Mark

444 52 54
                                    

Mark

Artık bazı şeylerden çok sıkılmıştım. Kendimi hayatında her şey yolunda gitmesine rağmen kimse beni anlamıyor diyen bir ergen gibi hissediyordum.

Gerçekten mutluydum ben. Bu zamana kadar hiç ciddi bir sorunum veya mutsuzluğum olmamıştı.

Ailemle aram çok iyiydi, okulda daha önce hiç zorbalık görmedim ya da hiç kimseyle kavga etmedim ve hayatımı mahvedecek bir hastalığım falan da yoktu.

Fakat şu sıralar ilk defa mutsuzdum. Belki de ben abartıyordum. Olabilirdi sonuçta. Ailem tarafından çok şımartılmış ve hiç mutsuzluğun ne olduğunu bilmediğim için de en ufak şeyi büyütmüş olabilirdim. Bilemiyorum.

Yine de bazı haklı olduğum noktalar olduğunu düşünüyordum.

Mesela ben Donghyuck'a ne yapmıştım ki? Neden direkt istemediğini söylemek yerine duygularımla oynamayı tercih etti. Gerçi bu 'duygularımla oynamak' terimini kullanmayı aklımın ucundan bile geçirmezdim fakat Jaemin söylediğinden beri düşünüyordum da, gerçekten öyleydi. Duygularımla oynamıştı. En baştan beni sevmediğini söyleyebilirdi ya da güzel düşünecek olursam belki de başta seveceğini düşünmüş ve bana şans vermişti daha sonra da olmayacağını anlayıp geri çekilmişti, işte o zaman da yine Jaemin'in dediğine geliyor bana söylemesi gerektiğini düşünüyordum.

Belki yine üzülürdüm ama bu kadar yaralamazdı beni.

Donghyuck'a olan kırgınlığımın yanında Taeyong hyunga olan kırgınlığım da vardı.

Evet sürekli iyi olduğunu, unuttuğunu söyleyen kişi bendim. Ama iyi bir oyuncu olmadığımı da biliyordum. Özellikle de bunu en iyi bilen oydu. Jaemin'den daha eski dostluğumuz vardı onunla. Gerçekten iyi olup olmadığımı anlayacak kadar tanıyor olmalıydı değil mi?

Neden benim yanımda olmak yerine sürekli Donghyuck'un yanındaydı. Her zaman onu dinlememiz gerektiğini, bilmediğimiz şeyler olduğunu söylüyordu. Tanrı aşkına o nereden biliyordu ki? Hepimiz aynı anda tanışmıştık onlarla, ne zaman bu kadar yakın oldular?

Hem madem bilmediğimiz, daha doğrusu sadece benim bilmediğim, şeyler vardı o zaman biri de ağzını açıp anlatsaydı. Kimsenin bana bir şey anlatma gibi bir derdi yoktu, ben neden zorla söyletmek zorundaydım ki?

Bu konu Donghyuck ve benim aramda olmasına rağmen bu 'bilmem gereken' şeyleri bana değil önce Taeyong hyunga anlatmıştı. Bakın Taeyong hyungu gerçekten çok severim ailemden sonra o ve Jaemin'dir benim için bu söyleyeceğimi de duysa üzüleceğini biliyorum ama gerçekten, ona neydi? Neden benim bilmem gereken o şeyi önce Taeyong hyung öğrenmişti.

Şimdi de sanki hiçbir şey olmamış gibi bana anlatmak istediğini söylüyordu. Ve hâlâ anlatma konusunda isteksiz olduğu da son derece belli oluyordu. Madem bu kadar isteksiz anlatmasın öyle değil mi? Ben artık istemiyorum zaten.

Ayrıca Donghyuck beni gerçekten seviyor mu ki? Ben açılana kadar konuşmuşluğumuz bile yoktu yani beni sevdiğini sanmıyorum. Bu bir hafta içinde de aşık olacak hâli yok. Beni sevmediğine göre hiçbir şey anlatmak zorunda değil. Onun umrundaymışım gibi davranmak zorunda da değil.

Artık günlerdir bunları düşünmekten çok sıkılmıştım. Neden sadece boşverip hayatıma devam edemiyordum ki? Ne zaman bu kadar bağlanmıştım ona?

Love MattersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin