Kontrol etmedim..
İyi Okumalar..***
Büyük yatağın içinde cenin pozisyonunda neredeyse kaybolmuştu. Artık donuklaşmış gözleri sadece karşısında ki yarım kalan resmine bakıyordu, kendini kaybolmuş hissediyordu. Elini kaldıracak gücü kalmamıştı. Odanın içi darmadağınıktı, savaştan çıkmış gibi bir hali vardı. Gözlerinde akan yaşlar yeni durulmuştu ki tekrar ardı ardına inci taneleri sıralanmaya başladı.
Ellerini ve bacaklarını göğsüne doğru çekmişti, uzun görünen bedeni şimdi küçücük kalmıştı, savunmasız ve acı içindeydi.
Saatlerdir konuşmadan, sadece ağladığı için boğazı acıyordu, yutkunmak istedi ancak bu kadar acıtacağını düşünmemişti, sadece nefes almak bile acıtıyordu canını..
'Seni asla istemedim lanet olası, sen benim oğlum değilsin!'
Bu sözler artık eskisi kadar canını yakmasa bile, yine de içinde bir yerleri yakıyordu. O da isterdi gerçek babasını ama yoktu.
Bunların hepsi bir yana gitmesi gereken bir okulu vardı, ilk defa umursamıyordu bunu. Yıllardır okulda dönemlerini birincilikle tamamlayan öğrenci değildi bugün. Asla okulu asmayan ya da asacak cesareti olmayan biriydi, her gün düzenli olarak gereğinden fazla ders çalışıyordu. Bundan elbet şikayetçi değildi ancak tek yaptığı buydu.
Okula gitmek ve eve gelince direk ders çalışmak. Bunun yanı sıra hiç bir özel hayatı yoktu, ne bir arkadaşı olmuştu ne de bir sevgilisi. Bunların hiçbirine fırsat verilmemişti ki, babası için hep en iyisi olmak zorundaydı.
Şimdiyse daha saatler önce yediği dayağın ardından yerinden kıpırdamak bile o kadar zordu ki, sadece bir kaç metre ilerisinde ki su dolu bardağa ulaşacak mecali yoktu. Sanki gösteriş yapar gibi tam karşısındaydı, hayatı hep böyleydi zaten. Onun istediği, özendiği hayat tam karşısında durur ancak o, kendisine biçilen hayatı yaşardı.
Okulda da sevilmezdi zaten, dışarıdan herkes onu; burnu havada, zengin piç, sürtük hitabıyla anardı. Sürtüktü onlara göre evet, çünkü o zengin ve güzeldi bu yüzden hocaların ve hatta müdürün bile altına yatıyordu ki bu kadar başarılıydı. Tabi bu diğer herkesin algılamak istediği fikirdi. Asıl gerçekleri kimse bilmiyordu ve bilmeyecekti.
Aslında onu böyle kibirli anmaları birazda onun suçuydu, kimseyle bağlantısı yoktu ki, arkadaş edinmemişti ve başlarda bu hitaplara ne kadar üzülse itiraz etse bile artık kendisi bile alışıyordu. Okulda tabi ki kibirli, burnu havada, zengin olan ama not için hocaların altına yatan sürtük bir öğrenciden başka hiç bir şey değildi.
Elini yanağından akmakta olan yaşa getirdi ve yavaş bir hareketle sildi, artık kalkması gerekiyordu az bir zamanı kalmıştı, hem daha izlerini kapatacaktı. Biraz fazla zorlansa bile sonunda sızlana sızlana yataktan kalktı ve hem ağrılarına iyi gelmesi hem de üzerinde ki ter kokusunun gitmesi için ufak bir duş aldı. Altın sarısı saçlarını kuruturken gözleri aynaya o kadar donuk bakıyordu ki, bir an sorguladı. Gerçekten o muydu? Yoksa başka biri miydi aynada ki?
Boğazında ki kırmızılaşmış parmak izlerinden başladı gözleri tur atmaya, boydan aynasının önünde öylece saçlarını umursamazca kuruturken bedenini yokladı.
İnce bileklerinde ufak morarmalar, ve bir kaç parmak izi bulunuyordu. Karnında ki ve sırtında ki artık yeşile dönmek üzere olan yaralarından bahsetmiyorum bile. Onun cezasıydı bu, sadece babası ve küçük kız kardeşi ile yaşıyordu. Annesi onu kardeşinin doğumundan sadece bir kaç yıl sonra gitmişti. İhtihar etmişti annesi, babasına katlanamayarak. Ona kızgındı aslında, bu adamla onu tek bıraktığı için.. Giderken onu da almadığı için..
Bu evde ki tek önemli şey kız kardeşiydi, onun için bunlara katlanıyordu biraz da. Onun güzel bir hayat sürebilmesi için.
Sonunda saçlarını kurutmayı bıraktı ve makyaj malzemelerinin önüne geçip kapatıcıyı çokça kullanarak tüm izlerini kapadı, her zaman yaptığı gibi.. Makyaj malzemesi dediğime bakmayın, sadece izlerini kapatabilmesi için gerekenler vardı. Babası ancak bu kadarına müsamaha göstermişti. Bir ibne gibi makyaj yapmasını istememiş sadece bıraktığı izleri kapatması için bir kaç şey aldırmıştı.
Tüm işlemleri bittiğinde okul kıyafetini de zorlana zorlana giydi, ağrı kesici krem sırtına süremediği için orası fazla acıyordu. Tamamıyla hazır olduğunda aynanın karşısına geçti ve donuk ifadesini silmeye çalışarak gülümsemeye çalıştı, uzun saçlarının yarısını toplamıştı ve kenarlarından sarkan bir kaç tutamı vardı.
Bir kaç deneme sonucunda artık güzel bir gülümsemesi vardı, dışarıdan samimi ve gerçek ama içten içe en sahte gülümsemesiydi. Bir kere o gülünce gözleri kısılırdı, dişleri görünürdü ve ufak gamzelere baş gösterirdi. Bu asla o türden bir gülümseme değildi. Bunları eski Hyunjin yapardı, bunlar sadece kardeşi ileyken ve gerçekten zevk aldığı şeyleri yaparken gerçekleşirdi.
"Sadece gülümse, hiç bir şey olmamış gibi. Onlar her zaman ki gibi inanacaklar"
***
Olayın aslını biraz olsun bilmenizi istedim
