"Tolga oğlum bak seni kiminle tanıştırıcam hadi konuşun, kaynaşın" Şermin teyze bu cümleyi söyleyip beni içeri itti resmen ve gitti. Tolga muzipçe bana bakıp sırıttı bende kaşlarımı çatıp ona bakmaya devam ettim.
"Çok mu özledin beni" duyduğum sesle başımı çevirip tekrar Tolga'ya baktım benden cevap beklediği çok belliydi ve bende sesimi yükselterek ona cevap verdim "Neyini özleyeceğim senin be" dedim bir hışımla, Tolga iyice yanıma yaklaşınca nefesini tenimde hissediyordum o kadar çok yakındık ki nefesimi tuttum ve ona baktım o da "Evime kadar geldiğine göre çok özlemişsin" ondan uzaklaşıp "Evine gelmeye meraklı değilim annemin zorlamasıyla geldim ayrıca gidiyorum şimdi egoist salak" cevap vermesine izin vermeden odasından çıktım ve anneme haber verip eve gittim.
Eve gittiğim gibi direk odama girdim ve kapıyı kapattım, gerizekalı aptal egoist hadsiz salak neymiş "çok özlemişim" ben senin neyini özleyeceğim be bu çocuğun bir taraflarını çok kaldırmışlar belli. Aman of banane ondan ya diye içimden geçirdikten sonra yatağıma girip uyudum zaten yeterince uykum vardı.
&&
Okula gitmek için evden çıkarken bir hışımla aşağı indim, Tolga'yı görmek istemiyordum bir şeyden de eksik kalsın sonuçta her gün mecburen onu görecektim maalesef. Okula ilk defa erken gelmiştim ama zararı yoktu Damla, Meyra ve Sıla da benim gibi erkenciydi. Hemen yanlarına gidip nasıllar diye sordum her zaman ki gibiyiz dediler bunun anlamı da 'çaktırma iyi diyoruz ama bok gibiyiz' bunu tabi herkes anlamıyordu ben ve kızlar arasında anlaşılan bir cümleydi. Selda yanımıza gelip "Kızlar okula yeni bir çocuk gelmiş acayip taşmış" bizde kızlarla birbirimize bakıp Selda'ya baygın bir bakış attık. Ne zaman vazgeçecekti çok merak ediyordum, gelmişse gelmiş ne yapalım yani kul köle mi olalım? Ah burada ki şu kızlar beni intihara sevk ediyor.
Sınıfa girdikten sonra Oğuz hoca derse girdi haftada 15 saat Oğuz hocayla dersimiz vardı, 15 saat. Ölüm gibiydi resmen. Bizi sevmediğini söyler hep ama sevdiğini biliyordum. Bizimle hep muhabbet ederdi, iğrenç espirilerimize dahil bile olurdu. O da Beşiktaş'lıydı, arada burçlarımızın aynı olmasından dolayı zıt olsak da hatta atışsak da gene de seviyordum bu adamı. Adam dememem gerek aslında çünkü ona ne zaman "adam" desem kızardı sevmiyor yani olabilir hepimiz bize söylenen şeyleri sevmeye biliriz bazen.
Tam hepimiz bitkince Oğuz hocanın Yönlendiricileri anlatmasını dinlerken Enes "Mısırda bomba patlarsa ne olur?" diye sordu ve hepimiz, Oğuz hoca da dahil ne olur bakışı attık ve Enes hafifçe sırıtıp "Patlamış mısır" dedi ve saçma saçma hareketler yapmaya başladı ve bizde birden hep birlikte başta 'eyy' diyip sonra gülmeye başladık. Tenefüs zilinin çalmasıyla kızlarla aşağıya indik ve kantinden bir şeyler aldık. 4 tane sandalye alıp 2 tane prizin olduğu köşeye geçip oturduk ve konuşup gülmeye başladık. O sırada sırtıma birisi dokundu ve "Çok gülme güzelim, dikkat çekiyorsun" duyduğum sesle yerimden sıçradım ve kafam hemen başımın üstünde duran dolaba deydi ve yüzümü buruşturdum "İnsan sakar olunca da böyle oluyor" dedi Tolga. Evet az önce sesiyle ürküp sıçramamı sağlayan kişi bizzat Tolga'ydı ve üstüne üstlük bana sakar demişti, arkamdan sessizce gelip kulağıma fısıldarsan öyle olur aptal işte, idiot. Kızlar bana fısıldayarak neler olduğunu anlatacaksın dediler ve bende başımla onları onayladım.
Tolgaya ters ters bakıp "Senin ne işin var burada?" dedim o da "Burası bir okul" dedi bende kaşlarımı çatıp "Buranın bir okul olduğunu biliyorum, ne işin var okulumda? Yoksa artık beni takip etmeyi okulda da mı sürdüreceksin?" Tolga hafifçe gülümseyip konuşmaya başladı "Bir seni takip etmiyorum güzellik, ikinci olarak burası artık benim de okulum ortak olarak bulunduğumuz yerler artıyor gibi ne dersin?" "Bir saniye benim de okulum derken?" "Onca şey söyledim buna mı takıldın gerçekten?" bende ciddi bir şekilde kafamı sallayıp onayladım daha sonra Tolga tekrar konuşmaya başladı "12A sınıfındayım, artık daha sık görüşücez seninle güzellik" dedi ve yanımdan uzaklaştı, bende arkasından ona bakmaya devam ettim.
Sınıfa çıkınca kızlara her şeyi en başından beri anlattım, acayip derecede şok oldular ama Tolga'nın çok yakışıklı olduğunu da söylemeden edemediler. Dersteyken nöbetçi geldi ve beni çağırdı ve Oğuz Hoca gitmeme izin verdi sınıftan çıkınca karşımda Tolga'yı görünce küçük çaplı bir şok geçirdim ve hemen "Neden çağırdın beni? Dersin yok mu senin?" diye sordum o da direk cevap ya hemen cevap verdi "Hadi gel seni bir yere götürücem" "Hayır, hiçbir yere gelmiyorum beni öldürmekle tehdit eden birisiyle hele ki tek başıma hayatta bir yere falan gelmem" çok net konuşmuştum Tolga da buna şaşırmıştı cevap vermesini beklerken kolumu sıkıca kavrayıp gözlerime baktı ve mavi gözlerinin artık mavinin en koyu tonuna geldiğini anladım ve sert sesiyle "O zaman seni tekrar tehdit ediyorum hemen şimdi benimle geliyorsun!" bu davranışına çok şaşırmıştm tıpkı onu ilk gördüğüm gün gibi gözüküyordu ama daha yumuşamış haliydi bende itiraz etmedim sinirli olduğundan dolayı ve yürümeye başladık okuldan çıktıktan sonra beraber tren garının oraya gittik zaten okulumuzun hemen üstündeydi ve okuldan birilerinin bizi görme riskini arttırıyordu.
"Neden beni buraya getirdin Tolga?" "Birazdan anlarsın" "İyi de bu zaten son ders benim eve gitmem gerek hemen, Beşiktaş'ın maçı var" Tolga hafifçe gülümsedi ve gamzesi belli olmuştu o kadar güzel gülümsemişti ki daha önce hiç fark etmediğim gamzesini görmüştüm "Benim hakkımda bilmediğin bir şey" devam etmesine izin vermeden konuşmaya başladım "Senin hakkında pek bir şey bildiğim söylenemez" gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan bana bakıyordu ve konuşmaya devam etti "Bende Beşiktaş'lıyım" duyduğum bu cümleyle her ne kadar mutlu olmuş olsam da afallamıştım hiç beklemediğim bir şeydi bu konuşmaya devam ettim "O zaman anlarsın beni hadi boşver bir şey göstermeyi maçın başlamasına 10 dakika kaldı, eve gidip açmam gerek hem okulda çoktan dağıldı eşyalarım okulda kaldı" Tolga başını tekrar bana çevirip "Damla'ya söyledim eşyalarını alıp evine bırakacak" "İyi ama maç? İzlemem gerek anla beni" daha sonra Tolga bir karavanın önünde durdu "İşte geldik" bende ağzımdan küçük bir 'höööh' sesinin çıkmasına izin verdim "Ne işimiz var bu karavanın yanında?" "Maçı izlemek istediğini sanıyordum?" "İyi de evde de izleyebilirim bu karavanla maç ne alaka yoksa biz burda?" Tolga gülümsedi ve karavanın kapısını açtı "Aynen öyle maçı seninle birlikte izlemek istedim malum buralarda pek fazla Beşiktaş'lı yok hem seninle izlemek eğlenceli olabilir" hafifçe gülümseyip "İyi ama annemler merak eder hem ben" cümlemi tamamlamama izin vermeden "Aması falan yok güzellik gel hadi maçın başlamasına 5 dakika kaldı hem annen benimle olduğunu biliyor" artık itiraz etmeyi bırakmıştı çünkü maça 5 dakikadan az kalmıştı ve yetişmemin imkanı yoktu ve izlemesem ölürdüm o yüzden içeri girdim içerisi çok şirindi 112 ekran televizyonda Lig tv açıktı ve İstiklal Marşı'nı okumaya bile başlamıştı bizimkiler daha sonra Tolga ile oturup maçı izlemeye başladık.
&&&&&&&&&
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahtan Sonra
ChickLit"Karanlığın içinden aydnlığa çıkmak gibi bir şey bu, sen benim aydınlığımsın. Siyahtan sonra hayatıma beyaz oldun, hep böyle kalmalıyız bizim mutlu sonumuz siyah beyaz olsun." Beren Lena 17 yaşında bir kızdır ve hayatı kapkaranlıktır, en sevdiği ins...