Bir inanışa göre evrene ne mesaj verirsen hayat da sana onu verirmiş. O yüzden evrene hep olumlu mesaj vermek gerekirmiş. Bu bilgileri nereden mi aldım? Tabii ki 'Neden bu kadar bahtsızım?' Diye sorduğum arama motorundan.
İşe gitmek için sabahın yedi buçuğunda apartmanın kapısından fırladıktan sonra güzel günün havasını ciğerlerime çektim. Burnuma gelen nahoş kokudan dolayı yüzümü buruşturdum. Yakın çevrede bir şey ölmüş gibi kokuyordu. Hiç fark etmez güzel bir güne uyanmıştım sonuçta. Neşeyle havada parıldaması gereken güneşe baktım. Henüz gri bulutların arasından çıkmamıştı. Ancak günümüzü aydınlatıyordu değil mi? Doğadaki devinim başlamıştı. Tıpkı tırtılın kozadan çıkıp kelebek olması gibi. İnsanlar arabalarına binmiş, kırmızı ışıkta birbiri ardına sıralanmıştı. Kaldırımın kenarında çöp dolu bir alanda direnmeye çalışan ağacın kaldırıma sarkan dallarından birine bir kuş konmuş şakımaya hazırlanıyordu. Kulakları sağır edici bir korna sesiyle kuş havalanıp oradan uzaklaştı. Adamın biri camdan kafasını uzatmış bağırıyordu.
"Kardeşim yürüsene be! Kör müsün yol boş."
Şaşkın şaşkın hala yanmakta olan kırmızı ışığa bakakaldım. Öndeki adam kırmızı ışığı görmezden gelerek yavaş yavaş hareket etmeye başlamıştı. Omuz silkerek dolmuş durağına doğru gerçekleştirdiğim yürüyüşe devam ettim. Cebimden dün gece olumlamalarımı yazdığım kağıt parçasını çıkardım. Gün boyunca bunları tekrar ederek hayatıma ışık kazandıracaktım. Hayatımdaki tüm problemlerimin kaynağı olan negatif düşüncelerimi zihnimden silecektim.
'Çok para kazanmaya hazırım.' Fısıldayarak bu olumlamayı evrene gönderirken söylemek istediğim şeye odaklandım. Şimdi işe gidecek ve bol para kazanacaktım. Maaşım oldukça gecikmişti. Hem de neredeyse iki ay kadar. Fakat bardağın dolu tarafını görmeliydim. En azından iş bulmuştum. Cebimden çıkarıp ikinci olumlamayı okudum.
'Bolluk ve zenginlik içinde yaşamayı hak ediyorum.'
Evet, gerçekten de hak ediyorum. Dolmuş da yolun karşısında görünüyor. Öğretmenlik yaptığım dershanede öğrencilerimle buluşmak için sabırsızlanıyorum. Omzumdan kayıp duran çantanın sessiz çığlıklarına kulak verip çantayı sapından tutup elime aldım. Dolmuş parasını hazırlayacaktım. Çantanın küçük cebine elimi daldırdım. Elime küçük bir bozukluk geldi. Yüz kuruş. Çantanın ağzını açıp baktım. Kağıt para kalmamış mıydı? Nasıl işe gideceğimi düşünüp yol parası ayarlamamıştım ki? Elimi çantanın derinlerine daldırdım. Başka da bozukluk yoktu. Dolmuş önümden geçer giderken sinirden bir ayağımı sertçe kaldırıma çarptım. Ama olumlu düşünmeliydim. Ne güzel ATM çok yakınımdaydı. Oraya yürümek en fazla beş dakikamı alırdı. Üçüncü olumlamaya baktım.
'Çok param var.' İçimden bu olumlamayı geçirirken ATM'ye varmıştım bile. Kartımı sokup gözlerimi kapattım. İçimden son bir kez daha söyledim.
'Çok param var.' Gözümü açtığımda bakiyemi gördüm. Beş lira. Tekrar gözümü kapattım. Bu kadar kötü duruma düşeceğimi tahmin etmediğim için hiç dikkat etmemiştim nasıl harcadığıma. Çekmek istediğiniz tutar hanesinde en az yirmi lira vardı. Diğer tuşuna basıp boşluğa beş rakamını girdim. ATM girdiğim tutarı veremeyeceğini söyledi. Lanet okuyup yoluma devam ettim. Cebimden dördüncü olumlamayı okudum.
'Para benim dostum.' Sesli bir şekilde "Paradan nefret ediyorum." Diyip kağıdı yere fırlattım. Sinirle üstünde tepinirken yanımda kırmızı ışıkta duran Lamborgini'deki yakışıklı çocuk bana garip garip baktı. İçimden ona dil çıkarmak gelse de ona sadece gülümsedim. Ancak bana bakmadığını tepkisiz yüz ifadesinden anladım. Ötüp duran ATM'ye bakıyordu. Kartı ATM'de bırakmıştım! Koşarak ATM'de duran kartıma atıldım. Ancak kart parmaklarımın arasından kayıp gitti. ATM kartı yutmuştu. Gaza basıp giden Lamborgini'nin ardından bakakaldım. Papağan gibi tekrarladığım şey son bir kez dudaklarımdan sesli bir şekilde çıktı.
"Çok param var."
*Kitap olacağı için 6. bölümden sonrası kaldırılmıştır. Kitap duyurularını buradan ve profilimden yapacağım. Haberdar olmak için takip edin. İlginiz için teşekkür ederim.
*Kapağı yaparken bize ilham olan @DogaKock 'a çok teşekkür ederim.
*Ergen kelimesi gerçek anlamında kullanılmıştır. 12-21 yaş aralığında olan bireylere ergen denir. Bu dönemi bitirmiş bir kişinin, tekrar ergenlik dönemini yaşadığı bir paralel evrene düştüğünü varsaydığım gerçekliği anlattım. Başlığın da bu konuyu yansıttığını düşünüyorum. Israrla anlamayanlar için açıklama gereği hissettim.
*Kurgu tamamen bana aittir. Herhangi bir filmden, diziden ya da kitaptan alıntı yoktur.
*Bu kitapta son dönemlerde artan işsizlik, güvencesizlik, popüler kültürün sebep olduğu pasifleştirme gibi problemler anlatılmıştır. 'Böyle şeyler yok' diye çok yorum alıyorum. Bu problemlerin bazılarını bizzat yaşayan biriyim lütfen en azından bunu göz önünde bulundurarak yorum yapın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tekrar Ergen Olsam?
Teen Fiction'Güçlünün daha güçlü olduğu, fakirin daha fakir olduğu çağdan sesleniyorum. Hoşunuza gitmedi mi? O zaman televizyonu açın. Bakın, orada her şey günlük güneşlik.' 80 kuşağından sıradan bir genç... Öykü Tan... Üniversiteden sonra ışıltılı bir yaşam...