is it - young k
onunla karşılaşana kadar da bütün renkleri soluk sanıyorum.
hwang hyunjin.
öfke problemleri hat safhada bir ergen olarak sokaklarda belamı ararken yanlışlıkla onun kaldırımın kenarına koyduğu boya kovasını devirdim. her şey istemsizce olmuştu ama onu fark etseydim sanırım, bunu yapmayı isterdim de.
saçları kısacıktı, kakülleri alnına bile düşmüyordu o zamanlar. benden çok da bir farkı yoktu. 17 yaşında, evden kaçmış bir veletti ve sinirini benim aksime, birileriyle kavga etmek yerine duvarlara resim yaparak çıkarıyordu.
bu durum bir istisnaydı onun için.
sarf edilen sert sözler birden şiddete dönüşmüştü. birbirimizi bir güzel dövmüş, üstüne polislere yakalanmıştık. her şey, bir ay boyunca karalanmış duvarları eski rengine boyamamızla sonuçlanan bir cezaya çarptırılmamızla son bulunca hyunjin'in nefret dolu bakışlarının tek hedefi olmuştum.
bir ay boyunca elimizde boya kovalarıyla, döke saça, başımızda bir polis memuruyla hyunjin'in duvarlardaki bütün resimlerinin üstünü grinin iğrenç bir tonuyla kapattık.
neden, diye düşünmüştüm. neden boş bir duvarı güzelleştiren bir şeye karşı çıkıyorlar? mavi, yeşil, kırmızı, sarının kime ne zararı vardı ki? neden gökkuşağı olmak varken yıldırım olmayı seçiyorlar?
elimde rulo fırçayla kalakalmıştım sonra. ben kimdim ki renklerden bahsediyordum? kendi hayatımı grinin iğrenç bir tonuna boyarken ben kimdim ki onları eleştirebiliyordum?
git gide nefret ettiğim kişilere dönüştüğümü, hyunjin'in -sonradan öğrendiğim- hokusai'nin kanagawa dalgası'nı van gogh'un yıldızlı gece'siyle birleştirdiği resmini hiçbir iz bırakmadan silerken fark ettim.
o gece eve doğru yürürken posta kutusundan düşmüş bir mektup zarfını ezdim. umursamayıp birkaç adım attıktan sonra geri dönüp zarfı yerden aldım ve mektubu okudum.
"sevgili okuyucu,
bu mektubu bul diye yazıyorum. her ne arıyorsan. belki de aradığın şeyi şu an ellerinde tutuyorsun. çünkü benim aradığım şey de sensin.
eğer beni bulmak istersen, yaz. mektubunu bu posta kutusundan alacağım.
rin."
ertesi gün yırtık bir kağıda yazdığım mektubu bakkaldan aldığım turuncu bir zarfa koyup posta kutusuna attım. mektuba tek bir cümle yazmıştım.
"sevgili rin,
bir canavarı, ona dönüşmeden nasıl yok edebilirsin?
ged."
iki günün ardından posta kutusunda, ged'e ithaf edilmiş bir mektup buldum.
"sevgili ged,
bir canavarı yenmek istiyorsan tek yapman gereken şey ona bakmaktır.
ona dikkatlice bakarsan canavarlığının arkasına saklamaya çalıştığı şeyi görürsün.
rin."
salıncağın en tepesinden düşüyormuş gibi hissettim. bu defa kanatlanıp uçmayı ya da düşmeyi değil, sadece havada asılı kalmayı istedim.
hyunjin'le arkadaş olduk. 17 yaşındaydı, evden kaçmıştı, istediği tek şey resim yapmaktı. 17 yaşındaydım, evden kaçıyordum, istediğim tek şey yok olmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneşin altında yeni bir şey yok
Fanfic[slow update] nihil sub sole novum. üç bölümlük eski bir hikayenin tam ortası, serseri gezegenler ve yıldız arayışları. 2022.