Jaehyun

377 47 107
                                    

Sonunda Jaehyun'un hayalini kurduğu şey gerçek olmuştu: Taeyong ile sevgili olmak.

Onunla birlikte olmayı, ona doyasıya sarılıp öpmeyi uzun zamandır istiyordu.

Onu ilk defa Jaemin'in telefonunda ikisinin verdiği bir pozda görmüştü. Sonra birkaç kere Jaemin'e sordu. O kim? Ne zaman tanıştınız? Yakın mısınız? Nasıl biri? Bunlar gibi sorular sordukça ve onu biraz tanımaya başladıkça ufak ufak hoşlanmaya başlamıştı. Jaemin ile her buluştuklarında Jaehyun onun bir an önce eve gelmesini bekler ve ne yaptıklarını -Taeyong'un ne yaptığını- en ince ayrıntısına kadar anlatmasını isterdi. Hayatî bir meseleyi dinler gibi de can kulağıyla dinlerdi.

Sonra bu hoşlantı sevgiye, sevgi de aşka dönüştü. En sonunda tanıştıklarında da aşkı daha çok büyümüş içinde bir sele dönüşmüştü.

Yıllardır beklediği an ise dün ayağına kadar gelmişti. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama Taeyong ondan hoşlanmıştı. Jaehyun bunun nasıl olduğunu, hangi ara olduğunu sorgulamak bile istemiyordu. Onun için sonuç önemliydi. Taeyong onu seviyordu.

Bir yandan bugün ki buluşmaları için hazırlanırken bir yandan dün ki olanları anımsadı. Taeyong'un utangaç kırmızı yanakları, kendisinin tir tir titreyen elleri... Her şey o kadar güzeldi ki. O an kendisini bir türlü sakinleştirememişti. Hatta ilk adımı atmayı planlıyordu ama heyecandan eli ayağı birbirine dolanmış hareket dahi edememişti. Bu yüzden ilk adımı atan Taeyong olmuştu. "Şey," demişti ilk her zamanki utangaçlığıyla. Konuşmaya hep "şey" diyerek başlardı Taeyong. "Seni seviyorum." dedi sonra. İlk dediği şeyin bu olmasına şaşırmasının yanında bunu büyük bir özveriyle söylemesine daha çok şaşırmıştı Jaehyun. Hâlâ utandığını çok net görebiliyordu ama yine de sanki söylerken hiç utanmıyor gibiydi. Jaehyun anın heyecanıyla hiçbir şey söyleyemezken Taeyong devam etti. "Sarılabilir miyim?" O kadar masumca sormuştu ki bunu, Jaehyun tam orada düşüp bayılacağını sandı. Jaehyun'un hâlâ dudaklarından kelimeler çıkmıyordu ama onu cevapsız da bırakamazdı bu yüzden hızla başını salladı. Taeyong kocaman gülümseyip yumuşak ama sıkıca sarıldı. Jaehyun şoktan şoka giriyordu. Böyle olmasını hiç beklemiyordu.

Ondan sonra Jaehyun yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Taeyong'un bildiği ve çok sevdiği bir kafeye gidip akşama kadar konuştular. Sanki ilk defa tanışıyormuş gibi birbirlerine sorular sordular. En sonunda Jaehyun onu evine bırakmış hatta annesiyle de tanışmak zorunda kalmıştı(!) Annesi oğlunu Mark ve Jaemin'den başka biriyle görünce Jaehyun'u tanışmak ve güvenilir biri olup olmadığını anlamak için eve davet etti. Neyse ki Jaemin'in abisi olduğunu öğrenince korumacı kişiliği gitmiş yerine sevecen biri gelmişti. Orada da biraz oturduktan sonra eve geri geldi Jaehyun.

Çok eğlenmişti. Bugün de öyle olacağını düşünüyordu. Taeyong ile geçirdiği her günün eğlenceli olacağına emindi zaten.

Düşüncelerinin arasında hazırlanması bittiğinde son olarak Taeyong'un sevdiği parfümünü (bunu dün sarıldıktan sonra söylemişti) sıktı ve evden çıktı.

Sakin bir bara gelmişlerdi. İçeride çok kişi yoktu. Hatta onlar hariç sadece iki grup daha vardı. Böyle sakin yerler daha güzel oluyordu Jaehyun'a göre.

Herkes yavaş yavaş içmeye başlamıştı ama Taeyong içmiyordu.

"Sevmiyor musun? Soda ya da başka bir şey getirmemi ister misin?" Jaehyun aceleyle konuştu. Ne acelesi vardı o da bilmiyordu.

Taeyong ise gülümsedi. "Annem izin vermiyor. Bir limonlu soda alabilirim ama." Jaehyun hâlâ bu yaşta annesinin sözünü dinlemesine hayret etti ve kendi annesini düşündü. Zavallı kadın kendisinden ve Jaemin'den çok çekiyordu.

Love MattersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin