyu'ya gitmeden önce teşekkür ettim. bana üzgün bir ifade ile baktı ama herhangi bir şey söylemedi.

kütüphaneden çıktığımda kapıyı bilerek aralık bıraktım ve bir süre önünde kaldım. yaklaşık yirmi saniye sonra chifuyu'yu işittim.

"takemichi," dedi. "bence gerçekten pişman."

takemichi'nin sesini duydum sonra. "duydum." dedi. "ama umurumda değil. beni artık rahatsız etmeyeceğini söyledi. eğer bunu söyleyeceğini bilseydim daha öncesinde sinir krizine girerdim."

yüzümde bir tebessüm belirdi. ondan ne demesini bekliyordum sahi? benden her daim rahatsız olmuştu o. affettiğini söyleyerek boynuma atlamayacaktı. hiçbir şey hayalimdeki gibi olmayacaktı.

merdivenleri ağır adımlarla inip ön kapıdan çıktım bu kez. şimdi ne yapacaktım ben?

keko # takemikeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin