Fırtına

417 25 3
                                    

Yağmur hızlanmıştı, gece tüm öfkesini vadiye kusuyordu. Tong ve dört arkadaşı vadinin sonundaki hana doğru at sürüyordu.

Tong, arkadaşı Albatu'ya seslendi ''Tanrılar bugün bizden yana değil Albatu.'' Albatu gökyüzüne baktı ve ''Bu diyarda olmamızı istemiyorlar.'' dedi. Tong atını Albatu'ya yaklaştırdı. ''Kim istiyor ki ? Diyarın efendileri burada olmamızdan hoşnut olmayacaklardır.'' dedi.

Tong'un uzun saçları sırılsıklam olmuştu. Deri zırhlarından su damlaları akıyordu. Tong, hana yaklaştıklarını görünce grubuna seslendi. ''Birbirinize yakın durun ve çok dikkatli olun. Tekin topraklarda değiliz.''

Ancak bu uyarısını sadece Albatu ve Balduk duymuştu. Çünkü gök gürültüsü çok şiddetliydi ve diğerleri arkada kalmıştı. Albatu bunu fark etmiş olacak ki atını yavaşlatıp arkadan gelen Sagur ve Adal'a, Tong'un uyarısını söyledi.

Artık hana gelmişlerdi. Atlarını bağlayıp içeri girdiler. Gelirken Tirde Dağları yakınında batılı bir tüccara kürk sattıkları için yanlarında yeterince para vardı. Hancıdan biraz şarap ve kızarmış et istediler. Balduk hancının yanına gitti. İçi gümüş dolu kesesini açarak ''Bize iki oda lazım. Ücreti nedir ?'' diye sordu. Hancı keseyi görünce sevinerek ''İki gümüş, beyim.'' diye cevap verdi. Balduk üç gümüş uzatarak ''Kimsenin bizi rahatsız etmeyeceğinden emin ol.'' dedi. Hancı başını eğdi ve iki anahtar uzattı. Balduk anahtarları alarak masaya döndü.

O sırada köşede oturan bir grup adam Balduk'u göstererek konuşmaya başladılar. Adal yemeğini bitirip atlara bakmaya gitmişti. Az evvel Balduk'u göstererek konuşan adamlardan iri yarı ve kirli sakallı olan bunu fırsat bilerek hemen masaya yaklaştı. Bir eliyle kılıcını tutarak ''Madem o kadar zenginsiniz, keselerden birini bize verin de canınızı bağışlayalım.'' dedi. Sagur gülümseyerek sordu ''Arkandaki çapulcu sürüsü mü alacak canımızı ?'' İri adam sinirli bir şekilde bağırdı ''Canınıza mı susadınız ? Sayıca sizden üstünüz. Çabuk keseyi verin !'' Tong ayağa kalktı ve iri adamın aksine, sakince cevap verdi ''Üstün mü ? Beşe sekiz, bence eşit sayılırız.'' Albatu, Tong'un kulağına fısıldadı ''Tong, Adal dışarıda. Şuan dört kişiyiz.'' Tong deri zırhını düzelterek iri adama baktı ve ''At uşağım ve yol arkadaşım Adal dışarıdaymış. İşte şimdi eşitlendik.'' dedi.

İri adam öfkeyle kılıcını çekti. Aynı anda Sagur, Tong, Balduk ve Albatu da kılıcına davrandı. Diğerleri, Tong ve arkadaşlarının kılıçlarını görünce geri çekildiler. İri adam buna anlam veremedi. Kılıcını savurarak Sagur'un üzerine koştu. Sagur savrulan kılıcı sağa doğru itti ve adamın arkasına doğru dönerek bacaklarına güçlü bir kılıç darbesi indirdi. Bacağına aldığı darbeyle diz çöken adam son bir gayretle kılıcını Sagur'un göğsüne saplamaya çalıştı. Üzerine gelen kılıcı aşağı doğru iten Sagur, adamın dirseğinin biraz altına kılıç savurarak kolunu kopardı. Yerde acı içinde kıvranan adam, arkadaşlarına küfürler savurarak ''Beni sattınız, korkak fareler.'' diye bağırıyordu.

Tong, Sagur'a seslendi ''Vadi boyunca onu tedavi edecek bir yer yok. Yaraları çok derin sabaha kadar mikrop kapar. Daha fazla acı çekmesin, öldür onu.'' Sagur kılıcını kınına soktu ve ''Savaşı ben yaptım, kararı sen verdin. İnfazı da sen yapmalısın.''dedi. Tong yerde yatan adama doğru yürüdü, kılıcını kaldırdı ve kafasını gövdesinden ayırdı. ''Fırtına ölüm getirir.'' diye söylendi kendi kendine ve bir çanak şarap alarak odasına çıktı.

Kralların ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin