Düşüş

79 13 0
                                    

Tong, erkenden kalkıp atına binmişti. Diğerleri ise hala uyuyorlardı. Tong, çiftçiye teşekkür etmek için ahırın yanındaki eve doğru at sürmeye başladı. Kapının önüne geldiğinde atından indi ve kapıya doğru ağır adımlarla ilerledi. O sırada çiftçi, omzunda bir düzine odunla ve elinde bir balta ile Tong'un arkasından seslendi, ''Ne oldu yabancı ? Bir şey mi istiyorsun ?''. Tong ''Kusura bakma, seni evde sanmıştım. Birazdan yola çıkacağız, yardımın için teşekkür etmeye geldim.'' dedi. Çiftçi ''Teşekkür etmene gerek yok. Bana verdiğiniz para, güzel bir handa konaklamanıza yeter de artar bile. Ben ise size develerimin yanında bir oda verdim. Asıl ben size teşekkür ederim.'' dedi. Tong ''Yine de size minnettarız. Kendinize iyi bakın.'' dedi ve atına doğru ilerlerdi. Çiftçi ''Aşot, ülkemize giren bir grup kuzeyliyi bulmak için paralı askerlerden ve kelle avcılarından oluşan bir birlik kurmuş. Dikkat edin.'' dedi ve odunları bahçe duvarının dibine bırakarak, evine gitti. Tong, çiftçinin gerçekleri anladığını fark etmişti. Hızlıca atına atladı ve arkadaşlarının yanına doğru gitti. Kırbaç darbeleriyle Balduk ve Adal'ı uyandıran Tong, ''Gitmemiz gerekiyor, Aşot'un askerleri bizi bulabilirler.'' dedi. Bunu duyan Adal, daha yüzünü bile yıkamadan atına atladı. Balduk ise develerin yalağından bir avuç su alarak yüzüne çarptı ve atına bindi. Balduk ''Korkmamıza gerek yok, at üstünde bir kuzeyliyi ancak başka bir kuzeyli yakalayabilir.'' dedi.

Köyden çıktıkları anda Aşot'un yirmi kadar paralı askerini gördüler. Adal ''Yanımıza gelip konuşmalarını beklemeyelim. Kuzeyli olduğumuzu anlayabilirler, risk almayalım.'' dedi. Tong ''Haklısın.'' dedi ve paralı askerlere doğru bir ok fırlattı. Şimşek gibi giden ok, en öndeki süvarinin göğsüne saplanmıştı. Süvarinin bedeni, ok saplanır saplanmaz yere yapıştı. Diğer süvariler, Tong ve grubunun peşine düştüler. Tong ve arkadaşları, hızın anlamını tüm krallığa öğretiyorlardı adeta. Tong, farkı açtıklarını gördü ve yayına bir ok daha yerleştirerek fırlattı. Bu ok da süvarilerden birine isabet etmişti. Bu kelle avcıları o kadar uzağa ok atamazlardı, zaten Tong'a da yetişememişlerdi, daha fazla kayıp vermemek için geri çekilip durumu Aşot'a bildirmeye karar verdiler.

O sırada Aşot, Marraketh şehrindeydi. Marwan'ın oğlu Mutazz ile görüşüyordu. Aşot ''Babanın ölümü hepimizi derinden üzdü genç Mutazz. Kerzian mareşali olarak, krallığımızın huzuru için babanın kölesi olan Tumay'ı bana teslim etmeni talep ediyorum.'' dedi. Mutazz, on altı yaşında, geniş omuzlu, uzun kolları olan cesur ve babasının aksine savaş sevdalısı birisiydi. Babasının ona bıraktığı tahttan kalktı ve ''Ben Marraketh beyiyim. İlk emrim, babamın kazandıklarını bir askere vermek olamaz. Yaptığınız teklifi kabul etmiyorum.'' dedi. Duydukları karşısında şaşıran Aşot, sinirli bir şekilde ''Ateşle oynuyorsun genç adam, Tumay'ı almaya geleceğim. Sen bir orduyu yönetemezsin, daha hiç savaş görmedin. Bir mareşal karşında hiç şansın yok.'' dedi. Mutazz ''Her şeyin bir ilki vardır, bu şansı bana verdiğin için minnettarım Aşot. Şimdi şehrimi terk edebilirsin.'' dedi ve kapıyı işaret etti. Aşot şehirden ayrılır ayrılmaz krala mektup gönderen Mutazz, olan biteni anlatmıştı yazdığı mektupta. Aşot, kalesine döndüğünde karşısında bekleyen kelle avcılarını gördü. ''Ne var ? Niye buradasınız ?'' diye sordu. Aralarından biri çıkarak ''Efendim, atları çok hızlı onları yakalayamıyoruz.'' dedi. Aşot'un aklı hala Mutazz'daydı. ''Ne istiyorsunuz peki ?'' diye sordu. Kelle avcısı ''Onları çölün olduğu bölgeye kadar kovalayacağız. Çölde ise bize deve lazım, atları çölde develerimizden daha çabuk yorulur.'' diye cevap verdi. Aşot, yaverini çağırarak ''Bunları ahıra götür, ne istiyorlarsa alsınlar.'' diye emretti. Aşot'a eğilerek selam veren kelle avcıları, yaveri takip ederek odadan çıktılar. Onlar çıkarken içeri General Sayedin girdi. Selam verdikten sonra elindeki fermanı muhafızlardan birine uzattı. Fermanı alıp okumaya başlayan muhafız ''Kerzian Kralı, diyarın tek ve gerçek efendisi, majesteleri Emahsini'nin emri ile, makamı kendi çıkarları için kullandığı gerekçesiyle Aşot'un mareşallik görevine son verilmiştir.'' dedi. Aşot, elindeki kadehi sertçe yere fırlattı ve küfürler savurarak ayağa kalktı. Sayedin ''Sakin ol Aşot, hala en büyük ordu sende ve görevine son verildiğini kimse bilmiyor daha. Kral, ordunu hemen dağıtamaz. Haberi de sabah duyururlar bütün diyara. Ben askerlerimi hazırladım, sen de hemen hazırla. Kral şuan bir saldırıya hazır değil, başkenti alıp darbe yapabilirsin. Ben de o sırada Marraketh'i kuşatırım ve Tumay'ı alıp sana teslim ederim.'' dedi. Bu fikir, Aşot'un aklına yatmıştı. Askerlerine hemen hazırlanmalarını emretti. Zaten çok çetin bir savaş olmayacağı için hazırlığa fazla önem vermiyordu, önemli olan başkente oldukça büyük bir orduyla girmekti.

Kralların ÇağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin