Sessiz itiraflar Selvi'nin dolan gözlerini kaçırmasıyla son buldu.
Bir süre sonra onları ayıran sesle döndüler; simsiyah bir Mercedes TRX-4 kapıda durmuş korna çalıyordu...
Okan arabadan inip çiçeklerin üstünden atladı, gülerek;
"Selam, rahatsız mı ediyorum?"
"Ah yok Okan, biz öyle havadan sudan konuşuyorduk Adil hocamla..."
"Merhaba Okan bey."
"Merhaba hocam, nasılsınız?"
"Teşekkürler, siz?"
"Ben de iyiyim..."Havada asılı kalan sessizliği Adil'in soran bakışlarına karşılık veren Okan bozdu.
"Aslında geç oldu, ben rahatsız etmeyecektim ama sizi otururken görünce gelip haber veriyim dedim şeyi... Ha Selvi ben onun için gelmiştim!"
Cevabı Adil'e vermişti Okan, ama son cümlesinde bir şey hatırlamışcasına Selvi'ye döndü.
"Senin kurbağa prens bu sefer kefeni yırtamayabilir, üzgünüm ama motor dökülüyor..."
Selvi çok üzülmüştü, kaşlarını büktü tutmaya çalıştığı göz yaşları bir bahane bulmuştu, kendini ne kadar sıksa da bir kaçı firar etmeyi başardı. Bıkkınlıkla olduğu yerde çöktü, kafasını geriye yaslayıp bir süre yıldızsız gökyüzünü seyretti. Okan yanlarına oturup Adil'e durumu açıkladı.
"... anlayacağınız baba yadigarı." Adil tepki vermedi, sadece yavaşça kafasını salladı. Selvi kafasını yasladığı koltuktan kaldırdı;
"Bir şeyden hem nefret edip hem de deli gibi sevdiğiniz oldu mu hiç?" dedi Adil'e bakarak.
"Bilmem, öyle sorunca gelmiyor aklına insanın yani..."Adil ne diyeceğini bilememişti, neydi bu arabayla olan bağı? On sekiz koca yıldır tanıyordu Selvi'yi, nerdeyse her şeyini bilirdi ama bunun farkında bile değildi. Bi' kaç kez Güneş'in değiştir artık şu fi tarihinden kalma arabayı diye alay ettiğinde "İşte o dediğinin imkanı yok!" dediğini duymuş, arabasını çok sevdiğini sanmıştı.
Nefret mi?
Ne garip, aslında belki de hergün duyduğu bu kelime ne de çirkindi Selvi'nin ağzında. Düşüncelerini Okan'ın Selvi'nin omzuna giden eli böldü.
"Sakin ol yavrum ya, ben yine de bastırıcam Süleyman abiye merak etme..."
"Senin yavurunu s.... NE YAVRUSU LAN NE YAVRUSU YAVŞAK! Kim kimin yavrusu! Selvi bi' şey desene sen de ya. Lan bi' şey mi var bunların arasında yoksa...."
"...Bizim çocuklarada söylerim ayarlarız parça filan, yeter ki sen böyle üzülme."
"YÖTÖR KÖ SÖN BÖYLÖ ÖZÖLMÖ Bİ ÜZERİM SANA BURDAN. Lan. Laaan, LAN! Kendine gelsene Adil napıyosun sen Allah aşkına, kaç yıllık arkadaş bunlar tabii destek olucak, ya ergen misin be adam! Kaç yaşında herifsin, bi yaşının adamı ol."
"Selvi? Benim yapabileceğim bir şey var mı?"
"Yok hocam, napıcaksınız ki ben de bir şey yapamıyorum."Adil anladım manasında kafasını salladı. İçeri çevirdi kafasını Yağmur Ali'ye PS oynamayı öğretiyordu.
"Neyse ben kalktım, yarın antrenmanım var, Selo bak halledicem ben sakin. İstersen benim araba sende kalsın bi süre?"
"Gerek yok. İyi geceler."Selvi'nin sesi dümdüz ve hissizdi. Okan gittikten sonra Adil dayanamadı sormak istedi; "Selvi... bu arabayla ilgili bir şeyler var belli ama? Paylaşmak istersen ben dinlerim."
Selvi tebessümle; "Biliyorum... dinleyeceğini."
"Öyleyse... biz gidelim artık."
"Nasıl isterseniz hocam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Başka Hayat
FanfictionMerhaba, uzun süre önce instagramda yazdığım ve yarım bıraktığım bir hikayeyi burada yayınlamaya karar verdim. Mucize Doktor dizisinin karakterleri için yazılmış bir FanFic hikayesine giriş yapmak üzeresiniz. Yoğunluk kendi shipim AdSel üzerine olac...