En son sadece Deniz'in "Su" diye bağırmasını duymuştum. Sonrasında hiç bir şey hatırlamıyorum. Hatta şuan neredeyim onu dahi bilmiyorum.
Gözlerimi açacak gücüm yok. Parmaklarımı bile hareket ettiremiyorum.
Ölü gibiyim ama yaşıyorum, yaşıyor gibiyim ama ölüyüm.
Hareket etmeye çalıştıkça daha çok canım yanıyordu.
Bana ne olduğunu bilmiyordum. Heyecandan bayılmış olabileceğimi düşündüm. Çünkü en son Deniz bana "Ben her zaman seninle olmayı dilemiştim..." Demişti ve bu kalp krizi geçirmem için yeterli bir sebepti.
Hareket etmemeye karar verdim ve sessizce sesleri dinlemeye başladım. Ama bilin bakalım ne oldu? Ya ses duymuyordum ya da konuşmuyordu, kimse her yer çok sessizdi. "Umarım ikinci ihtimaldir." Dedim içimden ve uyumaya çalıştım.
Uyandığımda bu sefer gözlerimi açabilmiştim. Yavaşça gözlerimi araladım ve tavana bakmaya başladım. Ellerime baktım. Serum takılıydı ve yüzümde oksijen maskesi vardı. Bana hâlâ ne olduğunu bilmiyordum. Açıkçası korkuyordum. Bunun heyecandan başka bir şey olduğunu düşünmek istemiyordum.
Kafamı çevirdim ve onu gördüm. Tüm yakışıklılığıyla tekli koltukta iki büklüm uyuyordu. Sarı saçları alnına düşmüş ve karışık şekilde duruyordu. O kadar yakışıklıydı ki mükemmel görünüyordu.
Biraz sonra yavaşça gerindi ve deniz mavisi gözlerini açtı. Bana sıcak bir şekilde gülümsedi. Ağlamış gibi duruyordu.
"İyi misin?" Diye sordu titreyen sesiyle. Yerimden doğrulmaya çalıştım ama o tekrar beni yatırdı. "Dinlenmen gerek." Tamam anlamında başımı salladım. Hâlâ bana bakarak gülümsüyordu. Bende ona gülümsedim. Ne kadar acı çeksemde gülümsedim. Yıllardır ona kavuşamamanın acısını çekiyordum buna mı dayanamayacaktım.
Sandalyesini biraz daha yaklaştırdı ve konuşmaya başladı.
"Doktordan önce ben konuşmak istedim seninle. Konuşmaya çalışma, kendini yorma ben sana her şeyi anlatacağım. Öncelikle bir iyi üç tanede kötü haberim var. Önce kötüleri söyleceğim kötülerden sonra iyiyi söyleyeceğim ki sonda mutlu ol. Su beyninde bir tümör var-"
"Ne?! Nasıl?! Niye?! Geçicek mi?! Ölecek miyim?!"
"Su sakin ol. Ölmeyeceksin asla izin vermem. İkinci kötü haberi veriyorum çok üzülerek." Gözleri dolmuştu. Gözleri dolu dolu devam etti. "Tümör çok riskli bir yerde bu yüzden alması çok zor. Son kötü haber ise ameliyattan sonra yaşama şansın %60." Bunu söylerken gözünden bir damla yaş süzüldü. Elimi dizine koyarak: "Peki iyi haber ne?" Diye sordum kısık ve zar zor çıkan sesimle. Gülmeye başladı. "Hep pozitif düşünüyorsun. İyi haber ise tümör çok ilerlememiş. Yani eğer şimdi ameliyat olursan daha kolay olacak ve eğer beklemeye devam edersen yaşama şansında azalacak." Bunların hepsini tek nefeste söylemişti ve ben ne diyeceğini bilmiyordum. Açıkçası korkuyordum. Ölmek istemiyordum. Hem ameliyat olmak istiyor hem istemiyordum. Yavaşça Deniz'e döndüm.
"Eğer ameliyat olmazsam ne kadar zaman yaşayacağım?"
Canı sıkkın bir şekilde: "Üç yıl" dedi.
Üç yıl mı? Sadece bu kadarcık mı? Gözümden bir damla yaş süzüldü. Tekrar Deniz'e döndüm.
"Ne zaman taburcu olabilirim?"
"Uyandıktan iki gün sonra taburcu olabilirmişsin."
Tekrar tavana döndüm. Bir kaç dakika sessizce tavanı izledim. Sonra yavaş yavaş gözlerim kapandı ve uykuya daldım.
Uyandığımda bu sefer yanımda Yıldız ve annem de vardı. İkiside sanırım çok ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü. Uyandığımı fark ettiklerinde annem hızla yanıma yaklaşıp elimi tuttu.
"İyi misin?"
"İyiyim merak etmeyin."
"Neyin varmış doktor bir şey söyledi mi?"
Sanırım annem bilmiyordu tümörümün olduğunu. Deniz'e baktım 'söyleme' anlamında kaşlarını kaldırdı. Ne kadar söylemek istesemde annemin panik atağı vardı ve onu endişelendirmek istemiyordum. ( Ne kadar endişelenilmesi gereken bir şey olsa da.) Bu sefer Yıldız atıldı.
"Bizi çok korkuttun, öleceğini sandık."
"Merak etmeyin ölmeyeceğim. Hayatımın sonuna kadar sizinle olacağım."
Hepsi birden gülümsedi.
"Sanırım biraz susadım. Bana su getirir misiniz?"
"Hemen getirelim. Deniz sen Su ile kalır mısın?" Deniz kafasıyla onayladı. Annem ve Yıldız odadan çıktıktan sonra Deniz'e döndüm.
"Ameliyat olmaya karar verdim. Yaşayamasam bile en azından çabalamış olacağım ve her günümü sizinle geçirmiş olacağım."
"Ölmeyeceksin Su."
"Belki matematikçi değilim ama %40 çok düşük bir yüzde değil bu yüzden ölme riskim çok fazla."
"Buna asla izin vermeyeceğim annen ve Yıldız'da vermeyecek. Ne olursa olsun ölmeyeceksin Su. Bana söz vermeni istiyorum. Ölmeyeceksin." Yüzüme bakmaya başladı. "Söz mü?" Ona gülümsedim ve "Söz" dedim.
Bana gülümsemeye başladığında bende ona güldüm.
Annem ve Yıldız geldi. Sadece küçük bir bardak su istemiştim ama onlar koliyle su alıp gelmişlerdi. Bu hallerine güldüm.
Onlar benim için bu kadar endişelenirken ben onların gözleri önünde ölemezdim. Yaşayacaktım. Ameliyat olacak ve mutlu olacaktım. Ölmeyecektim. Buna kararlıydım. Her sözümün arkasında durduğum gibi bununda arkasında duracaktım.
Hava kararmıştı. Annemi zorla eve gönderdik. Burada daha fazla yorulmasını istemiyordum.
"Ameliyat olacak mısın?" Diye sordu Yıldız. Demek ki o da biliyordu. "Umarım anneme söylememiştir" diye dua ettim içimden.
"Evet olacağım. Anneme söyledin mi ameliyat olmam gerektiğini?"
"Hayır söylemedim ama söylesek iyi olur."
"Ameliyat bittikten sonra ve normal, sağlıklı hayatıma döndükten sonra her şeyi anlatacağım."
"Peki ya ölürsen?" Bunu söylerken gözünden bir damla yaş süzüldü.
"Merak etme ölmeyeceğim. Söz verdim." Dedim gülümseyerek.
Uykum gelmişti. Onlara gitmelerini söyledim ama gitmediler. Bende onların yanında uyuyakaldım...
YAZAR NOTU :)
Ne düşünüyorsunuz? Bölümü beğendinnz mi? Bol bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın görüşürüz. 👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayan Yıldız
Romance"Bir Dilek tut" dedi heyecanla yıldız kayarken. Dilek tuttuğumda sordu: "Ne diledin?" Diye "eğer Dilek söylenirse gerçek olmaz" Dedim gülerek. Böyle başladı hikâyemiz.