c1

835 44 48
                                    

Kıvırcık saçlı çocuk dudaklarını dişledi, elleriyle oyalandı ve derin nefesler alıp verdi. Birazdan yanına gelecek olan sevgilisine yapacağı konuşmayı tekrar aklından geçirdi. Hazırdı. Sonucunda ne olursa olsun onunla konuşmaya hazırdı. Bu iş artık bitmeliydi.

Elinde iki kupa kahvesi ve güleryüzüyle içeriye girdi genç olan. Kahvelerden birini sevgilisinin önüne koydu ve onun kahveden bir yudum almasını bekledi. Kıvırcık saçlı çocuk gergin bir gülümseme sunduktan sonra kahveden içti.

"Umarım içinde yine o ilaçlardan yoktur."

Büyük olan tekrardan dudaklarını dişledi. Sevgilisi onu son zamanlarda çok korkutuyordu. Tutarsız bir kişiliği ve bundan dolayı da sağlıksız bir ilişkileri vardı.

"Ne konuşmak istedin Channie? Yoksa beni özlediğinden yalan mı söyledin. Hahaha~!"

Chan ellerini saçlarına götürdü ve karıştırdı. Bu gülüş bile onu son derece rahatsız ediyordu.

"Nasılsın Minho?"

Önce normal bir şekilde sohbet etmesi gerekiyordu. Yoksa Minho aniden ona söylenen şey ile deliye dönebilirdi.

"İyiyim sevgilim. Sen nasılsın?"

Yüzünden o rahatsız edici gülümseme asla eksik olmuyordu. Gözleri hep kocaman açıktı. Hep Chan'ın gözlerinin içine bakıyordu.

"Ben de iyiyim..."

Chan gergince nefesini verip gözlerini Minho'dan kaçırınca, Minho bir sorun olduğunu anladı. Sevgilisini üzen şeyi öğrenmeden asla onun peşini bırakmazdı. Bu yüzden hep Chan'ın üzerine giderdi.

"Bir sorun var değil mi? Birileri bir şey mi yaptı? Hemen anlat bana."

Chan çenesi ve elleri titreye titreye konuştu. Ya şimdi, ya hiç diye düşündü. Eğer bugün Minho ile konuşamazsa, bir daha asla konuşamazdı.

"Sen..." Dedi Chan.

"Bana iyi gelmiyorsun. Ayrılalım."

Chan'ın titrek sesi odada yayılınca Minho'nun suratındaki o gülümseme saniyelik soldu. Sonra tekrar gülmeye hatta kahkaha atmaya başladı. Chan neredeyse korkudan ağlayacaktı.

"Hahaha~! Sevgilim! Çok komiksin!"

"Minho! Şaka değil!"

Chan'ın bağırmasıyla Minho'nun yüzündeki gülümseme tekrar soldu. Çatılan kaşlarıyla sevgilisine baktı. Titreyen elleriyle Chan'ın elini tutmak istedi ama Chan kendini geriye çekti.

İşte şimdi Minho, Chan'ın korktuğu ruh haline bürünmüştü.

"Ayrılmayacağız! Saçmalamayı kes!"

Chan'ın kulaklarını yırtan ses tonu ile bağırmıştı Minho. İstediği zaman sesi çok yüksek çıkıyordu ve insanlara bağırarak onları manipüle etmeye bayılıyordu. Bu herkeste işe yarardı.

Ama bu sefer Chan buna izin vermeyecekti.

"Bana bağırma! Yeter artık! Sen delisin Minho! Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum! İlişkimizi bitirelim!"

Titrek sesiyle bir küfür mırıldandı. "Canın cehenneme Chan. Bunu sen istedin, sikik."

Chan duyduklarına anlam vermeye çalışırken Minho eline çoktan kahve kupasını almış ve Chan'ın kafasına geçirmişti. Chan, aldığı darbe ile yere düştüğünde bilinci hala yerindeydi. Ama hareket edemiyordu.

Odada yine Minho'nun kahkahası yankılandı. Minho, yere eğilip sevgilisinin kana bulanmış saçlarını okşadı ve yanağına öpücük kondurdu. Chan'ın bilinci tamamen kapanmadan önce konuştu.

"Seni seviyorum Channie..."

selamlar!! umarım hoşunuza gider

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

selamlar!! umarım hoşunuza gider.
aniden gelişen, mini bir kurgu.
maksimum 5-6 bölüm falan sürecek.

omg! he's gonna kill me • minchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin