Medya: Sidharth
****
neden bilmiyorum o an sadece onu takip etmek geçti içimden. belki içinde bulunduğum durumdan uzaklaşmak, hatırlamamak, daralmamak belki de sadece bi anlığına unutmak istedim. unutmak ve hayatın zorluğunu sırtımdan bi anlık için atmak ve başkasıyla konuşarak rahatlamak istedim. işin sonucu o bir yabancı ben bir yabancı sadece kafamda ki tozlu dumanı bertaraf etmek için konuşucaktım. dışarı çıktığımızda yağmurun çoktan durduğunu farkettim ve yavaş yavaş güneş elveda demeye hazırlanıyordu. Sidharth yolda normal bir şekilde yürürken ben onun yanında vücudumun tamamı ona dönük bir şekilde hem yürümeye çalışıyorum hem konuşmaya... daha demin yabancı olduğunu öğrenmiştim. ona '' yabancı olduğunu anladım. turist misin? ama turist olsan bu kadar güzel Türkçe konuşamazdın. hoş fazla konuşmadın. ya da Türkçe konuşabilirsin yani öğrenmiş olabilirsin. aslında ismin yabancı da olabilir ama kilisede ne yapıyordun? gerçi kiliseye sadece Hristiyanlar gitmiyo ben mesela. ya da Türk olupta Hristiyan olan da var ya neyse. kendi tezlerimi kendim çürütüyorum bu da var tabi.'' derken birden durdu ve tam karşıma geçti. daha ben konuşucaktım ama!! ya da neyse iyi ki önüme geçti ne saçma şeyler konuşmuştum öyle. ben böyle konuşmazdım nerde benim edebiyatım, felsefem. sadece konuşup kafa dağıtmak için takip ettiğim bir adamla ne konuşabilirsem?!! bir anlığına kafamda ki dalgalı bulutları silip atmaya çalıştım, yaşamın zorluklarını unutmaya ama olmadı. hayat tüm zorluklarıyla karşımdaydı hala. ne onu alt edebiliyorum ne de kaçabiliyordum. saçmalıktan ibaret bu saçma sistemin içinde bir o yana bir bu yana savrulup duruyordum. unutulmuyo, kaçılmıyo, bırakılmıyo !! yaşamın içindekiler hiç bir şekilde müdahale edemiyo ya da edebiliyo ama ben edemiyodum ezilip duruyodum bilmiyorum. ama tek bildiğim şey bırakamıyorum. ben bunalrı düşünürken Sidharth yüzüme doğru eğilerek ve işaret parmağını yüzüme sallayarak tehdit edercesine '' beni takip etmeyi bırak ve bu kadar fazla konuşursan başına bir çok iş gelir. bi daha sakın karşıma çıkayım deme!!'' . nerden çıkarmıştı bi daha karşısına çıkacağımı hem sen sadece dışarı konuşan tarafımı görmüştün bi de iç dünyamı görsen ... aptal şey, kasıntı şey nolcak. tam ağzımı açmış cevap vericekken bir kapıdan içeriye girdi. kafamı kaldırıp kapının üzerindeki tabelaya baktığım da bir bar adı yazıyordu. barın önünde duruyor olmam, sokağın tenhalığı ve sessizliği kormama neden olmuş olacak ki güneşin selam vermeyi kesmesi de benim için eve dön çağrısıydı.
eve geldiğimde yaşlı tontoş babaannemin kanepede uyuya kaldığını gördüm. yaşlılığının vermiş olduğu kırışıklılıklar ayrılmaya yüz tutmuş gibi olması beni her ne kadar üzse de kaşlarının çatıklığı ile benim için kalacağını temsilen istikrarını koruyordu. annem ve babamın ölümünden sonra bana sahip çıkan tek akrabamdı babannem. canımdı, canımın en içiydi ve en önemlisi benim tontoşumdu. babaanneme biraz daha baktıktan sonra bir koşu odama çıkıp battaniye aldım ve üstünü örttüm. sonrası biraz ders çalıştım. evet derslerime önem veren bir ineğim. yaşam şartları okumam için her ne kadar uygun olmasa da ki babaannemin kullandığı ilaçlar yanında benim eğitim masrafım saçmalıktan ibaretti. ama okulu bırakırsam babaannem üzülürdü. henüz 17 yaşındayım ve lise 3 gidiyorum. eğitimimin sonuna daha çok uzun bir süreç var.
dersten sonra ışığımı kapatıp yatağıma uzandım. ciddi anlamda paraya ihtiyacımız vardı. her ne kadar hayat geçici olsa da kuru sevgi yetmiyordu. kuru sevgi kötü değil en masumu ve güzelidir ama dünya denilen şerefsiz yerde bu kanun geçmiyor. hayatta adını duyuramassan da yaşamını sağlaman için kağıt üzerine bastırılmış resim ve imzalı o menete ihtiyacın vardı. yaşamımızı köleleştiren onun için yaşamaya çalışan belli seneliğe sahip sürecimiz. var oluşumuz ve yok oluşumuz... babaannemin ilaçları, benim eğitimim, evin kirası derken babaannemin emekli maaşı ucu ucuna yetiyordu. bunları düşünürken şu teklifi kabul edersem benim içinde tontoşum içinde yaşamak daha kolay olur diye geçirdim. galiba başka seçeneğim yoktu. evet kabul ediceğim. olabilir....
*****
bu hikayeyi öylesine yazıyorum ve devam ettiriyorum. başlarken hadi bende elime kağıt kalem alıp bi şeyler karalim diye başladım. eğer belli bi kitleye ulaşamazsam bırakmayı düşünüyorum ve bu konu da sizlerden ricam yani okuyanlardan ricam yazı şeklimi , anlatım üslübu mu eleştirmeniz ve yorum yapmanız . bu da benim için alıcağım karara bir yön vermesini sağlayacaktır. okuyanlara teşekkürler. by...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARKLI DÜNYA
Teen FictionFarklı inanışlar, Farklı düşünceler, Farklı temeller, Hayatı istediğimiz kişiyle yaşamamıza engel midir? Beraber vakit geçirmek istediklerimizden çalar mı bizi? Peki ya buna karşı gelirsek? Ben Mira. 17 yaşındayım ve babannemle birlikte yaşıy...