•
İnsan bazen kendini çaresiz hisseder. Öyle ki sorununun çözümü karşısında dururken onu göremez. Kör olur her şeye, kulaklarını tıkar. Park Jimin şu an kendini bir labirentin içinde çıkışı arayan birisi gibi hissediyordu.
Tanrı aşkına nasıl böyle bir bok çukuruna battığını anlayamıyordu.
Kim Taehyung. Ünlü iş adamı ve şu anlık karnındaki 5 haftalık bebeğinin babası. Bundan adı kadar emindi çünkü ne o geceden önce ne de sonra başka hiçkimseyle bir ilişkide olmamıştı. Bu bebekte kendi kendiliğinden yaranmadığına göre babası tabi ki de oydu.
"Aman tanrım Jimin korunmak hiç mi aklına gelmedi?"
Korunmak mı? O gece düşüneceği belki de son şeydi çünkü adamın dokunuşları altında bunu düşüne bileceğini hiç sanmıyordu.
"Gelmedi hyung gelmedi. Ne yapacağım ben?" diye cevapladı Hoseok'u.
"Bilemiyorum Jimin bence onunla iletişime geçip bebeğine hamile olduğunu söylemelisin.."
"İnanır mı sence? Hiç sanmıyorum. Nerden bakarsan bak bu hiç normal değil. Eminim ki çoğu insanın interseksüel bireyler hakkında bir malumatı dahi yoktur. Benim.. benim ondan para koparmaya çalıştığımı düşünecektir. Siktir yapamam." Minik ellerini saçlarının arasından geçirmiş arkaya doğru taramıştı.
"Neyin doğru olduğunu düşünüyorsan onu yap o zaman kardeşim. O çocuğa yalnız başına nasıl bakacaksın?"
"Bakmak mı? Ne çocuğa bakması? Doktoru duymadın mı aldıracağım tabi ki!"
Gözleri dolmaya başlamıştı ve bundan nefret ediyordu. Jimin'in her sinirlendiğinde istemese bile gözleri dolmaya başlardı. Bu da o anlardan biriydi.
"Ne? Doktor dedi ki bu riskli. Ölmek mi istiyorsun ruh hastası?"
"Ne olursa olsun, o çocuk dünyaya gelirse ben ona bakamam. Ayrıca benim eğitimim var ve.. Ah her neyse çocuk falan istemiyorum." diyip hyung'unu salonda yalnız bırakmış hızla odasına gitmişti.
Odasının tam ortasındaki yatağına attı kendini gözlerini kapadı. Derin nefesler alıp verirken biraz sakinleşmeye başlamıştı minik beden. Bugün olanlar çok fazlaydı. Her şey birden bire üstüne gelivermişti.
Bir elini karnının üzerine koyup okşamaya başladı devamında. Canından bir parça taşıyordu, çok güzel bir şeydi bu. Kendisi de biliyordu ama eğer o bebek dünyaya gelirse her şeyin daha da katlanılmaz olacağını da biliyordu.
Henüz yirmi iki yaşı vardı genç oğlanın ve önünde pekde kısa olmayan bir eğitim süreci ve kariyer planları vardı. Her şeyden önce dansçı olmak kolay bir şey değildi. Kariyerini riske atmaya değer miydi? Açıkçası maddi durumu iyi olsaydı yapa bilirdi ama şu an ki şartlar altında sanmıyordu.
Üstüne üstlük Hoseok'la konuşurken de söylediği gibi Kim Taehyung'un ona inanacağına ihtimal vermiyordu doğrusu.
Sonuç olarak çocuğu aldırmaktan başka çaresi yoktu. Hayatını riske atıyordu belki de ama yapmak zorundaydı. Kararlıydı.
Ya da sadece şimdilik öyle olduğuna inanıyordu belki de.
Kim Taehyung ertesi güne gözlerini annesinin telefonuyla açmıştı. Bıkkınlıkla aramayı cevaplamış annesinin dediklerini dinledikten sonra anladığını söyleyip aramayı sonlandırmıştı.
Annesi onu akşam evde olacak yemeğe gelmesini söylüyordu aramasında. Yemeğe kendi ailesiyle birlikde Im ailesi de eşlik edecekti..
Ne kadar da güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence ✘ vmin
Fanfiction[vmin] Taehyung mekana adımını attığı anda sahnede bir kuğu misali süzülen oğlanı görmesiyle bütün odak noktası sarı saçlı, bembeyaz ipek kumaşların içerisinde adeta bir meleği andıran Park Jimin olur. "Seni keşfetmek istiyorum bana izin verir misi...