Uraz Akıncı

31 23 12
                                    


Dışarıdaki yağmur damlalarının sesi kulaklarıma çarpıp benliğimi tıpkı yüksek doz bir uyuşturucu gibi sersemletip, mutlu ediyordu. İnsanlar ıslanmamak için amansızca kaçarken ben ıslak bankta oturarak kahve içiyordum. Gözlerimi kırpıştırdım.
Sahi neden yağmur onlara şifayken kaçıyorlardı ki ?
Hasta olmamak için mi ? Ya da işleri olduğu için ?
Bunlar koca bir bahaneydi.

Küçüklüğümden beri yağmurun insanların ruhunu temizlediğine inanırım.

Dumanı tüten kahvemden bir yudum aldım. Kahvenin metalimsi tadı ağzıma yayılırken banktan kalktım. Hava kararıyordu. Ağır adımlarla yürürken kahvemin bardağını yandaki çöp kovasına attım.

Diğer günlerden farklı olarak bugün içimde anlamdıramadığım bir sıkıntı vardı.

Sanki bir kafese hapsolmuş güvercinin boşuna kanat çırpışı içimdeki hisle eşdeğerdi.
Derin nefes alarak adımlarımı hızlandırdım. Kısa süre sonra eve varmıştım. Cebimdeki anahtarı alarak yavaşça kapıyı açtım. Evin içindeki sıcak hava yüzüme tokat gibi çarpmıştı.

Umursamadım.

Ayakkabılarımı çıkarıp, kapıyı kapattım. O sırada kapının sesini duyan Alex kuyruğunu sallayarak yanıma geldi. Tebessüm ettim. Yine her zamanki gibi enerjikti. Alex tam bir oyun köpeğiydi. Benle oyun oynamak için etrafımda dönerek, sevimli hareketler yapıyordu.
Kafasını okşadım. Mutfağa gidip, onun mama kabına biraz daha yemek koydum. O kaptakileri iştahla yerken bende odama çıkıp, üstümdekileri değiştirdim. Saçlarımı kuruttuktan sonra uykum fena bastırmıştı.

Ellerim yorganın ucunu bulunca uyumak için pasifleşen uzuvlarım anın rahatlığıyla uykunun dipsiz karanlığında kayboldu.

Açılmamak için direnen göz kapaklarım saatlerdir yüzüme vuran güneş ışığının işkencesiyle açılmıştı.

Doğrularak, gerindim.

Ağır adımlarla lavaboya gidip, işlerimi hallettim. Tekrar odaya gelip, saate baktım.

'07.00'

İşe gitmem gerekti.

Dolaptan siyah şık bir kalem etek ve uzun kollu siyah bir kazak alıp,giydim. Saçlarımı saldım. Parfümümden birkaç fıs sıktım.
Hazırdım.

Odadan çıktıktan sonra etrafa göz gezdirdim. Alex oturma odasında uyuyakalmıştı. Uyanmasını istemeyerek, ses çıkarmadan ayakkabılarımı giyip, evden çıktım.

Az ilerideki arabama bindim. Hızlıca sürerken bir yandan da bugün trafiğin yoğun olmaması için içimden dua ediyordum.
Şuan kafam korna seslerini kaldıracak kadar dinç değildi.

Her ne kadar uykumu almış olsam da kendimi yorgun hissediyordum. Bazen hayatımın sıradanlığının da beni yoruyor olduğunu düşünmüyor değildim. Sonra da bu düşüncenin kapağını kapatarak, benliğimin en kuytu köşelerine yıllanmaya bırakıyordum.

Ben Sareydim. Ne farklı ne de sıradan...

Sadece Sare.

Bir anda ne olduğunu anlamadan, küçük kız zihnimde belirdi. Öfkeden koyulaşmış ela gözleriyle çığlık çığlığa bağırıyordu. Hızla arabayı sağa çektim. Ellerimle kulaklarımı kapttım.
Ama susmuyordu. Sanki beni ele geçirmişti. Ve ben karşı koyamıyordum. Ayaklarındaki zincirlerle bir kere daha çırpındı hücresinde.

GİRİFT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin