Gözlerini açmaya başladığında başında duran telaşlı bir çift bir gözle karşılaştı. Kendisine korku ile bakan gözler, uzun süredir görmediği en yakın arkadaşı olan Xuen'e aitti. Kurumuş dudakları arasından gülümsemeye çalıştı. Fakat başındaki arkadaşı uyandığını fark edince çoktan hemşireyi çağırmaya gitmişti bile.
Koşar adımlarla hemşireyi içeri sürükleyen Xuen içindeki korku ve telaşı atamadığını her türlü belli ediyordu. Titrek sesini yükselterek hemşireye arkadaşının uyandığını, nasıl olduğunu, neden tam bir gündür uyanamadığını tek nefeste söyleyivermişti. Fakat hemşirenin büyükçe göz devirmesi üzerine sesini kısarak Zhan'ın elini tuttu.
"Öncelikle böğürtlene alerjiniz var Zhan Bey, sanırım yediğiniz ya da içtiğiniz bir şeyde böğürtlen varmış sanırım fark edemediniz bu durumda sizi zehirlemiş. Bir dahakine daha dikkatli olun lütfen."
Hemşire Zhan'ın biten serumunu yeni serumla değiştirirken kısaca yaşananları özetlemişti.
"Serumunuz bittikten sonra çıkış işlemlerini yapabilirsiniz, geçmiş olsun."
Hemşire odayı terk ettikten sonra yavaş yavaş kendine gelen Zhan, ilk önce dün neler yaşadığını, neden yanında arkadaşının olduğunu bilmek istiyordu.
Fakat başı o kadar ağrıyordu ne konuşmaya ne de gözlerini açmaya mecali vardı. Sadece gözlerini kapattı ve serumu bitene kadar derince bir uykuya daldı.
.
.
.Tüm gece gözlerini Zhan'ın evinden ayırmamış yanmayan ışıklar, akşam üstü Okyanus kenarına gitmeyen adam Yibo'yu oldukça merak içinde bırakmıştı. Neredeydi? Niye hiç yaşam belirtisi vermiyordu? Yoksa kendine mi bir şey yapmıştı? Kafasında o kadar fazla şeyler dönüyordu ki. İçine kurtları düşürmeyi başarmıştı Yibo. En sonunda dayanamayacağını anladı ve pencerenin önünden çekilecekken Zhan'ın evinin önüne gelen araba ile duraksadı. Dikkatle arabayı izliyordu. Arabadan ilk inen Xuen olmuştu hemen arabanın yan tarafına geçip Zhan'ın kolundan tutarak yavaşça indirdi. Bir eli Zhan'ın belinde diğer elini de kendisinin omzuna kolunu atan Zhan'ın elini tutarak arkadaşını sarsmadan çok çok yavaş adımlarla evine götürmenin peşindeydi tabii yukardan onları kıskançlıktan kızarmış gözlerle izleyen Yibo'dan habersizlerdi. Fakat Yibo bu durumu öğrenmek için koşarak aşağı indi.
Ayağına yarım yamalak giydiği ayakkabıları ile yavaş yavaş eve yürüyen iki adamın yanına koştu.
"Hey Zhan-ge"
Zhan adının tanıdık bir sesle söylenmesiyle duraksadı ve ağır ağır kafasını arkaya çevirdi. Hafifçe gülümseyebildi sadece. Sesinin çok az çıkmasına karşın cevap verecekken Xuen lafa atlayıp "Sana o meyve suyunu veren velet bu mu?" diyip Zhan'ın belini daha sıkı sardı. Yibo o an ne tepki vereceğini şaşırdı. Zhan'ın belini daha sıkı saran parmakları mı kıskansa yoksa adamın ne demek istediğini mi düşünse veya kendisine "velet" denilmesine mi sinirlenseydi? Kafasının içinde o kadar fazla duygu birikmişti ki bu durum onu kaskatı kesilmesini sağlamıştı. Ömründe ilk defa bu kadar duyguyu aynı anda yaşıyordu. Fakat yumuşak bir sesin kulağına ilişmesiyle kafasındaki karışık olan her şey bir andan çözüldü sanki. Bütün karmaşıklık yerini sade bir renge bıraktı.
"Onun bir suçu yok Xuen"
Zar zor çıkan sesiyle konuşmak için kendini zorlamıştı. Aynı şekilde Xuen de Yibo'yu zorlayacağa benziyordu.
"Ne demek suçu yok o getirmiş meyve suyunu işte. Onun yüzünden bu hâle geldin yalan mı?"
Zhan kaşlarını çatmış bir şekilde Xuen'in tuttuğu elini sıktı sus dercesine.
"Zhan ge ne oldu sana?"
Korku dolu sesiyle halsiz adama yaklaştı. Yüzü bembeyazdı sanki ruhu alınmış gibiydi.
Zhan elini Xuen'in omzundan çekip Yibo'nun kolunu tuttu ben iyiyim sorun yok dercesine...
"Ne olacak Zhan-ge'na komşusunun biri ona meyve suyu getirmiş ve meyve suyunun içine böğürtlen koymuş ama o komşunun bilmediği bir şey varmış Zhan-ge'sının böğürtlene alerjisi varmış. Ve Zhan-ge'nın arkadaşı O'nu ziyarete gelmese Zhan-ge arka bahçede ölecekmiş. Neyse ki arkadaşı hemen O'nu hastaneye yetiştirmiş."
Xuen suçlayıcı bir ifade ile konuşup Yibo'nun gözlerinin dolmasını sağlamıştı.
"Ge benim yüzünden mi bu haldesin?"
Titrek sesi bahçeyi doldururken Zhan'ın içinde bir şeyler parçalanmıştı. Yibo'nun kolundaki parmaklarını sıkılaştırdı. "
"Yibo, hiçbir şey senin yüzünden değil, sakın kendini suçlama."
Yibo kolundaki küçük ve güçsüz parmakları avcunun içine aldı. Buz gibiydi Zhan'ın eli.
"Ben özür dilerim senin böğürtlene alerjin olduğunu bilmiyordum bilsem asla yapmaz-"
"Yibo-ahh senden bir şey rica edebilir miyim?
Güçsüz sesiyle Yibo'nun cümlesini bölmüştü.
"Dinliyorum ge"
Zhan burnu çektikten sonra alt dudağını sarkıtarak bebeksi yüzünü daha şirin hâle getirmişti.
"Bana tarçınlı kek yapabilir misin?"
"Yaparım Ge"
"Ama şimdi istiyorum hemen yapıp getirebilir misin?"
"Hemen yapıp getirebilirim Ge."
Zhan tavşan dişlerini gösterip gülümseyerek Yibo'nun kek yapmak için eve gitmesini izledi. Ardından da yavaş adımlarla eve girdiler.
.
."Bu durum ne zamana kadar devam edecek Zhan?"
Salondaki koltuğa uzanan arkadaşının karşına otururken konuştu Xuen.
"Bilmiyorum Xuen, ne yapmam gerektiğini de nasil yapmam gerektiğini de bilmiyorum. Sadece ölmemek için yaşamaya çalışıyorum."
"Zhan, artık gerçek evine dönmenin zamanı gelmedi mi?"
Zhan histerik bir gülüş bıraktı.
"Burası da benim gerçek evim Xuen"
Xuen göz devirerek konuştu.
"Zhan, ne demek isteğimi gayet iyi biliyorsun. Lafı çevirme."
Zhan bakışlarını yere indirdi diyecek hiçbir şeyi yoktu bütün kelimeler yine uçup gitmişti.
"Zhan, ben buraya seni götürmek için geldim."
"Ne?"
"Kendi halinden sen bile memnun değilsin ne yapacaksın ölene kadar hiçbir iş yapmayıp kendini buraya mı hapsedeceksin? Nerde eski Zhan? Tam üç yıl oldu sen eski Zhan'ı öldüreli. Kendini buraya tıktın kimseyle görüşmüyorsun, konuşmuyorsun. Hem-"
"Cıvıl cıvıldı eski Zhan. Mutluydu gülerdi konuşurdu, eğlendirdi, arkadaşlarını çok severdi"
Gözünden damla damla akan yaşlara engel olamadı.
"Çok deniyorum Xuen eski beni diriltmek için ama olmuyor sanki o Zhan gerçekten ölmüş gibi. Kaç yıldır burada ölümü yaşıyorum nefes alamıyorum delirmek üzereyim."
Xuen ayağa kalktı yan koltuktaki ceketini alıp giyindi. Zhan'ın yanına gidip sımsıkı sarıldı.
"Zhan, illaki çıkacaksın bu bataklıktan benim gitmem lazım sana bir hafta süre veriyorum. İyice düşün çünkü seni almaya tekrar geleceğim. Bir şey olursa ara beni. Ha bir de o veledin verdiği şeyleri yeme bir daha sonra ben uğraşıyorum."
Xuen işi dalgaya vurmuş Zhan ise göz devirmişti. Ardından işe yetişmek için hızlıca evden çıkıp gitmişti.
Geriye kek yemek için Yibo'yu bekleyen bir adet Zhan kalmıştı.
.
.
.
.Böğürtlenler askinaaa ben geldim hepinize merhabalar. Uzun zaman geçti biliyorum hepinizden özür dilerim. Yazım hatam varsa kusura bakmayın. Oy ve yorumları bekliyorum öptüm siziiii ❤️❤️❤️❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus ve Böğürtlen ~ Yizhan
FanfictionAşkın tanımı daha önce binlerce kez yapıldı. Ve ben kesinlikle bu güçlü duyguya inanıyorum senin aksine Okyanus adam. Nerden çıktın karşıma böyle Böğürtlen Çocuk? Ah bir bilsen efsaneler dökülüyor gülüşlerinden.