"Hançer benim, yara bende"
"Sayın yolcularımız. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanına inmiş bulunmaktayız. İyi günler diler bir daha ki uçuşumuzda görüşmek dileği ile"
Elimdeki okuduğum kitabın kapağını kapatıp yanımdaki sırt çantama atarken, bir çok yolcu çoktan aya kalkmış, yavaş ve sakin adımlar ile sırayla yürüyorlardı.
Bir kaç dakika sonra kendimi o sıranın arasına atıp yavaş yavaş önümdeki kadını adımlarını takip ettim.
geniş koridora çıkar çıkmaz derin bir nefes alıp adımlarımı hızlandırdım.
Önce bavulumu almak için diğer tarafa yürüdüm.
herkesin başına toplandığı sıranın arasına geçip bavulumun çıkmasını bekledim.Ve çıkmıştı bingo!
Normalde dakiklarca beklerken şimdi daha erken gelmişti.Biraz daha bana yaklaşan bavulumun sapından tutup kendime doğru çektim. Saniyeler sonra diğeri görüş alanıma girince hemen aynı şekilde onuda alıp çıkışa doğru yürüdüm.
Gözlerim havalimanını tararken ne kadar çok değiştiğini fark ettim.
Bundan 4 yıl önce gelmiştim.
Ruhumun katili olan şehire.
çıkışa ulaştığımda kapalı olan telefonumu açıp babamı aradım. İkinci çalışa açıldı telefon.
"Selam baba ben geldim adresi mesaj atarsan sevinirim"
"Tamam atıyorum ve bu arada nazik ol insanlara karşı"
"Sorun yok kapatıyorum"
Diyerek suratına telefonu kapatırken saniyeler sonra babamdan bir mesaj bildirimi geldi.
Önüme duran takisden inen kadın ile kapıyı kapatmasına müsade etmeden içeri kafamı soktum."Boş mu?"
"Tabi efendim"
"Süper bavullarım var yardımcı olursanız"
Cümlemi bitirir bitirmez taksici amca taksiden inip bavullarımı benim yardımım ile bagaja koydu.
O sürücü koltuğuna binerken ben çoktan arkada yerime kurulmuş adresi tarif etmiştim.Buraya yarım saatlik bir yerde olduğunu taksiciden öğrenip arkamda yaslandım.
gözlerim güneş batıran şehirdeydi.
Deniz kenarında balık tutan onlarca insan, koşuşturan çocuklar, bir şeyler satan tezgahlar ve birbirine doyamayan aşıklar.Önüme döndüm.
Gözlerim telefonuma gidip gelirken yutkundum ve gözlerimi kapattım.
Aramak ve aramamak arasında kaldım.
İçimde garip bir duygu hissediyordum, Özlem gibi. Son kez dışarıda batan güneşi izleyip önüme dönerek telefonuma bildiğim numarayı tuşladım. Kulağıma götürdüm üç kez çaldı.Çalıyor...
Çalıyor...
"Alo buyrun" hiç değişmeyen aynı ses tonu. Nazik ve sakin.
"Şey benim asi"
"Asi" sesi ağlamaklı çıkmıştı. Yutkunurken kapattım gözlerimi.
"İstanbula geldim şu anda müsait değilim olunca görüşelim diyecektim"
"Tabi. tamam ne zaman istersen haber bekliyorum hoşçcakal"
"Sende hoşkal anne"
Telefonu kapatıp cebime attım.
"Geldik kızım" taksici koca ormanlık bir arazide üç beş ev olan sitenin önünde durmuştu.
"Borcum ne kadar"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asil Ve Asi
Literatura Feminina"Sen işlediğim günahların en affedilmezisin asi" ~ ~~ ~ ~~ "ülkenizde ve istediğiniz çoğu yerde benden iyisini bulmak gibi bir imkanınız varken neden ben bay kara?" duruşu dikleşti. yüzündeki şeytani gülümsemesi beni bile ürkütüyo...