2* gidecek hiçbir yer yok ama bir yere varmamız lazım

274 23 55
                                    

golden - harry styles

bulantı her yerde. ama en çok da midemde. bağışıklığımın hiçbir şeyi salladığı da yok zaten.

uğultulu bir gece. gökyüzü buğulu, yıldızlar silik, pusulasız bulunmalı yollar. herkes nereye gideceğinden bihaberken doğru yolun çıkmazında buluyorum kendimi. saçlarımın dağınıklığından tutup geri dön dercesine ardıma sürükleyen rüzgârı umursamıyorum bir kez daha.

profesör evreka ve kaptan wook'tan ödünç aldığımız(!) haritayı inceleyip seungmin'in yaptığı planı uygulamak için deniz fenerini terk etmemizle başlayıp toz toprak içinde parmaklıklar ardında atılmamızla biten hazine avcılığı maceramızın üzerinden birkaç gün geçiyor.

olaylar özetle şöyle gerçekleşiyor:

bir, oyunbozan ile kedi köpek gibi dalaşarak gözlemevi'nin olduğu meteor tepesi'ne tırmanıyoruz. ayağına çelme takmaya çalışırken dengemi sağlayamayıp yere düşüyorum. bana çok pis gülüyor. intikam almaya and içiyorum.

iki, etrafı ne kadar incelersek inceleyelim ortada hiç tuhaf bir şey gözükmüyor. ayağımın ucuyla toprağı eşelerken tozunu pantolonunun paçalarına bulaştırıyorum yanlışlıkla(!). bana yerden aldığı küçük bir palamutu fırlatıyor. palamut alnıma denk geliyor. alnımı ovuşturup gözüme kestirdiğim kozalağı almaya yeltendiğimde ise benden koşarak uzaklaşıyor.

üç, bir saatin sonunda diğerleriyle buluşmak için merkeze iniyoruz. yeniden ayağına çelme takmayı deniyorum ve bu defa başarılı olarak intikamımı alıyorum. oyunbozan dengesini sağlayamayıp düşmemek için yanında yürüdüğümüz duvara tutunuyor fakat nafile. yine de duvar düşüşünü yavaşlatıyor ve koluna aldığı küçük çiziklerle kurtuluyor ellerimden.

dört, duvarın arkasından gelen tuhaf sesler dikkatimizi çekiyor ve sessizce açık bahçe kapısından içeri giriyoruz. daha doğrusu ben giriyorum ve minho'yu da arkamdan sürüklüyorum çünkü lee minho dünyanın en büyük oyunbozanı. mızıkçılık yapıyor. neymiş, başkasının bahçesine öylece giremezmişiz.

beş, tuhaf seslere yaklaştığımızda bir ağacın arkasından etrafa bakınıyoruz ve o an anlıyoruz ki girdiğimiz bahçe bir mayın tarlası. hadi ben uzun zamandır buraya uğramıyorum ama oyunbozan'ın neden bizi düşman topraklarına ayak basmadan önce ikaz etmediğini anlaya-... ah... şimdi anlayabiliyorum. kiraz nine, bizim ona verdiğimiz adıyla çeri bomba elindeki kürekle arada bir etrafına bakınarak toprağı kazıyor. gizli bir iş çeviriyormuş gibi gözüküyor.

altı, ayak izlerimizi takip ederek bahçeden sıvışıyoruz ve koşarak merkeze iniyoruz. çocuklarla buluştuğumuzda seungmin'den haritayı istiyorum. haritadaki deliğin olduğu yerin az önceki mayın tarlası olduğundan emin oluyorum böylece.

yedi, yarım saat içinde yeni bir plan yapıp bahçenin duvarına tünüyoruz. seungmin minho'yu çeri bomba'yı oyalaması için ikna etmeye çalışıyor. çünkü çeri bomba içimizden sadece onu seviyor. changbin ve benden ise nefret ediyor.

geçen yıllarda çeri bomba'nın ağaçlarından kiraz koparıp yediğimiz için bize çok kinli. özür dilemek için kapısına gittiğimizde ise ona verdiğimiz çiçeklerin de kendi bahçesinden olduğunu anlayıp bizi elindeki terlikle sokak sokak kovalıyor. attığı terlikler bomba etkisi yarattığından ona çeri bomba diyoruz.

minho ayak diriyor, oyunbozan olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. neymiş, kiraz nine'nin güvenini suistimal etmek istemezmiş.

sekiz, seungmin oyunbozan'ın ağzından girip burnundan çıkarak, biraz da onu kedileriyle tehdit ederek, onu ikna ediyor. minho, çeri bomba'nın kapısını çalıp büyükannesinin onu çağırdığını söylüyor. yaşlı kadınla birlikte evden uzaklaştıklarında bahçeye giriyoruz. onlara hazinenin yerini gösteriyorum. yanımızda getirdiğimiz küreklerle, toprağı kazmaya başlıyoruz. çeri bomba ne kadar derin bir çukur kazdıysa beş kişilik kazı ekibi olarak bir türlü bulamıyoruz aradığımız şeyi. gözcü ekibinden hyunjin nöbette olması gereken tepesini terk ederek yanımıza geliyor ve daha hiçbir şey bulamadığımızı görünce bize yardım etmeye başlıyor ve olanlar oluyor.

güneşin altında yeni bir şey yokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin