Demir Han'ın anlatımıyla...
İnsan hep bir arayış içindedir. Bazen oyuncağını arar, bazen tarağını arar, bazen ayakkabısının tekini arar, bazen yaşadığı yeri arar, bazen ait olduğu, nefes aldığı yeri arar. Sürekli ararız. Buluruz, başka bir şey aramaya devam ederiz.
Tarağı bulduktan sonra saç şekillendiricisini ararsın mesela, onu bulur, tişörtünü ararsın. Bazen de insan öyle bir şey arar ki, aslında bulana kadar bir şey aradığının farkında bile olmaz.
Ben, Demir Han Karadağlı... Adana topraklarında doğmuş, on dokuz yaşında toy bir delikanlıyım. Zenginliğin içinde büyüyüp, elimin altında her şeyi bulduğum bir hayatım vardı. En önemlisi, abim vardı. Çok güzel bir hayatım vardı o varken. Abim varken annem de vardı benim mesela, babam da vardı. Babam abime çok düşkün demiştim sizlere daha önce, belki de bana öyle geliyordu. Bilemiyorum. Benimle geçirdiği vakitten daha fazla vakit geçirmişti diye öyle de düşünmüş olabilirdim. Şu an ben, abim ve babamın geçirdiği vakit kadar babamla vakit geçirmiş olmuştum. Çünkü bugün, abimin doğum günüydü.
Adana'ya girdiğim an buradan çıkarken nasıl olduğum aklıma geldi. Vurdumduymaz, serseri, it kopuk, hergele piçin tekiydim. Zorla gitmiştim Bursa'ya, ya da ben öyle hissetmek istemiştim. Babam bu konuda beni zorlamamıştı. Bursa'ya gideceğimi söyledi, rica eder gibiydi daha çok. Öpüp başımın üstüne koyar gibi kabul etmiştim ama bunu ona belli etmemiştim. Benim babam, bir nevi abimin katiliydi benim gözümde.
Bu yüzden onun göreceği her yere, Alet değilsen, ait değilsin, yazısını yazmış, okumasını sağlamıştım. Çünkü ben onun oyununa alet olmadığım için, Adana'ya ve o eve de ait değildim. Öyle hissediyordum. Ama bazı hisler insanı belki de gerçekten yanıltıyordu.
Öyle ki, buradan çıkarken tamamen babama karşı dolu bir adamdım. Ama buraya girerken o kadar da dolu değildim. Bunun en büyük temsilcisi Balım, desem yalan olmazdı. Ailesiyle öyle güzel bir ilişkisi vardı ki, her şeyi onların üzerine kuruluydu. Tüm aile olarak böyleydiler. Hatta diğerleri de öyleydi. Balım başlatmış, diğerleri düşüncelerimi değiştirmede bana yardımcı olmuştu. Aslında bakarsanız, özel olarak da yaptıkları bir şey yoktu. Çok doğaldılar sadece. Oldukları gibi davranıyorlardı. Kimse yapmacık değildi, kimse yapınmıyordu. Onları gördükçe ve izledikçe, anladıkça ben de öyle olmuştum. İçimden geldiği gibi davranırken, aynı zamanda dikkatli davranmaya başlamıştım.
Mesela yetiştirdiğim otların camdan aşağıya atılmasının üzerine bir kere ağzıma bile almamıştım. En son, Sefer şerefsizi bana at morfini verene kadar sadece alkolle yetinmiştim. Bu kadardı. Gözümde değersizleşmeye başlamışlardı ve her ne kadar bağımlı olursanız olun, bir şeyler kafanızda bitiyorsa bitiyordu.
"Ben geldim abi," dedi mezarın başında oturup, toprağını seviyordum, "İyi ki doğmuş ve benim abim olmuşsun. Keşke şu an tekrar doğsan ve yine benim olsan. Seni çok özledim. Hatta şöyle de bir şey var abim, insan mezara bakmayı bile özlüyormuş. Aylardır Bursa'daydım, biliyorsun söylemiştim sana. Bu yüzden yanına gelemedim. Belki kızarsın ama," utandım, sessizce söyledim, "gelmek de istememiş olabilirim," resmen mırıldandım, ben bile zor duydum söylediğimi, "çatma ama hemen kaşlarını bak, sinirlenme," güldüm, "Gerçi sen bana zaten kızamazsın ki, anlat bakayım dersin hemen. Anlatayım abim. Gelmek istemedim, çünkü şöyle, orada ben kaybettiğim bir şeyi buldum abi. Sanki senin yokluğunu orada bir nebze olsun unuttum. En azından geceleri evde uyudum. Belki yine içtim ama geceleri evde oldum mutlaka. Düzenli yemek falan yedim. Su içtim düşün, su niyetine bira falan içmedim. Ciddiyim bak. Hatırlasana, burada başında bile içtiğim olmuştu. Sonra neyse bak anlatıyordum. Bak abi, orada Balım diye bir kız var, bir sürü arkadaşı var. Ama belli insanlar dışında kimseyi hayatına almıyor. Beni mesela zor kabullendi. Ama ben onu çözdüm. O kaybetmekten korktuğu için her şeyi sınırlı. Beni aralarına aldı aldı, çıkardı. Bana alışıp da en sonunda kaybeder diye korktuğu için sürekli pes etti, aslında var ya, bir görsen keçi gibi inat var. Bizim bağ evindeki keçiler gibi aynı, hani ağıldan çıkarıp kesemezdik kurbanda," yine güldüm, sonra ciddileşip anlatmaya devam ettim,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adam Ol
Fiksi RemajaBen şok olmuş bir şekilde oka bakarken kulağımın dibinde kısık sesi, "Bir şahinin yemine baktığı gibi değil de," dedi, "daha çok parasını verdiğim hatuna bakar gibi baksam da oluyormuş. Balım kaptan." Küçücük bir gülüş sesi geldi ve hemen ardından y...