6' Yardım lazım mı?

74 13 14
                                    

Betha'nın, Dante'yle yaptığı minik konuşma aklına geldikçe utanıyordu istemeden. Aynada kendisine bakarken öyle fazla güzel bir kadın görmüyordu. Normal ve basit sayılabilecek biriydi ona kalırsa. Zaten öyle abartılacak biri de değildi. Ablası gibi değildi sonuçta. Arada aklına gelen ablasını düşündü. Güzel yeşil gözleri parlaktı, daima gülümsediği için yanakları toplanırdı yukarıya. Gözleri küçülürdü böyle gülümsediğinde. Uzun saçlarını her sabah özenle tarar ve güzelce hazırlanırdı. Ablası gerçekten çok güzeldi. Çok güzel bir genç kızdı. Ama... Betha onun yüzünü neredeyse unutmak üzereydi.

Aynada dalmış bakışlarını topladı kendisinde ve ayağa kalktı sonra. Salona indiğinde durgundu. Yavaşça etrafta dolandı ve yapacak bir şeyler aradı. Hava kararmak üzereydi, tam şimdi güneş batıyordu hatta. Bu tatlı gökyüzünü izledi bir süre. Sonrasında salonun kenarındaki bitkilere uzandı. Onların yapraklarını sevdi nazik elleriyle. Salonun ortasına geçip halıyı kaldırdı. Koltukları kenara itti ve kocaman bir alan açtı kendisine. Bunu yaparken minik bir mutluluk bile duydu yüreğinde, heyecanlanmıştı. Zaten hemen giriş kapısından girildiğinde salona açılıyordu burası. O yüzden fazlasıyla büyük olan bu alan tatlıydı.

Kenardaki gramofona ilerledi ve klasik müzik plaklarından birini aldı eline. Yavaşça yerleştirip ince iğnesinin üzerinde ses çıkarmasını sağladı. Gülümseyerek baktı müziğe bir süre. Sonra hepsi birbirinden farklı neredeyse on yedi yeşil bitkiyi tek tek salonun ortasına yerleştirdi. Müzik odayı doldururken keyifli hissediyordu. Depo olarak kullandığı minik odaya geçti, toprak ve gübre paketlerini sürükledi salona. Sonra ortalarına oturup tek tek onlarla konuşmaya ve topraklarını değiştirip, havalandırıp, yenilerini ekleyip onlara bakım yapmaya başladı. Bazen kurumuş olan yapraklarını veya kısımlarını özenle kesiyor ve genel durumlarını kontrol ediyordu.

Namjoon eve girdiğinde gördüğü kadarıyla Dante gelmişti Betha'ya. Giyindikten sonra dışarıya çıkmıştı Joon, evin birkaç eksiğini almıştı. Akşam eve geldiğinde sağındaki evden klasik müzik sesleri geliyordu. Joon gülümsemişti buna istemeden. Betha ile müzik zevklerinin uyuşması hoşuna gidiyordu. Ortak yapabilecekleri şeyleri düşünmekten zevk alıyordu böylelikle.

Kapıyı açıp içeri girdiğinde her zamanki gibi Beth'in açık olan perdelerini gördü. Yavaşça içeriye baktığında ise büyük yeşil bitkilerin arasında güzel elbisesiyle oturan Betha'yı gördü. O kadar güzel görünüyordu ki Namjoon bir süre onu izledi öylece. Ormanın arasında oturup bitkileri seven veya ona tapan bir periyi andırdı gözlerinde. Betha dudaklarını oynatıyordu ara sıra, bu yüzden Namjoon onun bitkilerle konuştuğunu düşündü. Ona bakarken gülümsemeden edemiyordu Joon. Bir peri, diye düşündü yeniden.

Elinde olan anahtarlarını cebine atarken daha çıkarmadığı paltosuyla dışarıya adımladı yine. Kapıyı örttü ve ilerlemeye başladı hızla. İlgisini ve merakını cezbeden bu kadınla konuşmak için bir neden arıyordu her adımında. Bir şey bulamayınca öylece durdu bir süre yolun ortasında. Sonra evin önünde turlamaya başladı. Yardım etmek istediğini söylese ona nereden gördüğünü sorar mıydı veya onu izlediğini anlar mıydı? Ya sonra perdelerini örtse ve Namjoon bir daha göremeseydi onu?

Adımları hızla etrafta dolanırken durup derin bir nefes aldı. Hatta keşke evde bir şeyi unutmuş olsaydım diye düşündü. Onda kaldığının üzerinden çok geçmemişti sonuçta. Sonra aklına gelen fikirle kapıyı çaldı ve gülümsedi kendi kendine. Zeki hissetmişti kendini bulduğu sebeple. Tabii ya, zeki bir adamdı zaten kendisi. Beth yerden kalkarken kimin geldiğini merak etmişti. Önce gramofonu susturdu sonra kapıyı açtı.

Namjoon'u gördüğünde gülümsedi. "Merhaba." dedi usulca. Namjoon'a bulaşan bu tatlı gülümsemeyle birlikte "İyi günler." dedi. Betha yeni hatırlamış gibi heyecanla "Ah, aslında anahtar aklımdaydı ama sormayı unuttum." dedi hızla. Namjoon cebindeki anahtarı çıkarttı. "Biraz sorun çıkardılar ama hallettim." dedi gülümseyerek. "Buna sevindim." dedi içten bir gülümsemeyle Beth.

Sonra bir sessizlik oldu. Joon dudaklarını ıslatarak "Yattığım yastık gerçekten çok rahattı, benim evdeki aşırı rahatsız bir şey. Acaba şimdilik onu alabilir miyim? Yenisini alınca geri veririm." dedi Namjoon. Endişeli bir gülümseme vardı yüzünde. Yoksa... bu saçma bir neden miydi? Matematik için çalışan şu beyni birazcık da mantıklı sözler sarf edebilmek için çalışsaydı keşke. Gelirken birkaç adımda topladığı bütün özgüveni yerle bir olmuştu

"Ah, tabii. Hatta geri vermenize gerek yok. O yastıklardan beş tane daha var." dedi gülerek Beth. "Çok teşekkürler." dedi Namjoon tatlıca. Derin bir nefes almıştı. Kapıyı daha fazla araladı. "İçeri geçin." dedi Beth parlak gözleriyle. Namjoon mutlu olmuştu bu kelimelere. Ayakkabılarını çıkararak içeri adımladı. "Kusura bakmayın lütfen, etraf biraz dağınık." dedi Beth endişeyle. Namjoon'la konuşurken içerideki bitkilerini ve dağınıklığını unutmuştu bir anda. Namjoon'un kendisinde böyle bir etkisi vardı. Kendisini, nasıl göründüğünü, neler yaptığını unutuyordu bir anda. Sadece Namjoon oluyordu bütün düşüncelerinde.

"Hiç sorun değil." dedi Namjoon gamzeli gülümsemesiyle. Kenara çekilmiş olan büyük koltuğa oturdu yavaşça ve az önce yukarı çıkan Betha'yı beklemeye başladı. Yastığı getirip ona verdi ve beklenti dolu gözlerini ona çıkardı. Namjoon yutkunurken "Yardım lazım mı?" dedi gözleriyle ortadaki bitkileri işaret ederken.

"Yardım eder misin gerçekten?" dedi Beth. "Elbette." dedi Joon güzel bir gülümsemeyle. Üzerindeki paltoyu çıkardı ve koltuğun üzerine koydu. Beth yavaşça yere otururken Namjoon gözüne kestirdiği gramofona doğru ilerledi. Gramofonun altındaki dolabı araladı ve plaklara baktı bir süre. Sonra eline gelen güzel bir tanesini gramofona taktı.

Eğlenceli bir müzik havayı doldururken gömleğinin kol düğmelerini açmış yukarı sıyırmıştı. Sonra Betha'nın karşısına oturdu ve toprağı yenilenmemiş bir bitkiyi önüne çekti. Beth hayranlıkla bu adamı izlerken gülümsediğinin yeni farkına varıyordu. Güçlü kolları ile büyük saksıları kaldırırken hiç zorlanmıyordu. Oysa Betha onları anca sürükleyebiliyordu. Karşısında oturan adam böyle oturduğunda omuzları daha da geniş görünüyordu hatta. Gramofondan çıkan müziğe hevesle eşlik etmeye başladığında Beth kıkırdadı bu hâline.

Gözlerini ondan çekemezken devam etti önündeki bitkiye yeni bir ev vermeye. Bir süre böylece vakit geçirdiler. Bitkilerin arasında, salonun ortasında yerde otururken ve aynı zamanda plaktan çalan müziklere eşlik ederken. Gerçekten ikisi de çok eğleniyordu. Bu tuhaf mutluluk ve huzur çoktan ikisinin etrafını sarmıştı. Ve bilmiyorlardı ama bu tuhaf mutluluklar insanı hemen kendine çeker ve bağımlılık yapardı.

Namjoon bitkileri çok sevdiğini anlatıyordu ona, hatta hangisine nasıl bakması gerektiği ile ilgili tüyolar bile veriyordu. Beth hiç tanışmamıştı onun gibi biriyle. Tanıdığı erkeklerin hepsi kibar görünseler bile aslında öyle değildi. Çoğu at yarışı tutkunuydu. Savaş anılarını anlatmaktan veya iyi bir eşin nasıl olması gerektiğinden bahseder dururlardı. Beth bu muhabbetlerden çok sıkılırdı, çoğunlukla konuşacak konu bile bulamazdı onlarla.

Ama şimdi karşısında bağdaş kurarak oturmuş bu adam müzik seviyordu, bitkiler hakkında konuşuyordu, mendildeki işlemesini bile beğenmişti. Tatlı bir gülümsemesi vardı, ne kadar büyük gülümserse o kadar belli oluyordu gamzeleri. Nasıl giyinmesi gerektiğini biliyordu, kendine bakıyordu. Ve Tanrım, diye geçirdi içinden Beth. Bu adam matematikle uğraşıyordu.

Kafes [knj]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin