•
"Bravo" demişti hocası performansını kusursuz bir şekilde tamamlayıp, sınavından tam not alan Park Jimin'e karşı. "Sömestir sonuna kadar böyle devam edersen istediğin bursu alabileceğine inanıyorum." diye devam etti sonrasında sözlerine.
Tabi ki hocasından ilk defa duymuyordu bu övgüleri Jimin fakat nedense burs konusu açıldığında ister istemez heyecanlanıyordu genç oğlan. Ama kendisi de farkındaydı yeteneklerini ve istediği bursa layık olduğu da çok iyi biliyordu.
"Teşekkürler Bay Lee." yüzündeki gülümsemesiyle hocasına teşekkür edip sınıftan ayrılmıştı.
"Nasıl geçti?" Aslında cevabını biliyordu aynı bölümden hem sınıf, hem de en yakın arkadaşı olan Hoseok ama bilirsin bazı soruları cevabını bildiği halde sorması gerektiğini düşünür bazı insanlar. Bu da onlardan birisiydi.
"Her zaman ki gibi. Sadece böyle devam edersem sömestir sonunda bursu kazana bileceğimi söyledi. Ne dersin hyung sence başara bilecek miyim?" Birlikte üniversitenin çıkışına doğru gidiyorlardı.
"Sormadın varsayıyorum bunu Jimin. Herkes senin ne derecede yetenekli olduğu farkında, tabi ki kazanacaksın." Hoseok yine destek oluyordu biricik arkadaşına, sadece arkadaşı değil aynı zamanda abisi gibiydi Jimin'in. Onu küçük kardeşi olarak görüyordu.
"Eee bu gece boş musun? Yoksa çalışacak mısın yine?" Kolunu arkadaşının omzuna atıp sorusunu sormuştu.
Jimin hem okuyup, hem çalışan üniversiteli bir gençti. Annesi ile babasını iki yıl önce trafik kazasında kaybettikten kız kardeşiyle beraber yaşamına devam ediyordu. Tahmin edersiniz ki o kadar da kolay bir yaşam sürmüyordu.
Park Chaeyoung, Jimin'in kız kardeşiydi. Moda tasarım öğrencisi olan bu kız geçen yıl kazandığı bursla Fransa'da eğitimini devam ettirme kararı almıştı. Jimin'in de isteği bu yöndeydi zaten. O da bu yıl burs kazanıp kardeşiyle beraber yaşamına Fransa'da devam etmeyi düşünüyordu.
"Çalışıcağım hyung, istersen işim bittikten sonra mekanda takıla biliriz?"
"Vayy, şaşırtıyorsunuz beni Bay Park. Tamam o zaman akşam geleceğim."
Uzun zamandır kendisine zaman ayırmıyordu Jimin. Hayatı ev, üniversite ve iş döngüsünde devam ediyordu. Yirmili yaşlarındaki bir gencin hayatına göre fazlasıyla sıkıcıydı.
En son ne zaman bir sevgilisi ve ya flörtü olmuştu? Hatırlamıyordu.
Hoş, zarif bir oğlandı Jimin. Olduğu ortamda her kesin dikkatini çeke bilecek bir auraya sahipti. Bir insan aynı zamanda hem yakışıklı, hem güzel, hem de çekici ola bilir miydi?
Park Jimin tam olarak öyleydi.
Çoğu insan onun gibi biriyle sevgili olmak isterdi fakat Jimin'in kafası o kadar problemle dolup taşıyorduki uzun zamandır bir ilişkisi yoktu.
Artık o da farkındaydı. Yeni limanlara yelken açmanın vakti geldi de geçiyordu.
Evine vardığında bir kaç bir şey atıştırmış, üstünü değişip biraz uyumaya karar vermişti. Akşam oldukça yoğun geçeceğe benziyordu.
Park Jimin
Dün geceden beri Taehyung'un aklında dolanan, bir saniye bile unutamadığı isim.
Zarif çocuk yanlarından ayrıldıktan bir kaç dakika sonra peşinden gitmeyi düşünmüştü Taehyung, gitmişti de ama bir türlü bulamamıştı onu. Yer yarılmıştı da içine girmişti sanki.
O zamandan beri de düşünüp duruyordu Jimin'i.
Ona karşı bir şeyler hissetmişti? Aşk? Taehyung ilk görüşte aşka inanmazdı. Hayranlık? İtiraf ediyordu sahnede onu izlediğinde büyük bir hayranlık duymuştu. Etkilenmişti? Hem de fazlasıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence ✘ vmin
Fanfiction[vmin] Taehyung mekana adımını attığı anda sahnede bir kuğu misali süzülen oğlanı görmesiyle bütün odak noktası sarı saçlı, bembeyaz ipek kumaşların içerisinde adeta bir meleği andıran Park Jimin olur. "Seni keşfetmek istiyorum bana izin verir misi...