-1-

27 2 1
                                    

Elimdeki telefona gelen bildirimle hızlıca ofisin kadınlar tuvaletine doğru ilerliyordum. Kore'deki en yakın arkadaşım Burçin bana "Çok acil beni ara" yazan bir mesaj atmıştı.
Bu mesajın içeriğini az çok tahmin ediyordum ama öğrenmekten de çok korkuyordum.
Kapıyı titreyen ellerimle zar zor açıp içeri girdim. İlk defa şansım yaver gitti ve lavaboda kimse yoktu.

Önce biraz sakin olmam gerek diye kendimi yatıştırmaya çalışıyordum. Duyacağım şeyler beni yaralayabilirdi, yıkabilirdi. Bunu atlatabilir miydim ? İşte orasını kestiremiyordum. Terleyen ellerimi kumaş pantalonuma silerek telefonu koyduğum cebimden çıkardım. Ellerimin titremesi azalmamış aksine artmıştı. 'Ara' seçeneğine besmele çekerek tıkladım ve beklemeye başladım.

Burçin bu anı bekliyormuşcasına telefon daha dıt demeden açtı.
Titrek bir sesle "Alo" diyebildim sadece.
Burçin korktuğumu sesimden anlamış olacak ki bana göre çok daha rahat bir ses tonuyla
"Duru, nasılsın aşkım ?" dedi.

Onun bu sesiyle birazcık daha rahatlamışken direk konuya girdim.
"Burçin korktuğumuz şey mi oldu ?"

Burçin konuya böyle öküz gibi dalmam ile şok oldu, bir dakikalık bir sessizlik yaşandı. Hafifce boğazını temizledi ve fısıldarmış gibi "maalesef,"dedi.

Maalesef sözcüğünün beni bu kadar üzeceğini daha önceden söyleyen biri olsa ona asla inanmazdım hatta üstüne kahkaha atardım. Ben her zaman hayatta kırıldığımı, üzüldüğümü asla belli etmeyen bir insandım. Ama bu sefer bu gücü kendimde bulamadım, pis olduğunu bilsemde yere çökerek oturdum. Bedenimdeki tüm enerji bir anda çekilmişti sanki. Ayakta durabilecek hatta konuşabilecek gücüm bile yoktu.
Telefondan sesler geliyordu ama kulaklarım duymayı reddediyordu.
Beynim algılarını kapatmıştı.

"Vay be," dedim seslice. Daha 6 ay önceye kadar evlilik planları yaptığım nişanlım kendine yeni birini bulmuştu.
İçimde hep barışacağımıza dair olan umudum işte bugün son bulmuştu.
Sanki hep bu anı beklermiş gibi bir anda tüm hayallerim yok olmuştu.
Gözlerimden bir iki damla yaş aktı sadece. Çok ağlamak istedim ama olmadı.
Burçin'in hala sesi geliyordu telefondan, onu da endişelendirmiştim.

Telefonu yavaşca kulağıma götürdüm ve sadece "Teşekkür ederim Burçin." diyebildim. Sesim çok yorgun ama bir o kadar da sakin çıkmıştı.
Bu halime şaşırdığını biliyordum Burçin'in, bağırıp çağırırım diye düşünmüştü belki de.
Ama gerçekten gücüm yoktu, üzülmeye bile gücüm yoktu.

Şu 6 ay boyunca bir adım beklemiştim ondan. Bir mesaj bir arama... Hiçbir şey yapmadı, ben de yapamadım. Gururumuza yenik düştük ikimizde. Ayrılma nedenimiz yoktu, ikimiz de sıkılmıştık belki de devam edemedik işte.
Fakat ayrılmayız diye düşünüyordum ben. Biz birbirimiz için yaratılmıştık çünkü. Ama o beni,bizi çoktan unutmuştu.

Bu 6 ay benim yaşama sevincimi sömürmüş,bitirmişti. Fakat o şuan halinden gayet memnun yeni bir ilişkiye başlamıştı.

"Ben nasıl yıkıldıysam onu da öyle yıkacağım, yemin olsun ki ayaklarıma kapancak"

Burçin bu cümlem ile şaşkınlık dolu ses tonuyla "Yoksa Kore'ye geri mi döneceksin Duru ?" dedi.

Ben bu duyduğum cümle ile yüzümde psikopatik bir gülüş belirdi.
"Dönmek mi ? Neden olmasın ?"
🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼

Herkese merhabalar, yeni bir hikaye ile karşınızdayım. Önerileriniz olursa bana mesaj yoluyla iletmeyi unutmayın. Okuduğunuz için çok teşekkürler 😍

Zaten Hiç UnutmadımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin