Bölüm 1

266 14 3
                                    

Ben Beren Lena.

İki ismimin oluşunu hep sevmişimdir, aslında Lena beni yansıtan bir isim değil. Lena yunanca da aydınlık demek. Ama ben pek öyle birisi değilim tamam tamam kabul ediyorum hiç değilim. Benim hayatım siyahtan oluşuyor siyahtan sonra diye bir kavram yok. Aslında hayatım çok renkli ve eğlenceliydi ta ki hayatımda en sevdiğim insan ölünceye kadar babam. Gene güldüm eğlendim ama ruhumda ki, kalbimde ki o boşluk hiç dolmadı olmadı yapamadım. Bazen nefes alamıyorum, ağlamak istiyorum yapamıyorum. Genel olarak müzik dinlerim, piano çalarım, kitap okurum, Ed Sheeran dinlerim, Beşiktaş aşkı var. Tabi bir de okul belası var. On birinci sınıfın sonlarına yaklaşıyoruz seneye ygs diye bir belayla daha uğraşacağım aslında bu sene bu belaya bulaşacağım ama teknik olarak seneye olacak. Çok iyi arkadaşlarım var ama gene de pek fazla mutlu olamıyorum, zaten şu an doğup büyüdüğüm şehirde de yaşamıyorum. Tatvan, tek bir kelime ve geri kalan hayatımın bir yılını daha bu şehire vereceğim. Daha sonra üniversite okuyup burdan gitmek istiyorum başka bir ülkeye, dilini bile bilmediğim bir şehirde ülkede kaybolmak için.

"Bereen, kızım hadi geç kalıyorsun" annemin sesiyle tüm düşüncelerim yok oldu ve okula gitmek için hazırlandım, çok geçmeden okula vardım. Okula giderken her zaman ki gibi müzik dinledim sanırım düşüncelerimden kurtulmanın tek yolu bu ya da öyle hissediyorum. Uzaktan gören her hangi bir insan kesinlikle "çok mutlu, sevimli" birisi olarak görebilir beni. Dışarıya hep bu sinyali veriyorum zaten, kimse beni gerçekten tanımıyor tanıyamıyor.

Okula gittikten kısa bir süre sonra hemen ders başladı. Her zaman ki gibi gene okul bittikten sonra kızlarla biraz çarşı da gezdik, tam evin önüne gelmiştim ki büyük bir kavganın ortasında kaldım. Bıçaklar, küfürler havada uçuyordu resmen. Daha sonra polisin gelmesiyle birlikte iki grup da kaçmaya başladı tam apartmana girecekken birisi sertce kolumdan tuttu ve "Eğer sesini çıkartırsan seni öldürürüm" dedi kendimi görmesemde gözlerimin fal taşı gibi büyüdüğünden emin olmuştum aslında daha fazlası da vardı karşımda ki adam kolundan yaralanmıştı ve polis bize doğru yaklaşırken elimi tuttu ve apartmana doğru yürüdük, en fazla 19 veya 20 yaşında olmalıydı ama kabul etmek gerekirse acayip yakışıklıydı deniz mavisi gözleri, kaslı vücudu her şeyiyle mükemmeldi.

Polisin gittiğinden emin olduktan sonra hiçbir şey demeden yanımdan uaklaşırken birden "Bekle" dedim, allahım ben kendimde miyim? Nasıl bekle derim birden ağzımdan istemsizce çıkmıştı bu laf dönüp bana ifadesiz bir şekilde baktıktan sonra tekrar konuşmaya başladım "Yaralısın, evim burası gel yaranı temizleyeyim daha sonra git" yüzünde ki hiçbir kas oynamamıştı, nasıl bu kadar ifadesiz olabiliyordu ki? Tekrar yarasına baktıktan sonra bana doğru gelmeye başladı. Beraber asansöre bindik, yukarı çıktığımızda içeri davet ettim ve yarası için birkaç şey alıp slona yanına döndüm yarasını temizlemem bitene kadar hiç konuşmamıştık, yarasını temizledikten sonra ayağa kalktı tam gidecekken "Teşekkür ederim" dedi bende hafifçe gülümseyip "Önemli değil, bu arada merak etme kimseye bir şey söylemem" tabi ki de söylemeyecektim evime geldiğini annemlere bile söylemeyecekttim. Çok geçmeden "Söylemeyeceğini biliyorum" dedi ifadesiz bir şekilde ve evden gitti. Adını bile bilmediğim adam tüm gün boyunca aklımdan çıkmamıştı. Kolay kolay insanlardan etkilenmeyen ben deniz mavisi gözlerini ve sesini aklımdan çıkaramıyordum. Sert görünüşüne rağmen içinde ki iyilikten emindim, acaba buralı mıydı yoksa benim gibi başka bir yerden mi gelmişti? İkinci seçenek daha inandırıcı gelmişti aslında çünkü buralılatın çoğunu tanırdım o kadar da büyük bir yer değildi sonuçta. Uyumadan önce 1-2 saat boyunca kitap okudum. Sonuçta yarın tatildi erken uyumama o kadar da gerek yoktu. Kitap okuduktan sonra kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

