(Bölüm 3) Hayallerim Suya Düşmeyecek

572 17 2
                                    

Özlem teyzenin dediği üzerine hızlı hızlı merdivenlerden indim ve her zaman oturduğum yere oturdum kollarımı birbirine kavuşturarak babama döndüm.
Babam, "seninle konuşmamız gereken bir konu var Yasemin." diyerek söze başladı.

"Dinliyorum Baba."

"Tıp kazanmışsın. Tebrik ederim beklediğimiz birşeydi Yasemin ancak biz sana bu bölümü uygun bulmuyoruz.Sen zarif narin bir o kadarda zeki bir kızsın... İleride şirketlerimiz başında görmek istiyoruz seni. Annenle düşündük ve İşletme okumanı daha uygun bulduk ayrıcaİzmir değilde Yurtdışında okuman senin için daha iyi. Araştırmalara başladık bile senin için en iyisini istiyoruz biz Yasemincim.Unutma aileler her zaman evlatlarının iyiliğini ister"

"Bir dakika bir dakika nolur şaka deyin Anne, baba şaka değil mi? "

Annem, " Biraz ani oldu sanırım ama senin iyiliğini istiyoruz tatım."

Beynimden vurulmuşa döndüm. Benim annem babam, en değer verdiğim iki insan çocukluktan beri hayalimi bilen iki insan nasil böyle bir karar vermişler. Hayatımda ilk kez yalnız başıma kendi iradem ve isteğimle aldığım bu karara nasıl olurda karşı çıkabiliyorlardı? Beynimde şimşekler çakıyor gözlerim doldu ve ağlamamak için yukarıya bakıyorum bi anda başımı annemle babama çevirdim ve

" Pardon da benim istemediğim işi yapıp mutsuz olmam mı istediğiniz? Ha bide Yurtdışına beni gönderip İyiliğimi istediğinizini düşündüğümü falan mı sanıyorsunuz? Siz hayatımı mahvetmek istiyorsunuz bildiğin. Yıllardır kurduğum bu hayal için bunca uğraş emek boşuna mıydı yani ? Sırf siz istiyorsunuz diye hayallerimden vaz mı geçeceğim? İzin verinde kendi hayatımı kendim çizeyim. Arkamda kapı gibi ailem var her kararıma saygı duyan derdim yanılmışım çok yanılmışım Asla hayallerimi suya düşürmenize izin vermicem! Afiyet olsun"

Diyerek masadan kalktım koşar adımlarla odama gittim ve elime ne geldiyse yere ve duvarlara fırlattım hıçkıra hıçkıra ağlayarak yatağıma attım kendimi. Milyonlarca bıçak saplanmış gibiydi, tüm kemiklerim kırılmış gibiydi ne kadar acı birşeymiş hayal kırıklığı meğer. Daha gündüz hiçbirşey moralimi bozamaz derken şu halime bak. Ağlaya ağlaya uyuyakalmışım uyandığımda yanımda Çağatayı gördüm başımda bekliyordu. Gözlerimi açar açmaz alnımdan bir öpücük kondurdu hiçbirşey demeden kalktım sarıldım ve ağlamaya başladım. Herşeyin farkındaydı sanırım cünkü niye ağladığımı sormak yerine sadece sırtımı sıvazlıyordu. Gözlerine bakarak "Biliyor musun Çağatay?" dedim ve kafasını evet anlamında sallayarak göz yaşlarımı sildi.

Sözler boğazımda düğümleniyordu fakat benim konuşmaya ihtiyacım vardı
"Çok saçma değil mi ailenin yaptığı mesleği yapmak zorundasın, ailenin dediği okulu bölümü okumak zorundasın kim sorarsa benim iyiliğimi istiyorlar,istemesinler Çağatay istemesinler. Sonunda üzülmek olsa bile ben seçtim benim kararım demek istiyorum ."

"Haklısın Yasemin, şuan ne desem boş.Sıkma canını asma o güzel yüzünü"

"Çağatay bu arada bu gün mesaj atmıştım sana geri dönmedin görmedin mi? "

"Telefonumda arıza var sanırım görmedim"

"Peki" deyip yatağıma geri yattım battaniyemi kafama kadar çektim ve bu arada Çağatay ışığı kapatıp çıktı. Ne garip ki sofrada verdiğim o tepkiden sonra yanıma gelen tek Çağatay'dı. Derken içeriye annem girdi. Battaniyenin altından çıkmayarak uyuyor takliti yaptım fakat annem;
"Uyumadığını biliyorum Yasemin çocukça tepkilerek vererek bizi caydıracağını mı sanıyorsun? Yapabileceğin tek şey kırıp dökmekti zaten onuda yapmışsın dikkat ette kırıklar batmasın iyi geceler"

Tanıyamıyorum, benim annem bu olamazdi Benim annem bana sesini yüksetemezdi.

Battaniyenin altında hıçkırıklara boğuldum ve sinirden kollarımı çizmeye başladım. Onların istediği okula asla gitmeyeceğim. Eğer izin vermezlerse kaçıp yine İzmire gideceğim,istediğim bölümü okuyacağım.İnadım inat! Deyip uydum.

Gün doğdu,perdenin arasından gözüme gelen güneş ışığıyla uyandım. Telefonuma baktığımda grubumdan birçok mesaj gelmiş, kahvaltıya anlaşmışlar. Hiç içimden gitmek gelmiyor ama hem kafamın dağılması gerek, hemde evdekilere güçlü görünmem gerek. Bu yüzden gideceğim. Saat 10 da anlaşılmış.Duşa girdim çıktım elbise ve ayakkabılarımı giyip annemle babamı kahvaltı ettiğini gördüğüm halde görmemiş gibi yapıp çıktım. Duyguya haber vermiştim beni kapıda bekliyordu bindim arabasına ve kahvaltı edeceğimiz mekana doğru gitmeye başladık.
"Neler oldu Duygu ya ben mahvoldum."

Duygu ,"Ya öyleymiş haberim var."

"Haberin var mı? Annem annene mi anlatmış yoksa?

"Yok ya Çağatay anlattı?"

"Çağatayla mı buluştunuz,aa ne ara?"

"Yok canım buluşmadık telefondan haber verdi."

Telefondan mı haber vermiş? Çağatayın telefonu arızalı değil miydi ?

Çağataya sanırım hesap sormam gerekecek. Duyguya yansıtmadan "Peki." dedim ve geçtim.

Kahvaltı edeceğimiz mekana gelmiştik Duyguya konuyu açıp tatıdımzı kaçırmaması adına uyarmıştım. Sevdiğim insanların yanında olmak yarayacaktı bana. Grubumdan herkes burdaydı. Begüm,Çınar,Çağla,Poyraz,Selen,Çağatay ve Duygu.

Begüm ve Çınar sevgililer her zaman onları çok kıskanmışımdır. Tesadüfen tanışmışlardı birden bire aşık oldular birbirlerine. Biz hiçbir zaman Çağatayla onlar gibi olamadık. Çağatay çok iyi biri onu çok seviyorum. Ama ona aşık olduğuma inanmıyorum. Ben bir anda olan aşka inanıyorum zamanla sadece sevgi olur. Aşk dediğin bir anda,bir bakışta,bir sarılışla bir gülüşle,bir öpüşte olandır. Umarım birgün bende aşık olabilirim.

Herkes buradaydı eğlenceli muhabetlerle kahvaltı ediyorduk dışarıya yansıtmamaya çalışsamda içim nasıl kan ağlıyordu. Bir yolunu bulmalıydım.Aklımda Çağatayın telefonuna çok takılmıştı ayrıca. Kahvaltıdan sonra ilk işim bunu öğrenmek olacaktı. Hatta yavaş yavaş kalkmaya başlamıştık ve Çağataya konuşmamız gereken birşeyin olduğunu söyledim.

Çağatayın arabasına bindim ve emniyet kemerimi taktım. Gözünde güneş gözlükleriyle gayet yakışıklı gözüküyordu.
"Telefonun oldu mu Çağatay ?"
"Telefonum mu anlamadım?"
"Dün arızalı o yüzden mesajına cevap vermedim demiştin ya ?"
"Heee o mesele evet şuan bir sorun yok."
"Dün Duyguyla konuşurken sorun yokmuş sanırım."
"Evet o zamda yoktu."

Çok fena faka bastın Çağatay haberin yok.Hiç inandırıcı gelmemişti bana niye cevap vermediğini hiç bir şekilde anlamıyordum. İnanmadığımı belirten tavırlarla "Beni eve bırakır mısın?" dedim ve Çağatayda evet anlamıda kafasını sallayıp bıraktı beni.

Acaba huzurlu,mutlu,güzel evimde (!) şimdi neler karşılayacaktı beni diyerek söylene söylene girdim içeriye ? Amacım direkt kimseye gözükmeden odaya çıkmaktı. Fakat salonda oturan babam beni fark etmiş olacak ki hafif sert ses tonuyla "Yasemin yanıma gelir misin?" dedi. Mecburen gitmek zorunda kalmıştım. Babam, "Nasılsın kızım?"
"Dün söylediklerinizden sonra nasıl mutlu olmamı bekliyorsunuz. Ya nasıl olurda böyle düşünürsünüz aklım almıyor?"

"Böylesi daha iyi Yasemin söz dinle biraz."

"Söz dinle mi? Çocuk muyum ben? İzmire gidicem ve bölümü okuyacağım. Ne olursa olsun hayallerimi satmayacağım."

"İşletme okuyacağın fikrine yavaş yavaş alışsan iyi olur Yasemin şimdi gidebilirsin odana."

"Siz beni hiç sevmiyorsunuz mutluluğumu düşünmüyorsunuz. Başka aileler hedefini kazanan çocukları için mutlu olurlar siz nasıl ailesiniz?" Deyip odama koşar adımlarla çıktım ilk kez böylesine ağır konuşmuştum daha söyleyeceklerim olsada henüz içimde tutuyorum.
Ne acıtasyon ne bağırıp çağırmak bu karara engel olmayacaktı durumun çok ciddi olduğunu fark ettim ama hiçbirşey doktor olmama engel olamayacaktı. Hiçbirşey !

BİR BAŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin