Katreden kemdür vücûdun Muhlisî ammâ aceb
Nazm idüp dürler döker tab’un senün deryâ gibi
Muhlisî(Şehzade Mustafa)6 Ekim 1553,
Ailesi ve yaverlerinin gitmemesi için şehzadeyi defaatle uyarmasına rağmen, şehzade babasına güvenmekte ısrarcıydı. Babasının ona zinhar kıymayacağına inanmış ve Otağ-ı Hümayun'a doğru yola çıkmıştır. Düşünceler içinde yolda gidiyor,hâlâ babasına güveniyordu. Tam Konya yolundayken karşısına yeniçeriler çıktı ve şehzadenin yolunu kestiler. Yeniçeri ağası öne çıktı:
-Şehzadem size yalvarıyorum yola devam etmeyin. Bu yol sizin için hayırlı değil. Canınız tehlikede. Yalvarırım durun!
Şehzade durur ve hiddetle bağırır:
-Hasan Çavuş!Sen ne dediğini işitir misin?Bahsettiğiniz kişi benim babam. O bana asla kıymaz. Benim ona olan güvenim bakidir.
Şehzade, arkada duran yeniçerilere bakar:
-Askerlerim,yiğitlerim,aslanlarım! Bu zamana kadar daima yanımda oldunuz, bana olan bağlılığınızın ve mutlak sadakatinizin farkındayım. Benim iyiliğimi düşünüyorsunuz elbet. Lâkin benim kararım kesin ve bellidir. Yoluma devam edeceğim ve Konya'ya gideceğim. Sizden çekilmenizi istiyorum. İçiniz rahat olsun, oradan sağ salim bir şekilde döneceğim.
Hasan Çavuş cebinden bir mektup çıkarır ve:
-O halde şehzadem,bunu görmeniz gerekir. Belki bu sayede bize inanırsınız.
Şehzade,Hasan Çavuş'a yaklaşmasını işaret eder. Hasan Çavuş mektubu açar ve şehzadenin yanına gelir:
-Şehzadem, şuan elimdeki mektup sizin idamınız için verilen fetvadır.
Şehzade mektubu alır ve okur:
-Bu gerçek olamaz! İdamıma nasıl olur da fetva verilir!
-Maalesef gerçek şehzadem, paşa hazretleri sayesinde elimize geçti bu mektup.
İbrahim Paşa kalabalığın arasından çıkar ve şehzadeye doğru yürür:
-Mustafa,sana bilerek ölüme yürüyorsun dedim!Dinlemedin beni, inanmadın bana. Lâkin ben seni koruyacağıma söz verdim. Bütün bunlara seyirci kalamazdım.
-Ama babam nasıl olur da benim için böyle bir fetva verdirtir?Bu kadar kararmış olamaz kalbi. Kendi öz evladına bunu nasıl yapar?Ben ona güvendim,hep güvendim!
-Karardı Mustafa, maalesef o kadar karardı. Hatırlasana Mustafa,seneler evvel beni de idam ettirecekken zor kurtuldum. Sultan Süleyman şuanda sana kurulan tuzağın gerçek olduğuna inanıyor,zira bu oyunu öyle gerçekçe oynamışlar ki mühürlü mektup var ellerinde ve bunların hepsini gördü baban. Senin isyancı bir şehzade olduğunu düşündü ve sonrası idam içim alınan fetva. Neyse ki fetva mektubu ele geçirmeyi başardım. Yoksa seni durduramazdım.
Paşa dönüp eliyle işaret eder. Kalabalıktan, Şehzade Mustafa'ya gerçekten çok benzeyen ve onun gibi giyinmiş bir asker çıkar. İbrahim Paşa:
-Senin yerine otağa o gidecek Mustafa. İşte o zaman gerçeği sende kendi gözlerinle görmüş olacaksın ve seni kurtarmış olacağız.
Şehzade Mustafa, askere sorar:
-Bunu yapmak istediğine emin misin?
-Eminim şehzadem, yolunuza canım feda der.
İbrahim Paşa:
-Mustafa, bu plandan başka yolumuz yok.
-Alâ,dediğiniz olsun. Ayrıca tüm orduyu,yeniçeriyi toplayın. Eğer ki göndereceğimiz asker infaz edilirse bu aslında benim infazım demektir. Böyle bir durumda mutlaka orduyla beraber hareket edeceğim!
Şehzade Mustafa, İbrahim Paşa ve yeniçeriler Otağ-ı Hümayun'a varır. Şehzadeye benzeyen asker çadıra girer. Girer girmez askerin üzerine 7 sağır, dilsiz cellat atlar. Çadırdan askerin cesedi çıkar.
Gözyaşları içinde olan ve olanları kabullenemeyen Şehzade Mustafa:
-Nasıl bu kadar saf olabildim?Belki de onlar gibi olmadığımdandır. Ben hiçbir zaman zalim olmak istemedim, zalimlikten korktum. Merhametimden asla ödün vermedim. Babamı ise yalnızca sevdim ve güvendim. Onun iyiliğini düşündüm hep. Bunca yıl bana ve aileme yaptığı haksızlıkları bile görmezden geldim, içime attım. Ona hep sadakatle bağlı olduğum halde o beni dinlemeden, benimle konuşmadan sahte bir mektupla beni idam ettirecek kadar sevmemiş beni demek ki aslında.
Uzaklara dalan İbrahim Paşa:
-Bunun olacağı er veya geç belliydi Mustafa. Hürrem'in gücünün önünü alamadık ve bu bizim sonumuza sebep olacaktı elbet. Hünkarı yıllar içinde yavaş yavaş zehirlediler. Önce benim canımı aldıracak kadar ileri gitti bu durum daha sonra ise kendi öz evladına kıydıracak kadar. Bende ona sadakatle bağlıydım, her zaman yanında oldum ve iyiliğini düşündüm. Gerçekleri görene kadar. Eğer mücadele etmezsek biz canımızdan olacaktık.
Şehzade Mustafa:
-Bu savaşı zalimlerin kazanmasına izin vermemeliyiz. Elbette babamın canına kıymayacağım, onun gibi değilim bunu yapamam. Ancak artık hakkım olanı almanın zamanı geldi de geçiyor. Orduyu topladınız mı?
-Tabii ki şehzadem.
Şehzade Mustafa dönüp arkasındaki dev orduya bakar. Ordu gerçekten o kadar büyüktür ki o büyüklükte bir ordu her savaştan zaferle çıkabilir. Neredeyse ülkedeki tüm askerler orada toplanmış gibiydi.
Dev ordunun önünde yeniçeriler bir duvar gibi dizilmişti. Şehzade Mustafa zırhını tekrar kuşandı, kılıcını ve silahlarını aldı. Atına binerek dev ordunun önüne gitti ve seslendi:
-Askerlerim, yiğitlerim,aslanlarım!Size en son bu şekilde seslendiğimde yoluma devam edeceğimi ve babama olan güvenimin baki olduğunu söylüyor ve canımın güvende olduğunu düşünüyordum. Lakin maalesef yanıldım ve gerçekleri gördüm. Bugün sizlere hakkım olanı almaya gideceğimi duyurmak için sesleniyorum! Yiğitlerim!Benimle birlikte buraya kadar geldiniz, yola devam edeceğiz, Bu yolda var mısınız?
Büyük ordudan oldukça yüksek sesler yükselir:
-Varız elbet!Sultan Mustafa çok yaşa! Yoluna canımız feda!
Şehzade Mustafa kılıcını çıkarır ve
atıyla çadıra doğru ilerler. Arkasından da dev ordu gelir.
Çadıra doğru büyük bir ordunun yaklaştığını gören Sultan Süleyman telaşlanır. Tam o sırada panik içinde olan Rüstem Paşa hızla Sultan Süleyman'ın yanına gelir:
-Hünkarım!Hünkarım!Şehzade Mustafa ölmemiş, oyuna gelmişiz!
-Sen ne dersin! Burada idam edildi ya! Zaten bu hadise yüzünden son derece kederliyim ve huzursuzum, bana ne demeye böyle şeyler anlatırsın sen! Onun yerine buraya yaklaşan ordu neden yaklaşır bunu öğren!
-Hünkarım, sorun tam da bu! İnanmıyorsunuz ancak Şehzade Mustafa ordusuyla beraber buraya doğru ilerliyor. Acil bir şeyler yapmamız lazım.
Olayın şaşkınlığını atlatamayan ve buna inanamayan Sultan Süleyman:
-Derhal söyle, orduyu hazır etsinler! Askerler toplansın!Birazdan anlayacağız vaziyeti. Gelen ordunun bir an önce durdurulması lazım!
Sultan Süleyman'ın da ordusu hazırlanır ve Şehzade Mustafa'nın ordusu da oraya varınca iki ordu karşı karşıya gelir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALTANAT:Mustafa Han
Ficțiune istorică"En büyük mahkeme insanın vicdanıdır." Bir şehzadenin mücadelesi... Saray entrikaları, taht savaşları, iki taraftan birinin kaybedeceği büyük bir savaş... Vicdanın ve iktidarın çatışması... İdamdan sultanlığa ilerleyen bir yol... Her şey 1553 senesi...