Sonya'nın kapıyı kapatışını izledik. Ardından Burak'a baktım. Acaba yakalanmış mıydık yoksa başka bir şey mi olmuştu? Sabah abimin "odandan çıkma!" demesinden sonra bahçeye çağrılmamız çok tezattı. Tedirginlik bütün bedenimi sarmıştı.
"Yağız efendi yine yaptı yapacağını." dedi Burak kendi kendine konuşur gibi. Burak'a kaşlarımı kırarak baktım. "Bulmuş olabilirler mi"
"Sanmam. Gelmeden canlı bomba var mıdır diye etrafa bakmıyorlardır herhalde." Güldü. Gram tedirginlik yoktu onda. Ama bir şeyler düşündüğü belliydi.
Sabırsızca konuştum. "Komik mi sanıyorsun sen kendini" Burak'ın bu rahatlığı, abimin birbiriyle uymayan davranışları beni delirtiyordu.
"Nefes Allah aşkına sence bulsalar da bizden mi şüphelenecekler. Biraz mantıklı ol be kızım. Tanıştırmak istemiştir belki güzel kardeşini."
Oflayarak boy aynamın karşısına geçip saçlarımı düzelttim. "Ben tanışmak istemiyorum ama." dedim inatla. Burak kapının önünde dikilmiş bana bakıyordu.
"Sen istersen gelme. Sözde tehlikeli adam bunlar. Kaçırmasınlar seni." Yüksek sesle güldü. Dik dik ona baktım. Ardından yanından geçip kapıyı açtım. Tabi ki de gelecektim. Sırıtarak arkamdan gelmeye devam etti.
Cam kapı yardımıyla evden çıktık. Hava çok güzeldi. Güneşin yaydığı ışınlar tenimi hafifçe ısıtıyordu. Derin bir nefes aldım. Umarım bir sorun çıkmadan bu olay da biterdi.
Burakla beraber kamelyaya doğru ilerledik. Kamelya babamın tasarımıydı. Evde belki de en sevdiğim yerlerden biriydi. Kapalı cam bir alandı evin hemen bitişiğinde. İçerisinde kış aylarında kullandığımız bir şömine, orta büyüklükte beyaz renkte tasarlanmış bir yemek masası, televizyon...
Kamelyanın dış tarafında birden fazla koruma vardı. Korumaları geçip kamelyanın kapısından içeri girdik.
"Hoş geldiniz." dedi Burak girer girmez. İçerde abim, Ateş ve iki adam daha vardı. Biri Can olmalıydı. Üçü masada oturuyorlardı. Abim ve Ateş baş köşelere geçmiş diğeri de abimin yan tarafına oturmuştu. Biz gelince Can korumaların yanına gitti.
Herkese göre daha iri olan adam Ateş'in arkasında ayakta duruyordu. Sanırım en yakın korumasıydı. Biz gelince sohbetlerini durdurup bize döndüler. Ayağa bile kalkmadılar.
"Siz de hoş geldiniz." dedi abim sabahki sinirli halinden eser kalmayacak şekilde. Burak o adama yaklaşıp elini uzattı. "Burak." Aynı şekilde Ateş de karşılık verip elini sıktı. "Ateş."
"Memnun oldum." dedi Burak.Değişik bir gerginlik söz konusuydu. Burak, abimin yanındaki sandalyeye otururken mecburen sıra bana gelmişti.
Derin bir iç çekip bir kaç adım yaklaştım. Ateş birden beklemediğim bir hareketle ayağa kalktı. İşte o an, ilk kez çarpıştığımız parti gecesini hatırladım. Aynı hissiyat sanki bu anı bekliyormuş gibi bedenime yayılıyordu. Biraz daha yaklaştım. Nabzım hızlanmıştı. Tam karşısına geçtiğimde de elimi uzattım. "Nefes Yalçıntaş." Hafifçe gülümsedim. Ama o gülümsemenin altında yatan saçma heyecanımı da güzelce gizlemiştim.
Elini uzatıp elimi tuttu ve dudaklarına götürdü. Bunu da beklemiyordum. O kısa an o kadar uzun gelmişti ki bana abimlere olan utancımdan gözlerimi refleks olarak bir kaç saniye kapattım.
İçimde oluşan değişik his büyümeye devam ederken Ateş elime ufak bir öpücük kondurdu. Ardından hafifçe indirdi ama bırakmadı.
Boğazını temizledi. "Deniz Ateş. Çok memnun oldum." Dedi ardından. Deniz demesine mi şaşırayım çok memnun olmasına mı yoksa elimi hâlâ bırakmamasına mı bilemedim. Sadece geçiştirmek için gülümseyip "Bende çok memnun oldum." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret
Teen FictionDÜZENLENDİ❗️❕"Beni bu kadar takıntı yapmanın suçlusu ben değilim. Ama evime kamera koyup her dakika beni seyretmen senin suçun. Şimdi polise gitsem ne olur biliyor musun?" "Beni kimse tehdit edemez. Sen bile. Eğer polise gidersen sonunun ne olacağın...