&&

Sabah uyandığımda saat 11.30 du o kadar çok da uyumamışım aslında hafif bir şeyler atıştırıp eşofmanlarımı giyip sahile indim hafta sonları 1 veya 2 saat koşardım iyi hissetmemi sağlıyordu. 1, 1 buçuk saat koştuktan sonra bir banka oturdum ve gölü izledim huzur veriyordu resmen sanırım bana huzur veren şeylerden biriydi.

Ed Sheeran'ın büyülü sesinde kaybolurken bankın yanına birinin oturduğunu gördüm kulaklığımı çıkartıp soluma baktığımda yanımda oturan kişinin deniz mavisi gözlerinin göle baktığını gördüm bu dün yaralanan adamdı. "Umarım rahatsız etmedim" dedi ifadesizce, tabi ki de ettin tüm huzurumu kaçırdın ama seni gördüğüm içinde mutlu olmadım değil dedim içimden "Hayır pek fazla rahatsız etmedin" anlamaz gibi bakıp tekrar gözlerini göle çevirip "Pek fazla? Gidebilirim istersen?" Kafamı iki yana sallayıp "Hayır gerek yok kalabilirsin" dedim ve birlikte gölü izlemeye devam ettik, Van Gölü acayip büyüktü deniz gibi sonunu göremiyordun ve bu da biraz da olsun beni mutlu ediyordu. Biraz daha ourduktan sonra kalkarken "Bu arada ben Tolga" dedi bende ona dönüp "Bende Beren Lena" dedim ve gülümseyip ilerledi.

Eve gider gitmez duş aldım ve ödevlerimi yapmaya başladım daha sonra ailecek (ailecek dediğime bakmayın ben, annem ve kardeşim) tekrar dışarı çıktık, kardeşimin ısrarı üzerine sahile indik. Bir cafeye gidip oturduk, o sırada Sia'nın en sevdiğim şarkılarından biri chandelier çalıyordu. Telefonum çalınca annemlerden uzaklaştım ve telefonu açtım, arayan bizim kızlardan Meyra'ydı. "Efendim canım" dedim ve konuşmaya başladık "Nerdesin, buluşalım mı bugün" dedi ve bende üzgün ses tonumla "Şu an annemlerle sahildeyim canım, yarın buluşsak olur mu?" Dedim ve Meyra da kabul etti daha sonra Meyra tam bir şey anlatacakken karşımda birinin beni izlediğini hissettim ve gözlerim bir çift mavi gözle buluştu Meyranın anlatmasına izin vermeden "Canım benim kapatmam gerek sana dönücem" dedim ve kapattım, Tolga'nın yanına doğru ilerleyip "Beni mi izliyorsun sen?" Dedim ve o da hafifçe gülümsedi, allahım nir insana gülmek bu kadar mı çok yakışır neden hep gülmüyor ki diye içimden geçirmeden edemedim. Tolga daha sonra "Hayır sadece karşımda durunca baktım yani yoksa neden seni izleyeyim ki?" Dedi haklıydıda bende kafamı sallayıp geri döndüm ve ilerlerken "Çok fazla buraya geliyorsun sanırım" dedi ve bende kaşlarımı hafifçe çatıp "Hayır sadece hafta sonları hava güzel olunca" dedim ve cevap vermesine izin vermeyip ilerledim. Annemlerin yanına oturunca "Kimle konuşuyordun?" Dedi annem ve ona dönüp "Bir tanıdık ya önemsiz" dedim ve kafamı telefona gömüp twitter'a girdim.

Akşama doğru eve giderken bir daha Tolga'yı görmedim. Bir günde 2 kez aynı yerde gördüm onu bir de bana çok fazla geliyorsun demişti kendisi de sahilden çıkmıyordu resmen. Hem banane ondan ya sadece yardım ettim ona o kadar gerçi beni "öldürmek" ile tehdit ettiğini çabuk unutmuştum. Saçmalık, kocaman bir saçmalık. Aptal gibi beni tehdit eden birine yardım etmiştim. Belayı kendime çekmekten ne zaman kurtulacağım ki. Düşüncelerimden kurtulup yatağa girdim ve uyudum.

&&&&&

Siyahtan SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin