#Yüksek Ateş

37 2 1
                                    

Adımı nerden bildiğine anlam veremezken tekrar bana seslendi.
"Bin arabaya." Daha kibar olabilirdi.
"Sanane be" diye cemkirdim. Gözlerimin içine öyle bir bakış attı ki kanım çekildi diyebilirim. Ikiletmeden arabanin önünden dolaşıp ön koltuğa oturdum. Icerisi biraz sıcaktı. En azından dışarıya göre.

"Derdin ne senin? Önce yolun ortasına atıyorsun kendini sonrada bu şiddetli yağmurda deli gibi yürüyorsun?"
"Yolun ortasına bilerek atmadım kendimi sadece bir anlık boşluğuma denk gelmis" dedim sonra sustum bekledim ama hiç birsey söylemedi. Nereye gidiyorduk acaba. Sorsam cevap verir miydi? Ayrıca eve donebilirdim. Niye binmistim ki ben bu arabaya? Yankı için mi? Kafam gerçekten karışıktı ve tek yapmak istediğim şey uyumakti. Sadece uyumak.

"Evin ne tarafta?"diye sorduğunda cevap verip vermeme konusunda kararsiz kaldım.
"Sapık falan değilim merak etme" gülümsedi. Ama bu gülüş birazda alaylıydı. Sanki sapık olsam seninle mi ilgilenirim der gibi. Yada ben böyle bir anlam çıkardım bilemiyorum.
"Ters yöndeyiz, geri dönmen gerekecek ve bence boşuna zahmet etme ben giderim."
yüzüme boş boş baktı ve ileriden U dönüşü yaptı. Bende ses etmedim. Eve yaklaştığımızda durmasını söyledim. Araba durduğunda inecekken bir şey söyleme gereği hissettim. Yankı ya dönüp "teşekkür ederim" dedim sadece.
"Kuru kuru bir teşekkür mü sadece? Bende sanmıştım ki.." sustu. "Ne sandın? seni evime falan davet edeceğimi düşünmedin heralde? Zira ben o tür kızlardan değilim." Yüzüme ciddi bir şekilde baktı. Uzun bir sessizlikten sonra -yada bana uzun gelen- sadece peki dedi. Bir an afallasamda hiç birşey söylemeden arabadan indim.

Üzerimi değiştirip saçlarımı kurulladiktan sonra yorganin altına girdim. Kendimi uykuya bıraktım.

Uyandığımda gözlerimi açmak istedim ama acamadim cok yorgun hissediyordum kendimi. Ama devamsizlikla ugrasmamak için kendimi zorladim. Bu biraz yorucu olsada sonunda yataktan cikabildim. Üşüyordum. Boğazımda küçük bir ağrı vardı ve sanırım atesimde vardi. Çünkü vücudum oldukça sıcaktı. Hemen yatağımin yanindaki çekmecemden ates ölçeri aldım. Koltuğumun altina koyup yatağa oturdum ve beklemeye basladim. Kısa bir süre sonra öttüğünde yavaşça çekip aldım. Üzerinde yazan rakamlari okudum "38,7" okula gidebilirim diyerek ateş ölçeri yerine koydum. Ağır ağır hazırlanıp evden çıktım.

Havanin güneşli olmasına rağmen üzerimde ceket vardı ve bu dışarıdan oldukça komik görünüyor olmaliydi. Ayrica kim bilir yüzüm ne haldeydi? Kendime şuanda bunun bir önemi olmadığını hatirlattim. Bahçenin kapısına geldiğimde
Siyah araba sinyallerini yakmış duruyordu. Biraz daha yaklasinca bu arabanin Yankı ya ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. Ama burda ne işi vardı? Ben yaklaştığımda arabadan indi.

"Günaydın"
"Günaydın, hayırdır rüyanda beni gördüğünü söyleme?" diye dalga geçtim. Yüzündeki kasların kasıldigini görünce onu sinirlendirdigimi fark ettim ve dahada ileri gitmemek için sustum. Zaten hic halim yoktu konuşmaya.
"Arabaya bin" kendi geçip oturmustu bile. Bende ön koltuğa geçip oturduğumda çenemi tutamadim "emir vermeyi kes." diye söylendim. Ama o beni hiç dikkate almamis olacakki gözlerini yoldan ayırmamaya özen göstermiş gibiydi hic benden tarafa bakmadi.
Uzun bir sessizlikten sonra "Neden geldin?" diyerek sessizliği bozdum. Yada ben neden bindim arabaya?
"Hasta hasta yollarda sürünmeni istemedim."diye itiraf etti.
"Seni ilgilendirmez, farkındasındır umarım."dedim.

"Bin diye kafana silah dayamadim sende bunun farkindasindir umarım." Ukala şey nolacak.

"Hasta olduğumu nerden biliyosun?"
"O yağmurdan sonra hasta olmaman saçmalık olurdu zaten" dedi

Okul kapısına geldigimizde Yankı arabasını ya da şöyle mi demeliyim pahali arabasini park edecek yer aramaya başladı. Ben kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Gerçekten gözlerim ne haldeydi kim bilir. Başım gerçekten feci ağrıyordu ve kendimi cok halsiz hissediyordum. Ama ilaç alsam geçerdi nasılsa.
Sonunda Yankı park işini hallettiginde bende arabadan indim. Kapıyı kapatmadan önce teşekkürler diye mırıldandım ve okul binasına doğru ilerledim. Merdivenlerden çıkmak gercekten ölümdü. Hele daha alt sınıflara aciyordum gercekten. En üst kattalardi. En azından ben bir kat çıkıyordum. Zaten normalde olsa söylenmeden çıkardım ama hasta halimle bu gerçekten zordu.

"Günaydın, dün aradım seni ama ulaşamadım. Merak ettim, iyi misin?"diye tek nefeste konuştu Kaya. Ona gülümsedim "iyiyim merak etme"dedim. "Sadece telefonum sessizde kalmış olmalı."

Zil çalıcınca yavaş yavaş sınıfa doğru ilerledik. Sınıfa girdiğimizde gözlerim direk Yankı'nın oturduğu sıraya kaydı. Orda yoktu. Beni ilgilendirir miydi? Tabiki hayir. Ama merak ediyordum işte. Sonuçta okula beraber gelmiştik. Kapı açılıp hoca içeri girerken hemen arkasindan Yankı da sınıfa girdi. Gözlerim ona bakmamak için savasirken o benden tarafa bakmamak için hiç kasmamisti kendini. Tam gözlerimin içine baktığında gözlerimi çektim.

Ders geçmek bilmiyordu hoca mıy mıy konuşuyordu ve hasta halimle hiç çekemiyordum. Ayağa kalkıp hocanin yanına gittiğimde gözlerim kararmaya başlamıştı. Ama umursamadim. Tuvalete gitmek için izin aldım. Kapıdan çıkarken gözlerim yine Yankı'yı buldu. Eylül birseyler anlatıyordu oda ilgisiz bir şekilde dinliyordu. Fazla üstünde durmadan çıktım sınıftan.

Ders saati olduğu için tuvaletler boştu. Aynada kendime baktım. Hasta halim yüzüme yansımıştı. Musluğu açtım biraz bekledim sonra suyu yüzüme çarptım. Az da olsa rahatlatmisti. Biraz kendime geldiğimde musluğu geri kapattım. Aynada son kez görüntüme baktım. Kapıdan çıkarken gözlerim karardi. Tutunacak yer aradım ama bulamadim. Sonrasi derin bir karanlık..

Hayat FelsefemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin