Masal'ın ağzından:
Bu sabah anlatamayacağım, ama kötü bir rüya gördüm ve çığlık atarak uyandım. O sırada Batu odaya girdi ve hemen gelip bana sarıldı. "Tamam, tamam birtanem bak geçti. Bir şey yok. Buradasın. Buradayım. Sadece rüyaydı. Biliyorum yine o rüyayı gördün. Korkma." evet ne gördüğümü biliyordu çünkü birçok kez görmüştüm aynı rüyayı. Ne kadar görsemde içindeyken rüya olduğunu anlayamıyorum. Özellikle son zamanlarda sık sık görmeye başladım. Her seferinde bir parçam kopuyor gibi. Her seferinde bir ayrı korkuyorum. Ama her seferinde o kadar gerçekçi oluyor ki... Dokunduğunu hissedebiliyorum. Kokusunu... Kollarımı Batu'ya doladım. Oda imkanı varmış gibi daha çok sardı beni. Güven verircesine. "Beni sakın bırakma olur mu abi? Ben buna dayanamam. Bir kez daha terk edilmeyi kaldıramam. Canım o kadar acıyor ki." "Korkma abicim. Korkma bitanem. Seni asla bırakmayacağım. İstesemde bırakamam ki cadı. Başımın etini yersin sen." dediğinde herkes onun her ne kadar egoist, bencil, kendini beğenmiş birisi olduğunu düşünse de onun Dünya'daki en iyi abi olduğunu düşünürken.. Bu düşünceyi silerek "Ha istiyosun yani! Bana bak! Dalağınla kendime ayakkabı yaptırırım!" gülerek alnımı öptü "Tamam tamam sustum. Hadi kalk hazırlanan. Okula gidelim. Hazırlık için kızlara yardım edeceğimizi sanıyordum. Sen ne kadar çenenle insanları bunaltacak olsan da benim kaslarıma ihtiyaçları var." sevinçle ellerimi çarptım ve gözlerimi büyüterek ona baktım "Sende mi geliyorsun? Yaşasın! Bende neyi bahane ederek zorla götürsem diye düşünüyordum." bu hareketime güldü "Hiç büyümeyeceksin değil mi?" dediğinde dudağımı büzdüm ve kafamı iki yana salladım. Güldü ve odadan çıktı bende hemen giyinmeye başladım...
~
Yol boyunca yine o rüyayı düşünüp yolu izledim. Batu ne kadar kızsa da bir şey demedi. İşe yaramayacağını biliyordu. Araba durduğunda geldiğimizi anladım. Karar vermiştim hiç kimseye bir şey belli etmeyecektim onun için yüzüme her zamanki gülümsemeyi yerleştirdim ve enerjik olduğumu kanıtlamak istercesine Batu'yu çekiştirmeye başladım. Ne yapmaya çalıştığımı bildiği için sesini çıkarmıyordu ve oda isteksiz görünerek beni ele vermemeye çalışıyordu. Sanırım Batu'nun en sevdiğim özelliği bu... Okula girdiğimizde Çisem ve Nehir'i görüp onlara doğru koşmaya başladım ve Çisem'in kollarının arasına girdim. Nehir ile o kadar yakın olmasak da Çisem ile bayağı bir yakındık. Nehir'e de sarıldıktan sonra konuşmaya başladık. Zaten çok geçmeden Defne de gelmişti. O sarılmayı pek sevmese de yine de ona sarıldım ve sırf gıcık olduğunu bildiğim için yanaklarını sıktım. Defne hepimize görev verince işlerimizin başına geçtik...Hazırlıklar bitmişti. En sonunda Defne Çisem'i arayıp işimizin bittiğini söyledi. Bizde hazırlanmak için tekrar dağıldık...
Eve gelince hemen kısa bir duş aldım. Daha sonra dünden hazırladığım mavi elbisemi giydim. Elbisenin göğüs kısmı beyaz danteldi aşağısı yani etek kısmı ise maviydi. Eteği rengi gözlerimle aynı renkti ve hoş duruyordu. Saçlarımın uçlarına doğal görünmesine özen göstererek bukleler yaptım. Evet tam istediğim gibi olmuştu. Son olarak da gözlerimi ortaya çıkartmak için eyeliner çektim ve tamamlandım. Beyaz dantelli babetlerimi giyip aşağı indim. Sonra telefonumu almayı unuttuğumu hatırlayıp yukarı çıktım. Alıp hemen aşağı indim.
Parti için tekrar okula geldiğimizde kızlar çoktan gelmişti. Biraz sonra Doruklar da geldi ve parti tam anlamıyla başlamış oldu. Her fırsatta bize teşekkür ediyorlardı. Hareketli şarkılar eşliğinde eğlenirken bir anda şarkı durdu ve slow bir parça çalmaya başladı. Ne olduğunu anlayamadan kendimi sahnede Doruk ile dans ederken buldum. Biraz sonra Çisem ile Taha ve Nehir ile Cenk de dans etmeye başlamıştı. Defne halinden memnun görünüyordu. Batu'ya kaş göz işaretleriyle Defne'yi gösterdim. Kafasını olumlu anlamda salladı ve Defne'ye doğru gitmeye başladı. İtiraz etmemesine şaşırdım doğrusu. Çisem'e bakıp sırıttım oda aynı şekilde karşılık verdi. Gözlerimi devirdim ve Defneleri gösterdim. İkimizde aynı anda kıkırdayınca Doruk ve Taha garip garip bakmaya başladı. Bunun üzerine daha çok güldük. Sonunda gülmeyi bırakıp dansa odaklanmıştık. Artık Doruk ile fısıldaşıp gülüyorduk. Parça bitti ve yerimize geçtik. Çisemle, Batu'nun ısrar etmeden Defne'yi dansa kaldırması hakkında konuşup onlara evlilik hayali kurarken ve gelecekteki çocuklarına isim düşünürken -evet olabilir yani sonuçta resmen evlenme teklifi etti- Doruk yine o her zaman ki mükemmel- her neyse gülümseyip "Benimle dans etmeye katlandığın için teşekkürler prenses." dedi. ve daha da sırıttı.Ve yüzümdeki o aptal gülümseme soldu...
