Günler günleri ,aylar ayları kovalamıştı. Sonunda vize sınavları gelmiş çatmıştı. Yoongi'de Hoseok'da çok yoğundular ve bu yüzden birbirleri ile eskiye nazaran çok az zaman geçirip hemen odalarına kapanıp ders cayılıyorlardı. İkisi de oldukça alışkan kişiydiler. Bu sebeple aralarında küçük tatlı bir yarışma bile vardı. Hoseok ders çalışmaktan sıkılınca telefonu eline aldı ve Yoongide mesaj attı.
-Yoongi-ah~çok sıkıldım seni görmek istiyorum.
Yoongi telefonuna gelen bildirim sesini duymuştu ama konsantresini bozmak istemediği için telefonu eline almadı. Bir süre sonra tekrar mesaj gelmişti. Bu sefer ise üst üste gelen mesajlar sinirlenmesine neden olmuştu. Kaşlarını çatıp telefonu eline aldı tam sesi komple kapatacaktı ki gelen mesajların Hoseoktan olduğunu gördü. 2saniye gibi kısa bir süre düşünüp önündeki kitaplara baktı tekrar telefona dönüm mesaj bildirimin üstüne basıp mesajları okudu.
-Yoongi-ah~
-Yoongi-ah neredesin ~
-özledim~ sende beni özlemedin mi??
-Hey hadi ama tamam en zeki sensin gör beni yoksa odanı basacağım.
Mesajlara bakarak gülümsedi yoongi ve cevap yazdı.
-Evet en zeki benim sonunda bunu kabul etmene sevindim Hoseok.
-Ay benim zeki Yoongim gelmiş.
Yoongi bu mesajları okurken istemsiz gülümsüyordu. Birbirlerini sadece yarım dönemdir tanımalarına rağmen aralarındaki ilişki çok farklıydı. Özellikle Hosoek'un üslubu bu şekildeydi. Cana yakın ve bazen şımarık bir çocuk gibi. Yoongi bundan şikâyetçi değildi hoşuna gidiyordu. Ama bu sadece Hoseok'a özeldi. Bunu kendisi de hissediyordu.
-Aç mısın? Dışarda yiyelim mi?
Yazdı Yoongi. Hoseokun cevabını beklemeye başladı. Mesaj okunmuş olmasına rağmen hala cevap yazmamıştı. 'Neden görüldü yedim ben şimdi?' diye düşündü. Tekrardan mesaj yazacakken kapısı çalıştı. Oda arkadaşının deldiğini düşündü.
"Girin."
İçeri giren kişi WooGyu değildi. 32 diş gülümseyen Hoseok içeri daldı ve ayakkabılarını çıkarıp yatağına atladı.
"Gidelim gidelim!"
"Bunu dememi mi bekliyordun?"
"Evet neden olmasın?"
"Hoseok.."
Elini anlına vurdu Yoongi. Hoseok her zaman düşünmediği şeyleri aniden yapıyordu. Bu hoşuna gitse de bazen garip geliyordu.
"Tamam giyinip bende."
Hosoek hızla kafasını aşağı yukarı salladı. Beklediği belli eden mırıltılar çıkarınca Yoongi kalkıp dolabından bir şort ve tişört çıkarıp kenara koydu. Üstünü ve altığı çıkarırken aynadan Hoseok'un onun vücudunu süzdüğünü fark etti. Utansa da hoşuna gitmişti. Tıpkı vermeden üstünü giyindi. Kafasına bir şapka geçirip yüzüne döndü aniden. O an Hoseok'un dudaklarını yaladığına yemin edebilirdi. Ama Hoseok çok çabuk toparlanmıştı.
"Gidelim hadi!"
Ayağa kalkıp ayakkabılarını giyip elini tuttu ve çekiştirdi. Yoongi hızla ve dengesiz bir şekilde ayakkabılarını giyip sürüklemesine izin verdi bedenini. Bir pizzacıya gitmeye karar vermişlerdi yolda. Bilindik bir pizza dükkanına girip orta boy birer pizza söyleyip beklediler. Yoongi'nin yüzü içeri giren kişilerin olduğu tarafa doğruydu, Hoseokun ise o tarafa sırtı dönüktü. Yoongi etrafı incelerken içeriye WooGyu'nun girdiğini gördü. Hoseoka geri baktı. Bu kişinin yılzılrı asla uyuşmuyordu. Bir kaşık suda birbirlerini boğacak gibiydiler. Hosoek he şeyden habersi bir şekilde menüyü inceliyordu. 15 dakika içinde pizzaları gelmişti. İkiside iştahla yiyip bitirdiklerinde birbirlerine baktılar.
"Sanırım kusacağım... çok yedim"
"Bende! Bende..."
İkisi birbirlerini kelimelerine gülüp ayağa kalktılar. Hesabı ödeyip çıktılar. Hoseok hala WooGyu'yu görmemişti. Yoongi görmediği için sevinmişti. Her an kavga etme potansiyelleri vardı çünkü. Hosoek ders çalışmaktan çok bunalmıştı bu yüzden Yoongi'yi zorlayarak han nehrine sürükledi. Biraz hava almak istiyordu.
"Kendimi hapishaneden dışarı çıkmış gibi hissediyorum... Bitse şu vizeler kendimi dışarı atacağım o kulüp benim şu kulüp benim. Bekleyin beni!"
Nehir'e doğru bağırıp Yoongi'ye döndü. Yoongi ise telefonunu açmış manzaranın fotoğrafını çekmekle meşguldü. Hoseokda kendi telefonunu çıkarıp kolunu Yoongi'nin omzuna attı.
"Bak!"
heyecanla bağırınca Yoongi şaşkın şekilde baktı. Hoseok tam anın resmini çekti.
"Ya çok kötüydü o sil."
"Değil! Benim değil mi? Silmeyeceğim."
Yoongi telefonu almak için peşinden koştu Hoseok ise kaçtı. Uzun bir kovalamadan sonra Hoseok bir yere saklanmıştı. Yoongi onu aramaya başladı 5 dakika sonra bir ses duydu. Hosoekun sesine ve birinin sesine daha benziyordu. Merakına yenik düşüp sese doğru gitti. Hoseok ve wooGyu tartışıyorlardı. Yoongi bir an 'ayırmalı mıyım?' diye düşündü. Kendi kendine evet cevabını verince ikilinin yanına gidecekken gördüğü şeyle aniden durdu. WooGyu Hoseok'u kendisine çekip ellerini yanaklarına koymuş ve aniden dudaklarını birleştirmişti. Yoongi şaşkınlıkla bakarken kafasına dank etti.
"Kuzen?..."
Hoseokun yalan söylediği o an fark etmişti. Hoseok'un yalan söylemesi mi yoksa şu an başka bir adamın onu öpüyor oluşuna mı daha çok üzülmüştü anlayamamıştı. Ama çok üzülmüştü. Dönüp oradan uzaklaşmaya çalışırken arkasında görmediği siyah kedini kuyruğuna basında kendi acı dolu bir ses çıkarıp Yoongi'nin çıplak bacağına saldırdı.
"Ah!"
Yoongi ister istemez bağırmıştı. Dizinden bileğine kadar uzanan ve kanayan yaraya baktı hemen. Hosoek ise duyduğu ses ile WooGyu'yu itip yüzüne yumruk geçirdi ve köseyi dönünce hızlı adımlarla yürüyen Yoongiyi gördü.
"Y-Yoongi!"
-SunShinA
-okuduğunuz için teşekkürler~ Yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST || sope
Teen FictionBütün hikayem bana "Bana da piyano çalmayı öğretir misin?" diyen çocuk ile değişti... Her zaman gülümseyen ve umut dolu bakışları bana da umut verebilir mi gerçekten? Gülümsediğinde çıkan minik gamzelerine daha yakından bakmak istesem bana kızar mı...