Norwall Savaşı

162 18 2
                                    

Lindsey kralı ve kurmayları, krallık ordusunun karargahında plan yapıyordu. II. Sweyn ''Ben ana ordu ile geride kalacağım. Mareşal Knud, sen öncü birlikler ile kaleye saldıracaksın. Kale duvarlarını geçtikten sonra boruna iki kez üfleyeceksin. Ben de o zaman ana ordu ile birlikte saldırıya geçeceğim.'' dedi. Knud ''Emredersiniz majesteleri.'' dedi ve hazırlıklara başlamak için karargahtan çıktı. Kral II.Sweyn ''Biz burada kalacağız, öncü birlikler için kale yakınına bir çadır kampı kurulsun.'' diye emretti. Çevresindekiler hep bir ağızdan ''Emredersiniz majesteleri.'' deyip karargahı terk ettiler.

O sırada Lord Stuart da hazırlıklara başlamıştı. Kalesinin salonunda diğer lordları toplayarak planlarını anlatıyordu. Stuart ''Kale duvarlarının önüne, bir set daha çekeceğiz. Böylece iki sur olacak.'' dedi. Ridlick ''Ama efendim, bu kadar kısa sürede nasıl böyle bir sur inşa edelim ?'' diye sordu. Stuart ''Çok kaliteli ve sağlam bir şey yapılmasına gerek yok. Zaten onları durdurması için yapılmayacak. Sör Ridlick ve Lord Fyodor kaledeki birliklere kumanda edecek.'' dedi ve Sör Ralp'i göstererek ''Biz de kalenin etrafındaki tepelere konuşlanacağız.'' diye devam etti. Emirleri alan Fyodor, Ridlick ve Ralp, hazırlıklara başlamak üzere selam vererek salonu terk ettiler.

Artık bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Stuart, gelişigüzel inşa ettirdiği ön sura bakarak ''Burada tarih yazacağız.'' dedi ve tepelere doğru at sürmeye başladı. Etraf çok sessizdi. Kuşlar ötmeyi, rüzgar esmeyi kesmişti. Adeta tabiat suspus olmuş, bu savaşı bekliyordu. Buz gibi bir hava vardı, soğuk insanın kemiklerine kadar işliyordu. Askerler, her nefeste boğazlarını yakan soğuğa aldırmadan savaşı bekliyordu. Sonunda kralın öncü kuvvetleri ufukta göründü. En başta Mareşal Knud'un sancağı dalgalanıyordu. Öncü kuvvetler, surun karşısına geldiler ve durdular. Ön surun üzerinde çok fazla asker yoktu, hepsi kale duvarına odaklanmıştı. Mareşal ''Siz buraya hainleri cezalandırmak için geldiniz. Bugün toprağı düşmanlarımızın kanı sulayacak. Gün doğmadan hepsini öldürmüş olun.'' diye bağırdı. Askerler, hep bir ağızdan savaş naraları atmaya başladı. Kalede ise Lord Fyodor ''Bizler, bugün hakkımızı almak için savaşacağız. Bize yıllarca bu krallıkta, piç muamelesi yapıldı. Saygı gösterilmedi, fikir sorulmadı. Ama biz, görmek istediğimiz saygıyı, onların kelleleri ile birlikte alacağız.'' dedi. İki taraftan da tiz bir boru sesi duyuldu, bunlar savaşın başladığının göstergesiydi.

Mareşalin ordusu, ön sura saldırmaya başladı. Yukarıdan üstlerine tek tük oklar geliyordu. Mareşalin okçuları da aynı şekilde cevap vermeye başladı. Knud ''Kafesi getirin.'' diye bağırdı. Kapının önüne, çatı şeklinde, tahta ve kalkandan yapılmış bir kafes getirildi. Oklar, kafesi yarıp altındaki askerlere zarar veremiyordu. İşte o anda, Knud ''Koçbaşını getirin.'' dedi. Altı asker, ellerinde bir koçbaşını tutarak kafesin içine girdiler ve kapıya vurmaya başladılar. Kapı, çok dayanamadı ve kırıldı. Kırılmış kapıdan içeri hızlıca giren askerler, iç duvara doğru koşmaya başladı. İç duvara yaklaşınca, bir anda üstlerine ok yağmaya başladı. Knud, daha fazla kayıp vermemek için ''Hizaya girin, kalkanlarınızı tutun ve yan yana durun.'' diye emretti. Mareşalin dediğini yapan askerler, yavaş yavaş iç duvara yürümeye başladılar. Knud, ön kanadı korumuştu ama bir anda geçtikleri ön surun üzerinde bir sürü asker belirdi. İki ateşin arasında kalan öncü birlikler, teker teker ölmeye başlamıştı. Knud, onlara çember olmalarını emretti ve iki tarafını da saldırıya kapattı ancak bu sefer kendi taarruz edemiyordu. Fyodor ''Öldür öldür bitmiyor, domuz gibi çok fazlalar.'' dedi. Knud, yanına yüz kadar adam alıp ön surun üzerine çıktı. Oradaki askerlerle savaşmaya başlayan Knud, tüm askeri becerilerini sergiliyordu. Surun üzeri, okçularla dolu olduğu için kılıçlı askerlerin işi çok da zor değildi. Bir Norwall askeri, Knud'un üzerine atladı. Hazırlıksız yakalanan Knud, yere yığılmıştı. Başını kaldırdığında kafasına doğru bir kılıç savrulduğunu gördü, son bir hamleyle yerdeki kalkanı alıp yüzünü korudu. Asker, kalkana iki kılıç darbesi daha vurdu ve Knud'un kalkanı düşürmesini bekledi. Ancak Knud kalkanı çok sıkı kavramış, bırakmıyordu. Knud, üzerindeki ezilmiş kalkanı bir anda fırlatarak doğruldu ve ona darbe vurmak için gerilmiş olan askerin karnına kılıcını sapladı. Asker yere yığıldıktan sonra, Knud çevresine baktı, surun neredeyse tamamının ele geçirildiğini gördü. Aşağı dönmek için adım attığında altındaki taşların sallandığını hissetti. Çevresine bakındı, ön surdan, kale duvarına doğru altı halatın uzandığını gördü. Bu halatları, kale duvarının arkasındaki toplamda altmış at çekiyordu. Knud, bir halatın başına koştu ve halatı kesmeye çalıştı. Ancak halat çok kalındı, ''Bana balta getirin.'' diye bağırdı. Askerlerden biri, ona baltasını verdi ve Knud başladı halata vurmaya. Diğer askerlere de aynı şeyi yapmaları için emir verdi. Ridlick ''O sur, alelacele yapıldı. Çok dayanmayacaktır.'' dedi. Dediği de oldu, sur bir anda kalenin önündeki taarruz birliklerinin üzerine yıkıldı. O yükseklikten yere çakılan Knud, taş bloklarının arasında can vermişti. Sadece en öndeki askerler yaşıyordu, onlar da yıkılmış sur ile kale arasında sıkışmış, hiçbir yere kıpırdayamıyordu. O arada Ridlick ''Katranı dökün.'' diye emir verdi. Kazanlar dolusu katran, mareşalin askerlerini üzerine dökülmüştü, Ridlick gülerek ''Bu emri de sen ver dostum.'' dedi. Lord Fyodor ''Ateşli okları atın.'' diye emretti. Ateşli oklar atılır atılmaz, mareşalin askerleri alev aldı. Cayır cayır yanan askerler, sıkışmış, hiçbir yere kaçamıyordu. Bu acıya dayanamayan bazı askerler, boğazlarını hançerle yararak ölümlerini hızlandırıyorlardı. II. Sweyn, Knud'dan bir haber alamayınca endişelenmiş olacak ki, Lord Offa'yı kontrol etmesi için savaş alanına gönderdi. Lord Offa'nın birliği, savaş alanına varınca korkunç manzara ile karşılaştı. Bütün askerler katledilmişti. Geri dönüp gördüklerini krala bildirecekti ancak tepelerden inen atlılar etrafını sardı. Kaleden çıkan askerler de karşılarına dikilmişti. Çember içinde kalan Lord Offa, zayıf gördüğü kanada doğru saldırıya geçti. Ancak o atını hareket ettirir ettirmez, etrafını sarmış olan askerler çemberi daraltarak taarruza başladılar. Çok geçmeden Lord Offa'nın neredeyse tüm askerleri tükenmişti. Lord Stuart gelip, ''Kalanları da kılıçtan geçirin.'' diye emretti. Lord Stuart, miğferini çıkarıp yere fırlattı, bir elinde kalkanı, diğer elinde kılıcı ile atının üzerinde duruyordu. Altın işlemeli, beyaz zırhı kan ve çamurdan kararmıştı. Kılıcını yavaşça havaya kaldırdı ve gökyüzüne baktı, tanrılara dua ediyordu. Onun bu destansı zaferine tanıklık eden tüm askerler, karşısında diz çökerek ona selam verdi.

Kral II.Sweyn, Lord Offa da gelmeyince neler olduğunu anlamıştı. Çok sinirlendi ve küfürler ederek ordusunu geri çekti. Lord Stuart başarmıştı, kendi ordusunun üç katı büyüklüğünde bir orduyu yok etmişti. Ama bu savaş son olmayacaktı. Karşısına çok daha büyük orduların çıkacağından emindi.

Kralların ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin