•
"Yavaş yavaş ömrümün sonuna yaklaştığımı en az benim kadar sizin de çok iyi bildiğinizi görebiliyorum." demişti Kim Kwangho büyük masada kendisini oldukça dikkatli bir şekilde dinleyen Kim ailesinin fertlerine karşı.
"Eh her ne kadar kabul etmek istemesenizde ailemizin ve şu an da bana ait olan mirasın kime kalacağını düşünerek de içinizi kemirdiğinizi çok iyi biliyorum." diye devam etti konuşmasına.
Cümlesini bitirir bitirmez aynı anda oğullarından, gelinlerinden ve torunlarından nerdeyse aynı kelimeleri duydu yaşlı adam.
"Neler diyorsun büyükbaba." "Nasıl böyle konuşursunuz babacığım" "Böyle düşünmediğimizi biliyorsun baba" ve daha ne kadar bir birine benzer cümleler..
Güldü Kim Kwangho.
"Merak etmeyin darılmıyorum hiç birinize. Zaten bugün bu aile toplantısını yapmamın bir sebebi vardı değil mi? Bu dünyadan göçüp gitmeden önce şirketimi ve tüm mal varlığımı torunlarımdan birine en kısa sürede devretmeyi düşünüyorum." Az önceki o seslerden eser yoktu şimdi. Mirasın kime kalması daha adaletli olurdu ki?
"Peki kime bırakacağına karar verdin mi baba?" Sessizliği bozarak demişti yanında oturan küçük oğlu Kim Dongmin.
"Aslına bakarsanız iki torunumda benim için çok değerli. Haliyle de bir seçim yapmam imkansız gibi görünüyor. O yüzden bende bir kaç şey düşündüm." Masanın önündeki bardağını eline almış, suyundan biraz içip konuşmasına geri dönmüştü.
"Sizin için bazı şartlarım var çocuklar." Yüzünü büyük masada karşı karşıya oturan ve birbirlerinden hoşlanmadıklarını her haraketlerinde belli eden torunlarına tutmuştu Bay Kim.
Kim Taehyung ve Kim Jongin.
"Artık yaşınızın evlilik için uygun olduğunu biliyorsunuzdur umarım çocuklar. Şartlarım aslında o kadar kötü bir şey değil. Hatta hiç olumsuz bir şey değil. Lafı uzatmayacağım. Kim Holdingin başına geçip, tüm mal varlığıma sahip olmak için sizden istediğim en kısa sürede evlenip, çocuk sahibi olmanız."
"Ne?"
"Ne?"
Aynı tepkiyi vermişti Kim kuzenler. Böyle bir şeyi beklemedikleri bariz bir şekilde ortadaydı.
"Aynen öyle. Karar size kalmış. Aile toplantımız bitmiştir." Bastonunu eline alıp yavaş adımlarla odadan ayrılmıştı Bay Kim.
Odadaki her kes bir kaç dakika hiç bir şey söylememiş ardından Kim Dongmin, eşi Kim Minseo ve Jongin odadan çıkmıştı.
"Bu da neydi böyle şimdi?" Taehyung karşısında oturan anne ve babasına doğru dedi. "Saçmalık."
"Dedeni duydun oğlum. O konumu hakeden kişi sensin ve sahip olmak için dediğini yapmak zorundasın." Oğlunu cevaplamıştı Kim Donghyun.
"Hiç bir sikim yapmak zorunda değilim!" Sinirle ayağa kalkıp odada volta atıyordu şimdi.
"Nasıl bir saçmalık bu böyle. En kısa sürede evlenmek bide üstüne çocuk yapmak ne demek? Kukla falan mıyım ben?"
"Oğlum şu an sinirlisin, bunu daha sonra konuşalım olur mu?" Annesi sakin bir ses tonuyla konuşup Taehyung'un yanına gidip sarılmış, ardından eşiyle beraber odadan çıkıp oğullarını yalnız bırakmışlardı.
Evlilik? Hiç Kim Taehyung'a göre bir şey değildi. Kore'nin saygın genç iş adamlarından biri olan Kim Taehyung kendini hiç bir zaman ciddi bir ilişki için hazır hissetmemişti. Bir kaç ay sonra otuz yaşına girecek olan bu oğlan evlilik hakkında şimdiye kadar düşünmemişti bile. Üstelik birde ondan baba olmasını istiyorlardı. Bunları demek kolaydı peki neden kimse onun fikrini sormuyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence ✘ vmin
Fanfiction[vmin] Taehyung mekana adımını attığı anda sahnede bir kuğu misali süzülen oğlanı görmesiyle bütün odak noktası sarı saçlı, bembeyaz ipek kumaşların içerisinde adeta bir meleği andıran Park Jimin olur. "Seni keşfetmek istiyorum bana izin verir misi...