"Çocuk." bir adamın sesi Oswald'ı gerçekliğe geri getirdi. Jeff'i sos bulaşmış önlüğüyle görmek için baktı. Oswald, hoş karşılanmayı aştığını fark etti. Dört dolardan daha az tutan yemeğini satın aldıktan sonra iki saat boyunca çardakta oturup kitap okumuştu.
"Evet efendim?" dedi Oswald çünkü kibarlık, asla can yakmaz.
"Öğlende satamadığım birkaç tane daha peynir dilimi kaldı. Onları ister misiniz?"
"Oh," dedi Oswald. "Hayır, teşekkürler. Daha fazla param yok." yine de (parasının) olmasını istemişti. "Evde" dedi Jeff. "Onları zaten atmam gerekiyor.""Oh, tamam. Elbette. Teşekkürler."
Jeff, Oswald'ın boş bardağını aldı. "Buradayken sana biraz daha portakal suyu getireceğim."
"Teşekkürler." Komikti. Jeff'in yüz ifadesi değişmemişti. Fazladan kibar olduğunda bile yorgun ve acınası görünüyordu.
Jeff, kağıt tabakta iki (peynir) dilim ve bir bardak taze soda getirdi. "Al bakalım, çocuk." dedi, bardağı ve tabağı bırakırken."Teşekkürler." Oswald, bir dakikalığına Jeff'in onun için üzüldüğünü; onun, olduğu gibi, zar zor geçinen bir fakir olduğunu düşünmek yerine gününü kütüphanede geçiren çok fakir biri olduğunu düşünüp düşünmediğini merak etti.
Ama sonra Oswald, eğer önünde duran bedava pizza varsa sebeplerini düşünmenin zamanı olmadığını düşündü. Belki yemek vaktiydi.
Oswald iki devasa dilimi bitirirken hiç sorun yaşamadı. Geçen aydan beri, iştahı durdurulamazdı. Annesi kahvaltılarda ona pankek yığınları pişirirken onun içi boş bir bacağı varmış gibi yemesinin nedeninin büyüme atağı yaşıyor olabileceğini söyledi.
Sodasından son yudumu alırken telefonu cebinde titredi. Babasının mesajına baktı: 2 dk. içinde Jeff'in önünde olacağım.
Mükemmel zamanlama. Bugün iyi bir gün.