Uyku.

25 7 3
                                    

Başladığınız tarihi buraya yazabilirsiniz.

Keyifli okumalar.💫

Sahaf sahaf gezerek aradığım kitabın ilk baskısını bulmanın sevinciyle, sokaklarda mutlulukla yürüyordum.  Arkadaşım Sasha'nın evinin önüne geldiğimde ağır, siyah demir kapıyı, her zamanki gibi güçlükle, açtım. Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp ikinci kattaki dairesinin ziline bastım. Otuz saniye bekledikten sonra kapıyı güler yüzüyle Sasha açtı. 

"Ben de seni bekliyordum." Dedi, beline kadar uzanan sarı saçlarını toplarken. Peşinden gittim ve holün sonunda bulunan oturma odasına girdim. Siyah l koltuğun ucuna oturup sırtımdaki çantayı çıkardım. Çantamın fermuarını heyecanla açtım ve içinden önce Sasha'nın kargosunu çıkarıp ona doğru uzattım. 

"Bu poşetin içinde ne var bilmiyorum ama almak için çok bekledim. Uzun bir sıra ve işini aşırı yavaş yapan çalışanlar vardı." Dedim, her zamanki gibi kelimeleri ağzımın içinde yuvarlayarak. Minnetle bakan parlak mavi gözleriyle, gülümsedi. "Teşekkür ederim." Dedi.

"Rica ederim." 

Heyecanla tekrar çantama eğildim. İçinden büyük bir özenle, zar zor bulduğum "Kimliksiz" isimli kitabın ilk baskısını çıkardım. Kitabı, sanki ödülmüş gibi tutup havaya kaldırdım. "Bak burada ne var?" 

Şaşkınlıktan büyüyen gözleri ile hemen yanıma oturdu. Kitabı eline özenle aldı. "İnanamıyorum, gerçekten bulmuşsun!"

"Buldum ama nasıl buldum bir de bana sor!" 

"Her yeri gezmiş olmalısın." Dedi kitaptan gözlerini ayırmadan.

"Yapacağım koleksiyon için ilk adımı attım sonunda. Gerçi biraz pahalıya patladı ama olsun. Çok mutlu ve heyecanlıyım Sasha." 

"Benim pek ilgim yok böyle şeylere ama senin adına çok mutlu oldum Julia." 

Gülümseyerek bana bakıyordu. Hızla mutfağa doğru gitti ve kısa sürede geri döndü. Elinde şarap şişesi ve iki kadeh vardı. Odanın ortasında bulunan, orta sehpahaya oturup elindekileri de hemen yanına bıraktı. "Hayallerinden birini gerçekleştirmek için attığın bu ilk adımı kutlamalıyız." Dedi kadehleri doldururken. "Bence de kutlamalıyız." Diye atıldım uzattığı kadehi alırken. 

Keyifli bir sohbetle birlikte şaraplarımızı bitirdik. Kolumdaki siyah kordonlu saate baktım ve üzüntüyle konuştum. "Benim artık gitmem gerek." 

Kalkıp beni kapıya kadar geçirdi. Geç kalmamak için hızla ilerledim ve sokağın başındaki evime tam zamanında girdim. Anneme yakalanmadan odama çıktım ve kendimi mutlulukla yatağımın üzerine bıraktım. Annem beni yemeğe çağırana kadar çıkmadım yatağımdan. Yemeğimi hızla yedim ve kitabı okuyabilmek için odama koştum. Hâlâ çantamda duran kitabı çıkardım. Yatağıma güzelce yerleşip kitabın ilk sayfasını okumaya başladım. Her yeni kitap okuduğum anda olduğu gibi heyecanlıydım. Ama nedense garip bir his de vardı. Kitap sanki beni içine çekiyor gibiydi. Bu her kitapta olduğu gibi içinde hissetmek değildi. Daha farklıydı... Bu his yüzünden kitabı yalnızca elli sayfa okuyabildim, daha fazla devam edemedim. 

"Garip." Diyerek kitabı kapattım ve baş ucumda duran komodinin üzerine koydum. "İçtiğim şaraptan dolayı sanırım." 

Kalktım ve odamın karşısında bulunan banyoya girdim. Yüzüme buz gibi suyu çarptım ve aynada kendime baktım. Koyu kahve gözlerim parlak değildi ve yüzüm sanki hastaymışım gibi bembeyazdı. "Kahretsin! Hasta olacağım sanırım." 

Koşarak mutfağa, annemin yanına indim. "Bana hasta olacağım zaman yaptığın özel çayından yapabilir misin anne?" 

Yüzüme dikkatle baktı ve kararını verdi. "Odana çık, ben hazırlayıp getireceğim çayını." Sesi yine sert ve soğuktu. Bir şey demeden, dediğini yaparak odama çıktım. 

Elime kitabımı alarak yatağıma tekrar yerleştim. Kaldığım yerden tekrar okumaya başladım.

Ben yine aynı garip hisle kitabı okumaya devam ederken annem kapımı iki kez çaldı ve elinde büyük bir kupayla odama girdi. Konuşmadan kupayı yatağımın yanındaki komodinin üzerine koydu. Geri çekilip bana endişeyle baktı.

"İyice solgunlaşmışsın."

"Umarım çay iyi gelir." Dedim ve kupayı elime aldım.

"Umarım." Dedi sakince kapıya doğru ilerlerken.

Hole çıktı ve kapıyı kapatmadan önce bana dönerek son ikazlarını yaptı.

"Çayın hepsini iç ve bir an önce yat. Ve sakın bardağı bulaşık makinesine koymadan uyuma. İyi geceler."

"İyi geceler."

Sıcak çaydan büyük bir yudum aldım ve kitabı kaldığım yerden okumaya devam ettim. Kitaptaki kız, 1900'lerde Fransa'da yaşıyordu. Ve kitabın başından beri ruhunu kaybettiğini iddia ediyordu. Ailesi ise olması gerektiği gibi kızlarının bu hâllerini garip bularak onu doktorlara götürüyor ancak bir çare bir çare bulamıyorlardı. En sonunda aile yakın arkadaşlarının tavsiyesiyle kızlarını, başka bir şehirde yaşayan ve oldukça deneyimli olduğu söylenen bilge kadına götürüyorlardı. Kız herkese söylediği cümleleri bu kadına da söyledi.

"Ruhum kayıp, benliğim kayıp, kimliğim kayıp... Onları bir türlü bulamıyorum. Kendimi bulamıyorum. Ruhsuz ve kimliksiz bir şekilde yaşamımı sürdürüyorum yıllardır. Ama artık dayanamıyorum. Ruhumu da kimliğimi de bulmak istiyorum. Lütfen bana yardım edin."

Geldiği ilk andan itibaren kızın koyu kahverengi gözlerinin içine bakan kadın, kızın ince ve narin ellerini sıkıca kavrayıp gözlerini kapattı. Kızın duyamayacağı bir şekilde fısıldayarak ve oldukça hızlı bir şekilde bir şeyler söylüyordu. Kadın buna beş dakika devam ettikten sonra aniden gözlerini açtı. Kızın gözlerinin içine tekrar bakıyordu.

"Merak etme kızım, yıllardır aradığın ruhuna ve kimliğine en geç yarın sabah kavuşacaksın."

Kitabı hızlıca kapattım. Başıma aniden giren şiddetli ağrıyla birlikte gözlerimi sıkıca kapadım. Bir faydasını göremeyince gözlerimi tekrar açtım. Annemin dediğini yapmak için isteksizce ayağa kalktım ve mutfağa indim. Kupayı bulaşık makinesi yerleştirip hızla odama döndüm. Yatağımın içine girdim. Baş ucu lamba kapattım. Yorganımı başımın üzerine kadar çektim ve bu acının bir an önce dinmesini dileyerek gözlerimi yumdum.

Bu gece her şey bu kadar ters giderken beni memnun eden tek şey bu gece, diğer gecelerin aksine, kendimi uykunun kollarına daha rahat ve kolay bırakmamdı.

Kitabın ilk bölümü hakkında düşünceleriniz neler?

Sizce ikinci bölümde neler olacak?







KimliksizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin