1.5 Hayat

86 9 3
                                    

Ne giyecektim ki ben? Nerde elbisem? Of bunu da aldım kızların gazıyla olur mu ki? Abartı sanki biraz... Keşke yeşili alsaydım ya! Güzel olur mu ki bu? Hiiii! AYAKKABI! AYAKKABIM YOK BENİM! Ha tamam Nisan'ın mezuniyetinde aldığı tek bantlı topuklu ayakkabılarını alırım demiştim, nerde o? Buldum, çok mu yüksek bu acaba? Adam zaten dev gibi yanımda, çok belli olmaz herhalde. Saçlarımı yukardan mı toplasam, of şimdi şekil almaz ki bunlar! Topuz yapınca sırtım çok açık kalır güzel olmaz galiba ya. Salayım en iyisi, ya da büyük büyük dalgalar mı yapsam? Ay Asya'ya sorayım en iyisi...

Selvi telefonu eline aldı, sonra saatin farkına vardı; on bir buçuk... Kafasını kaldırdı aynada şaşkınlıkla kendi yüzüne baktı, kahkaha atarak arkasındaki yatağa devrildi.
Bir saat önce Adil onu bırakıp gittiğinde kapının önündeki basamaklara oturup, arkasından baka kalmıştı. Kendine geldiğini sanarak, arabadan elbisesini alıp içeri geçtiğinde, kaybetmişti kendini asıl. Oradan oraya koşuşturmuş ne yapacağını şaşırmıştı.

Bir süre uzandığı yataktan kalkmadı, sonra kendini sakin olmak için teskin edip kalktı ve aşağı inip çay koydu. Bir film açtı arkada biraz ses olsun diye, sakince oturup düşünmeye çalıştı.

Yedi de alırım demişti, evet. Ama arkadaşız da demişti...
Sensin güzel...
Hastanede kulağına fısıldayışını hatırlayınca içi ürperdi Selvi'nin. Heyecandan kızarıp sırıtmaya başladı. Sonra kollarında yarı baygın dururken çok güzelsin diye mırıldandığını hatırladı. Artık iki katı kırmızıydı suratı; bu sefer utançtan...

Yarım saat sonra elinde çayıyla bahçede otururken Nisan geldi.
"Anne, ne işin var bu saatte evde, hem neredeydin sen dün gece aradım aradım açmadın da?"
Selvi Nisan'ı telaşlandırmak istemedi.
"Zincirleme kaza gelmişti, herkesi hastaneye çağırdılar aradığını duymadım o kalabalıkta da annecim özür dilerim."
"Yağmur'da öyle dedi ama ne bileyim sen öyle haber vermemezlik yapmazsın ya pek... Ay anne oğlun gerçekten gamsız ya! Baya gamsız öküz yani!"

Nisan gelip sitemle Selvi'nin yanına oturdu. Biraz Yağmur'u çekiştirdiler, tiyatroda çalıştıkları piyesteki rolünden bahsetti, bir tirat attı... Selvi birkaç haftadır çocuklarını ne kadar özlediğini fark etti.
"Nisan, gelecek hafta iznimde, Yağmur'da ayarlayabilirse, birlikte Mesut'un yanına gidelim mi kulübe? Ne zamandır beraber bir şeyler yapamadık..." "Olur aslında, bende atları çok özledim."
Selvi kalkıp içeri geçerken ufak bir kahkaha patlattı; "Mesut abin onu değil atları özlediğini duymasın!" dedi. Nisan annesinin arkasından baktı biraz, birkaç haftadır bir çok üzgün, bir çok mutluydu... Yağmur'da farkındaydı annesinin bu dengesiz hallerinin ama biliyordu, Selvi onlara bilmeleri gereken her şeyi açık açık anlatırdı. Eğer bir durum varsa zamanı gelince söylerdi o, sabrediyordu bu yüzden. Ama Nisan, Yağmur kadar sabırlı olamıyordu, tez canlı, meraklı, ürkekti; En çok da sevdiklerine bir şey olması korkutuyordu onu, annesi gibi... Selvi çalan telefonunu duyunca odasına koştu; Gülin arıyordu... Hayret bu saate kadar, geç kaldılar...
"Alo?"
"Alo abla, ııh şey uyandırmadım değil mi?"
"Ay yok Gülin, saat iki ne uykusu?"
"Ya biz sen gelmeyince merak ettik de sonra dün acilde kaydın olduğunu görünce daha da merak ettim..." Bir yandan da telefonu kapatmaya çalışan Açelya'yla boğuşuyordu Gülin.
"Neredesin sen şimdi? İyi misin yardım filan lazımsa hemen geliyim."
"Yok kuzum merak etme, Nisan yanımda zaten. Sağ ol iyiyim ben..."
"Anladım. Tamam sen dinlen o zaman. Ha şey! Baloya... gelicek misin?"
"Gelicem... sanırım. Görüşürüz orda."
"Görüşürüz."

Telefonu kapatır kapatmaz kendine düşman gibi bakan Açelya'ya döndü; " NE!? NE VAR AÇİ ARADIM SORDUM İŞTE!"
"YA NİYE RAHATSIZ EDİYOSUN İNSANLARI BIRAK DİYORUM!"
"Bırak bi' tarafından element uydurmayı ya! Bak yok öyle bir şey, Nisan yanındaymış!"
"Ha tabii canım, o da SALAKTI zaten! Adil hocayla olduğunu söyleyecekti diimi?"

Bir Başka HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin