Hayat, iyisiyle kötüsüyle yaşanmaya değerdi benim için. Mutlu olduğum sürece yaşamak kolaydı. Bütün insanlık için böyleydi. En azından ben, şanslı bir çocuk olduğumu düşünüyorum. Çünkü mutlu olabileceğim bir çok neden var.
Herkes için mutluluk farklıdır. Benim için mutluluk abim ve kuzenim Burak'ın yanımda olduğu her andı. Doğduğumuzdan beri beraber olduğumuz içindi sanırım onlarla karşı bu kadar bağlı olmam.
Kalbimden birer parça onlara aitti. Arkamı dönüp baktığımda onlar vardı. Beni hep korur, kollarlardı, özellikle abim.
Küçüklüğümden beri hep başıma saçma sapan dertler açar, annemle babam yerine ilk abim ve Burak'a koşardım. Olayları annem ve babam öğrenmeden hemen hallederdik.
Burak, benden bir yaş büyüktü. Doğduğunda annesi ölmüş, babası babama bırakmış ve ülkeyi terk etmişti. Ama ailesinin yokluğunu hiç çekmezdi yanımızda. O benim kan bağımdı.
Annem ve babam savcı olduğu için çok çalışıyorlardı. Tahminlerin ötesinde bir çok. Aile sevgisiyle büyümedim ben. Küçükken dadılarla yetiştim. Annem ve babamın yokluğuyla varlığı eş değerdi. Gerekirse eve bile uğramıyorlardı. Ama abimler ne olursa olsun hep yanımdaydılar. Annem ve babamın yokluğunu hiçbir zaman göstermediler bana.
Bunlar dışında gayet sıradan bir hayatım vardı. Okula gidip gelir, abimlerle vakit geçirirdim. Aslında her şey son 1 aya kadar güzeldi. 1 aydır ne olduğunu anlayamadığım şeyler üst üste geliyordu.
Abim eve nadiren uğruyor, babamlar iş hakkında sürekli tartışıyordu. Burak hariç herkes değişmişti. En çok abimden endişeleniyordum.
Hani biz hep mutlu olacaktık...Şimdi ise neden farklı hissediyorum? Bugün 8 Mayıs 2017 ve ben 17 yaşına giriyorum.
Düşündüğümden daha kasvetli bir hava var evin içinde. Kalbimde değişik bir hissiyat, bir eksiklik...
Karanlık salonu aydınlatan pastanın üzerindeki 17 tane mum. Gözlerimi kapatıp mumlara yaklaştım. Ateşin sıcaklığı yüzümü ısıtırken bir dilek diledim.
"Ailemle mutluluk."
Mumları üflerken yanımda abim yoktu. Evet, abim yoktu. Burak, işlerden zorla başını kaldırmış annem ve babam vardı. Doğum günüme önem veren abim yoktu...
Mumları üfledim ve gözlerimi açtım. Gözlerim dolmuştu. Işıklar açılana kadar gözlerimi kırpıştırıp ağlamamak için gülümsedim.
"Doğum günün kutlu olsun kızım." dedi babam masaya oturup. Herkesin yüzü gergindi. Abimin olmayışı hiç normal değildi. Masaya oturmuştu üçü de. Sesimi düzelttim. "Abim nerede?" evde bir sessizlik oluştu. Gözlerimi annemlere çevirdim.
Annem ve babam birbirlerine endişeyle bakıp sonra tekrar bana baktılar. Ortamın havası benim sorumla daha da berbatlaşmıştı.
"Bizde bilmiyoruz, telefonlarını açmıyor." dedi Annem. Zaten onların bizden hiç haberi olmazdı ki. Meşgul hayatlarında üçümüz saçma bir parçaydık işte.
Bıkmış gözlerle sağ yanımda oturan Burak'a baktım. Ondan da olumsuz bakışlar alınca iç çekip tekrar önüme döndüm.
Hizmetçimiz Sonya, tabaklara pasta servis ederken Burak, ortamın havasını değiştirmek için ayağa kalkıp Mozart'tan bir senfoni açtı. Biraz daha yumuşamışlardı. Ama dikkatimi bir türlü toparlayamadığım için pastama bile dokunamadım.
Bu, şu ana kadarki en berbat doğum günümdü. Herkes bana ayıp olmasın diye zorla oturmuştu sanki masaya. Sonunda saçma dakikalar geçti ve pastayı kaldırdılar. Pastadan sonra herkes dağılmış ben de odama çıkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret
Teen FictionDÜZENLENDİ❗️❕"Beni bu kadar takıntı yapmanın suçlusu ben değilim. Ama evime kamera koyup her dakika beni seyretmen senin suçun. Şimdi polise gitsem ne olur biliyor musun?" "Beni kimse tehdit edemez. Sen bile. Eğer polise gidersen sonunun ne olacağın...