"Masal ne oldu? Niye suratın asıldı?" "Doruk ben bir lavaboya gitsem iyi olacak." diyip ayağa kaltığımda "Geleyim mi seninle? Yani götüreyim mi?" dedi. Kaşları gittikçe çatıldı. "Yok teşekkür ederim ben hemen gidip gelirim zaten." ve cevabını beklemeden arkamı dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Kahretsin bu çok saçma. En ufak bir şey de onu hatırlamam. Duygularımın tepetaklak olması. Sinirle oflayıp elimi saçıma daldırdım. Adımlarımı biraz daha büyütüp hızlıca lavaboya girdim. Suyu açtım ilk önce ellerimi sonra yüzümü yıkadım. Ama unuttuğum bir şey vardı, eyelinerım! Öcü gibiydim. Eyelineri tamamen temizleyip tekrar çektim. Allahtan telefon kılıfı yerine cüzdan almıştım ve ne olur ne olmaz diye eyeliner koymuştum. Lavabodan çıktım. O sırada eyelineri cüzdanın içine koymaya çalışıyordum. Evet çalışıyordum. Ama başaramadım. Çünkü bir şeye çarptım. Çünkü ben sakarım. Çünkü ben malım! Sinirlerim iyice bozuldu. "Özür dilerim" sesimin çatlak çıkışı az sonra ağlayacağımın belirtisiydi. Çocuk yayık yayık "Önem-" diyeceği sırada bir şey farketti ve ciddileşti "Hey! Neden ağlıyorsun?" bende şaşırmıştım ağlayacağımı biliyordum ama ağladığımı bilmiyordum. Evet biraz garip oldu ama öyle. Çocuk yine ciddiyeti bir kenara atıp "Benimle çarpışmak için can atan kızlar var. Ve sen bana çarptın diye ağlıyor musun?" böylece bununda ikinci bir Batu vakası olduğunu anlamış olduk. Ama bu yılışık, fazla yılışık. Bu sefer gerçekten endişeli görünüyordu. "Anlatmak ister misin?" kafamı olumsuz anlamda salladım. "Peki, senin için yapabileceğim bir şey var mı?" yine kafamı olumsuz anlamda salladım. "Sanırım gitmemi istiyorsun?" bu sefer olumlu anlamda kafamı sallayınca ilk afalladı, sonra hemen toparlayıp yine o yılışık haline döndü "Ama ben gitmek istemiyorum?" dediğinde içimdeki arabesk yönüm ağır bastı ve "Bazen istediğimiz her şey olmuyor." "Oo kızımız edebiyatçı çıktı." ve alayla sırıttı. "Senin istemediğin her şey olmayabilir ama benimki olacak. Ve ben burda kalmak istiyorum." "Tamam kal." yine şaşırdı. Ve yürümeye başladım. Arkamdan "Bir an hadi gidelim Osman'a bağlayacaksın diye çok korkmuştum" dedi ve ekledi "Bu arada adım Yağız. Sonra görüşeceğimize emin olabilirsin." o görmesede gözlerimi devirdim ve bu sefer alt kattaki lavaboya indim. İkinci kez bozulan eyelinerımı düzeltmek için! Çabucak işimi halledip bu sefer kimseye çarpmamaya özen göstererek yukarı çıktım. Dorukların yanına gittiğimde gülüp "Eğer biraz daha gelmeseydin benimle dans ettiğin için pişman olup kendini astın zannedecektim." ve gülmeye başladık. Her şeye rağmen güldürebilen tek varlık Doruktur her halde? Biraz daha orda oturduktan sonra evlere dağıldık...
Eve geldiğimden beri Batuyla uğraşıyorum. Hatta ona 'Neden Defneyle Dans Etmeliyiz' diye bir nutuk bile çektim. En son yaptığım 'Bir Dansta Bir Defne' esprisinden sonra bana fırlattığı kumandadan son anda kaçıp odama girdim. Cidden eğer isabet ettirebilseydi birkaç gün kafamda kumanda tuşlarıyla gezmeye mahkum kalırdım. Uykum olmadığı için kitap okumaya karar verip Labirent'i elime aldım. Yanlız Lee Min-ho'nun tatlılığı der susarım. Tabikide filminide izledim. Yaklaşık bir saat kadar kitap okuduktan sonra kitabı bir kenara bırakıp kendimi uykunun kollarına attım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİL BAŞTAN
Teen FictionGökkuşağı görünen insanlar aslında siyahsa? Defne: On altı yaşında, dışarıdan çok mutlu görünen ama kendi içinde çok acı çeken, yine de güçlü olmayı başarabilen, iyi niyetli, insanları mutlu edip, onların mutluluğu için kendinden bile vazgeçen, tüm...